Keyifli okumalar...
*Bir duaydı belki de bizi kavuşturacak ama ikimizde ellerimizi açıp sadece ağladık. (Tuğçe K.)
"Hemşire, kızım nerdesin?" İşittiğim yabancı sesle birlikte Üsteğmende olan bakışlarımı kaçırdım. Bakışlarım sağlık ocağının girişinde bize bakan teyzeyi bulduğunda hızla bir adım geriye doğru çekildim. Benimle aynı zamanda Üsteğmen de geriye doğru çekilmişti.
"Bir sorun mu var?"
"Benim torunun serumu bitmiş de."
"Hemen geliyorum." Utangaç bir tebessüm edip teyzeye bakmaya devam ettiğimde teyzenin kaşları çatılmış Üsteğmene bakıyordu.
"Oğlum, bir bak bakayım sen bana."
"Bana mı diyorsunuz?" Üsteğmenin ilk teyzeye bakıp sonra bana kısa bir bakış attığında kaşlarımı yukarıya kaldırarak omuz silktim. Ben de teyzenin neden ona seslendiğini anlayamamıştım.
"Burada başka adam mı var?! Bana bak yakışıklı oğlan bu kızın aklı belli ki seni görünce bir yerlere uçuyor sende bundan istifade edip kıza yaklaşıyorsun. Tövbe tövbe! Günahtır, oğlum. Kızım sende evlenmeden yaklaştırma kendine. Günah, günah." Teyze, bizim itiraz etmemize fırsat tanımadan arkasını dönerek günah, günah diye söylene söylene sağlık ocağına girdi.
Bu kısa olay üzerine aramızda sessizlik oluşmuştu ki Üsteğmenle bakışlarımız kesişti ve ikimizde gülümsedik.
"Ben de artık gideyim, sizin de işiniz var." Arkasını dönerek ilerlemeye başlamıştı ki ona doğru bir adım atarak Üsteğmenim diye bağırdım. Durdu ve yavaşça bana doğru döndüğünde ne söyleyeceğimin beklentisiyle bana bakmaya başladı. Çok güzel, bende tam olarak ne söyleyeceğimi hiç bilmiyordum. Sadece bir an için gitmemesi için ona seslenmiştim.
Kahverengileri bütün dikkatiyle üzerimdeyken dilim damağım kurumuş birbirine yapışmıştı. Zihnimin içindeki düşüncelerde bir poşetin içinde unutulmuş ipler gibi birbirine dolanmış durumdaydı. Tam bu sırada aklıma bir soru derinlerden süzülüp baş köşeye yerleşti. Bulmuş muydu?
"Buldu mu?" Oldukça saçma ve anlamsız sorum üzerine kaşları hafifçe çatıldı. Ne hakkında sorduğumu çözmeye çalışır gibi bir hali vardı. Çözememiş olacak ki biçimli dudakları konuşmak için hafifçe aralandı.
"Anlamadım, hemşire." İşittiğim sözlerle bir elimi saçlarıma götürerek topuzun içindeki saç tutamlarından bir kaçını topuzdan çıkararak diğerlerinin yanına kattım. Dağınık bir şekilde önüme düşen saçları parmaklarımla toplayıp kulağımın arkasına tıkıştırırken bakışlarım Üsteğmenin tozlu postallarında dolaştı.
"Anneniz, size uygun bir kız buldu mu?" Bakışlarımı postallarından çekmeden sorduğum soru üzerine nefesimi tutarak cevabı beklemeye başladım. Ne sordum ben?! Allahım yarılsın artık şu yer de benim gibi rezil kulunu yerin dibine sok. Üzerimde hissettiğim bakışlarını ne kadar merak etsem de postallarına bakmaya devam ettim. İçimden tozlu postallarını silme isteği gelmişti. Üzerindeki tozlar itinayla gözlerime takılıp duruyordu. Üstündeki üniformasında da yer yer tozlar vardı. Tabi adam bütün gece dağda dolaşmıştı. Gece de buraların ayazı çok keskin oluyordu. Üşümüş müydü?
Aklımda dolaşıp durdurduğum düşüncelerimi bir kenara iteleyerek başımı hafifçe yukarı kaldırıp yüzüne baktım. Üsteğmen başını yana doğru çevirmiş yumruk yaptığı elini dudaklarının üstüne kapatmıştı. Açıkça gülüp beni iyice utandırmamaya çalışıyordu. Ama yukarı doğru kıvrılan dudakları ve kırışan göz kenarları kendini ele veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Kokusu:BARUT
General FictionYaşatmak... Bazı insanlar, bazı insanları yaşatmak için doğarlar. Kendileri için değil başkası için yaşarlar. Her gün belki de yüzlerce insanın acısına bir nebze de olsa merhem olabilmek için saatlerce ayakta, uykusuz bir halde oradan oraya koşturup...