40. Bölüm

75.3K 1.6K 32
                                    

Yorganı üzerimden atarak yataktan fırladım ''Kalktım be kalktım'' dedim sinirle, yanından geçip banyoya gitmeye çalışırken kolumu tuttu ve beni kendine çevirdi. Göğüslerimiz çarpınca kalp atışlarımı duymaması için yalvarıyordum gerçi kalp atışlarımın tüm odanın sessizliğini doldurduğuna emindim. Nefesimi tutmuşken elleri belimden kalçama indi. Sapık! Dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdı ve nefesini dudalarımda hissettim. Seviyorum ben bu hissi ya. Dudağımın yanına küçük bir öpücük kondurdu ve çekildi. Ellerini bel boşluğuma çıkardı. Hadi ama! Bu an hiç bitmesin.
''Çok süslenme, çayını koydurturum inince'' dedi ve gülümsedi. Ah, ah! Bu kadar tatlı olmak zorunda mısın sanki?
''Niye başkaları görürse kıskanır mısın?'' dediğimde sadece sırıttı ve ellerini belimden çekip odamdan çıktı. Banyoya girdim ve saçlarımı taramaya başladım.

BANA SARILDI! BANA! SARILDI! MİRAN BANA SARILDI! BENİ ÖPTÜ! HEMDE MASUMCA ÖPTÜ! HER TÜRLÜ KADINLA HER TÜRLÜ İLİŞKİ YAŞAYAN KOCAM BENİ MASUMCA ÖPTÜ!
Yüzümdeki aptal gülümsemeye engel olamamak en kötüsüydü, sanırım ağzım ciddi anlamda kulaklarıma ulaşmıştı. Saçlarımı at kuyruğu yaptım ve hafif makyajımıda halledip banyodan çıktım. Hava güneşliydi siyah pantalonla pişmemek için eteğimi giydim ve üzerime beyaz polo t-shirt geçirdim. Çantamı alıp içine birkaç kitap koydum ve aşağı indim. Miran masada oturmuş birelinde gazete bir elinde kahve... Oldukça çekiciydi. Karşısına oturup bir şeyler atıştırdım.
''Bugün seni okula şoför bıraksın'' dedi başını kaldırmadan.
''Peki'' diye mırıldandım ve çayımın son yudumunu alıp masadan kalktım kapıya ilerlerken ''Nereye?'' dedi bana dönerek.
''Okula'' dedim şaşkınca. Güldü ''Lara çok safsın, buraya gel'' dedi ve elindeki gazeteyi masaya bırakıp kalktı.
''Vedalaşma?'' dedi gülümseyerek ona yaklaşıp yanağına öpücük kondurdum.
''Olmadı ama neyse'' dedi ve eğilip ''Akşama telafi edersin'' diye devam etti.
Gülümsedi. Kan yine yanaklarıma hücum ederken gülümsedim ve kapıya yöneldim. Lacivert babetlerimi giyip üzerime lacivert hırkamı aldım ve evden çıktım.

Hızla okula girdim, Berke'nin beni görmemiş olması için dua ediyordum. Beni defalarca aramıştı ama ben açmamıştım. Kolumu tutup beni sertçe çekti ve kimya odasına itekledi. Elini ağzıma götürdü ve beni duvara yapıştırdı. Sene başından beri yaklaşık 3 kere etek giymiştim ve bugün 4. giyişimdi bu yüzden kendime sövüyordum. Bana ne yapacaktı ki?
''Bak Lara amacım asla sana zarar vermek değil'' dedi ve ellerini yavaşça ağzımdan çekti. He canım he. Ondan bana zorla... Hatırlamak istemediğim bu düşünce aklıma gelince başımı eğdim. Saçlarımı toplamamalıydım! Elini çeneme koydu ve başımı kaldırdı.
''Yaptığım saçmalıktı, özür dilerim. O sapığın seni kaçırdığını duyduğumda ne kadar telaş yaptım senin haberin var mı?'' dedi.
BANA HESAP SORMUŞTU! BANA. HESAP. SORMUŞTU.
''O gün beni ne kadar kırdın haberin var mı?'' dedim, onun ses tonunu kullanarak.
''Berke bak beni senden de Miran kurtardı o sapıktan da. Eğer o gün yaşanmasaydı şuan arkadaş olabilirdik ama yaşandı ve bundan sonra...'' dediğimde ellerini iki yanımdan duvara sabitledi.
''Yapma'' dedi. Sesi bitkin çıkmıştı, üzülmemem gerekirdi ama üzülmüştüm.
''Lütfen'' diye mırıldandı.
''Gitmek istiyorum'' diyerek kollarının arasından çıkmaya çabaladım. Elini dudağımdaki kurumuş yaraya götürdü. O sapık bana tokat ettığında olmuştu.
''Tüm bunlar olurken yanında olması gereken o değildi Lara, bendim. Seni, senin kendini tanıdığından daha iyi tanıyorum'' dediğinde her şey gözümün önünden geçti.
Anasınıfı, anasınıfından öncesi, ilkokul, ortaokul, lise... Bir keresinde onların evdeki vazoyu kırmıştım. Açık arttırmadan alınmıştı vazo. Berke üstlenmişti ve benim yüzümden annesi ona ceza vermişti. Küçükken çok yaramaz olduğu için annesi benden hiç şüphelenmezdi. İlkokulda bir çocuk benimle dalga geçtiğinde Berke onu dövmüştü. Ortaokulda bana sözlüden düşük veren hocaya kafa tutup disipline gitmişti. Daha geçen sene kopya çekerken yakalanmıştık ve ''Ben zorladım, ondan kağıdını zorla aldım'' demişti ve yine disipline gitmişti.
O benim sevgilimden çok dostumdu ve ben onu tek seferde nasıl silebileceğimi bilmiyordum.
''Gitmeme izin ver'' dedim güçsüz çıkan sesimle.
Beni benden iyi tanıyordu, doğruydu. Ne zaman ne hissettiğimi anlaması 1 dakikasını bile almıyordu.
''Bana kırgın olduğunu biliyorum ama beni hayatından tamamen çıkaramazsın'' dedi. Ve devam etti.
''Sana hala aynı olduğumu göstermek istiyorum, git''dedi ve ellerini çekti.
''Sana asla istemediğin bir şeyi yaptıramam'' dedi. Ondan kurtulmak istemiyordum, o anıdan kurtulmak istiyordum bu yüzden hızla kapıyı açtım ve kimya odasından çıkıp koridorda hızla yürümeye başladım. Birine çarpınca durdum ve elimi duvara yasladım. ''Pardon'' dedim cılız sesimle. Koluma girdi ''İyi misin?'' dediğinde başımı yavaşça salladım. Yan sınıftan Sena olduğunu tahmin ettiğim kız ''Seni revire götürebilirim'' dedi.
''Sadece su'' dedim, çantasından çıkardığı suyu bana uzattı. Birkaç yudum aldıktan sonra suyu ona uzattım ve teşekkür ettim. Elimi duvardan çekip merdivenlere yöneldim.

Tüm gün Berke'yi ve ne yapacağımı düşündükten sonra ders bitmişti. Eylül sürekli beni sıkıştırıp ne olduğunu sormuştu ve bende en sonunda dayanamayıp anlatmıştım. O bile bana yardım edememişti, bana her konuda yardım eden kız ağzını açıp tek kelime edememişti. Okuldan çıkarken onu öptüm ve ''Görüşürüz'' dedim ''Görüşürüz'' dedi gülümseyerek ve ilerledi. Karşı kaldırımda beni bekleyen şoförü görünce karşıya geçip arabaya bindim. Eve girince Hülya ablanın evde olmadığını gördüm. Koskoca evde konuşacak kimse yoktu. Odama çıkıp üzerimi değiştirdim ve laptoptan bir şeylerin tarifine bakıp aşağı indim. Nil karaibrahimgil'den kek yaptım şarkısını açıp kek yapmaya başladım. Kafamı dağıtmam için iyi bir uğraş. Keki fırına verip ocakta duran tencerelere baktım. Birsürü yemek vardı, biz hangisini yiyecektik ki? Hayır sanki evde 10 kişi yaşıyordu, Hülya abla da alem kadındı. Kek fırındayken dinlendirici gözlüklerimi takıp elime kitap aldım ve okumaya başladım. Kapı açılınca Miran içeri girdi. Ayağa kalktım ve ona yaklaştım.
''Lara bu ev neden yanık kokuyor?'' dediğinde mutfağa koştum ve fırını kapatıp keki çıkardım.
Miran'ın kıkırtılarını duyunca ona dönüp ölümcül bakışlarımdan birini yolladım ve keke baktım, sadece altı biraz yanmıştı.
Çok değil ya. Azıcık. Biraz. Azıcıktan birazcık fazla. Keki kalıptan çıkarıp tabağa koydum ve böldüm.
''Yardım et, masayı hazırlayalım'' dedim.
''İşten yeni gelen kocanı böyle mi karşılıyorsun hayatım?'' dedi alay eder gibi çıkan ses tonuyla.
''Tepsiyi kafana geçirerekte karşılayabilirim hayatım'' dedim onun sesini taklit ederek. Güldü ve yanıma geldi. ''Üzerimi değiştirip geliyorum'' dedi ve arkamdan belime sarılıp boynuma küçük bir öpücük kondurdu. Fırından alamadığım sıcaklığı şuan almıştım. Çekilme! Çekilme! Çekilme! Çekildi.
''Tamam'' dedim ve dolaptan çatal, kaşık, tabak çıkarıp masaya götürdüm. O indiğinde masa tamamen hazırdı. Bir tabağına koyduğum keke baktı birde bana ''Bakma öyle Miran, o kek bitecek. Yavru kedi numaraların bana sökmez'' dedim ve kekten bir çatal aldım.
''Ya ama...''dediğinde lafını kesip ''Ya o keki yersin ya da ''Welcome'' yazan paspapla tanışırsın'' dediğimde ''Tamam'' diyerek teslim oldu ben 3. dilimi bitirdiğimde o daha 1. dilimi mıncıklıyordu. Keki tamamen bitince beraber masayı topladık ve televizyonu açtık. Yarımsaat sonra ani bir mide bulantısıyla hızla yerimden kalktım ve tuvalete koştum. Miran telaşla peşimden geldiğinde kapıyı çoktan kilitlemiş midemde ne varsa çıkarıyordum.
''Lara!'' diye bağırdı ''Aç şu kapıyı'' dedi telaşla birkaç şey daha söyledikten sonra kapıyı zar zor ayağa kalkıp kapıyı açtım.
''Ne oldu?'' dedi merakla. ''Ben iyi değilim'' dememe kalmadan kendimi onun kollarında buldum.

Gözlerimi açtığımda beyaz tavanla karşılaştım. Annemlerin sesi geliyordu.
''Neden bayılmış? Neden midesi bulanmış?'' dediklerini duydum. Sanırım hamile olduğumu sanmışlardı. Doktor sakince ''Gıda zehirlenmesi'' dedi.
Gözlerimi onlara çevirdiğimde yan yatakta yatan Miran'ı gördüm. İkimizinde kolunda serum vardı. Gözlerini bana çevirdi. annemler uyandığımı fark edince yanıma geldi. Sadece annem babam ve Zilan gelmişti. Ege kapıdan içeri çiçekle girince ''Hastalarımız biraz dinlensin'' dedi sevecen bir şekilde ve gülümsedi. Annemle babam bana sımsıkı sarıldıktan sonra odadan çıktı. Sanırım kekten olmuştu. Utancımdan yerin dibine batmak istiyordum.

''Neyden zehirendiniz?'' dedi Ege sakince, başımı Miran'a çevirdim ve munzurca gülümsediğini gördüm.

''Sevgili karım bugün kek yapmış'' dedi ve güldü. Hala gülebiliyordu ya! Ege kahkaha attı.
''Lara daha önce annem senin mutfağa girmeni kaç kez yasakladı?'' rezil olmuştum.
''Şu kekten kaldıysa verde Ege'ye yedireyim, dili çok uzadı'' dedi Zilan gülümseyerek.
1 numaralı kurtarıcım! Biraz muhabbetten sonra bizi Miran'la yalnız bıraktılar. İşte şimdi yiyeceğim lafların haddi hesabı yoktu.
''Sevgili karıcığım'' dedi ve boğazını temizleyerek konuşmaya devam etti, ''Senden tek ricam mutfağa girmemen, ikimizinde sağlığı için'' dedi ve gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Yanımda duran yastığı ona fırlattım.
ÖKÜZ! AYI! CAMIŞ! MANDA! HIYAR!

Death Note (M6)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin