Final Part 2

34.4K 1.2K 72
                                    

''Efendim Azad?'' mırıldanarak konuştum, sabahın köründe bok mu var arıyordu beni? Kötü kardeş.

''Elayı Bakırköy'e sevk etmişler, haberin var mı?'' o kaşarın bu olayı bu kadar kolay atlatmaması gerekiyordu. Çin işkencesine maruz kalmalıydı.

''Şuan haberim oldu'' esneyerek doğruldum ve etrafa bakındım. Lara yoktu, canım benim kesin kahvaltı hazırlıyordu.

''Şirkete geliyo musun abi?'' ben karımla yeni barışmışım adam bana iş diyo.

''Yengen bekliyo olum oyalama beni'' dedim ve telefonu kapatıp komidine koydum. Dün geceyi hatırlayınca munzurca gülümsedim. Yine almıştım gönlünü. Bu gece de romantik bir mekanda akşam yemeği yerdik. Hem ona aldığım takıları da verirdim. Tamamdır. Yataktan kalkıp üzerime bir şeyler geçirdim ve aşağı indim. Amma da dağıtmışız etrafı ya gömleğim yok.

''Lara!'' diye bağırdım merdivenden inerken. Cevap gelmedi. Ayağımın altındaki keskin acıyla durdum ve ayağıma baktım. Siktir. Cam kırığı batmıştı. Kırık ayağıma girmediği için sorun yoktu yandan geçip terlik aldım ve ayağımdaki kanı silip merdivene döndüm. Kırık camlar biraz su ve bir de bez vardı. Yerdeki bezi alıp kokladım, eter kokuyordu. Siktir. Bezi yere atıp anahtarı kaptığım gibi çıktım ve evin yanındaki bakkala girdim. ''Günaydın Bekir amca, dün geceki kayıtlara bakabilir miyim?'' adam bana tuhaf tuhaf baktı. ''Bir sorun mu var evladım?'' yok, benim canım macera istedi de. ''Evet amca, çabuk olursan iyi olur'' dedim sabrımın son kırıntılarını kullanarak. Adam bilgisayardan dün geceki kayıtları açtı ve ekranı bana çevirdi. Sabaha karşı bizim evin önüne bir araç gelmişti, siyah bir jeep. Bir adam kucağında Lara'yla dışarı çıktı ve apar topar arabaya binip gitti. Gömleğim Lara'nın üzerindeydi. O sik kadar kıyafetle karımı kaçırmışlardı. Sinirlerim tüm bedenimde büyük etki yaratırken sakin olmaya çalışıyordum. Arabanın plakası yoktu. İşte şimdi boku yemiştim.

Lara'dan:

Bileklerimdeki keskin acı yüzünden kangren olucaktım. Etrafı süzmeye başladım, eski bir depodaydım ve etraf çok pisti. Eski variller, pis duvarlar ve en kötüsü etraftaki kan lekeleri...

Allah'ım inşallah beni kesip parçalara ayırıp binlerc çöp kovasına dağıtmazlar. Tıfıl bir adam içeri girince huzursuzca kıpırdandım. Üzerimde sadece bir gölek vardı, dizimden birkaç parmak yukarıda kalan bir gömlek.Havanın soğuk olmasını saymıyorum bile.Elindeki tepsiyi pis bir varilin üzerine bırakıp bana yaklaştı. Arkama geçtiğinde nefesimi tuttum.Kesin boynumu kesicek. Ama ben ölürsem Miran başkasıyla evlenir ve ondan çocukları olur.Belki beni unutamaz ve kızının adını Lara koyar.Ama Miran başkasıyla evlenirse ben bu acıyla yaşayamam ki.Allam ya ben git gide salaklaşıyorum.Öldükten sonra zaten yaşayamam.Adam elini enseme doğru götürünce ürperdim.Besmele çektim ve şehadet getirdim, bari dinsiz gitmiyim. Ensemdeki ipi çözüp dudaklarımdaki baskıyı azalttı ve önüme geçti.

''Yemeğini ye ve uslu bi kız ol'' bileklerim bağlıyken yemek yiyebiliceğimi düşünüyor. Ama bu tamamen saçmalık.Dizilerde ve filmlerde kız kaçırılır ve kızı kaçıran adamlardan biri ufak tefek diğeri uzun olur.Kısa olan zeki,uzun olan aptaldır. Ama her iddaasına girerim ki bu adam salağın teki.

''Bay hırsız'' diye başladım ve anında çenemi kapattım. Bay hırsız ha! Aferin Lara, çok zekisin! Adam bana tip tip baktı. Evet, gerçekten aptal.

''Şeey'' dedim ve boğazımı temizledim ''Ellerim bağlıyken yemek yiyemem'' adam bana bakmaya devam etti.Öküzün trene baktığı gbi. Sanırım zor idrak ediyor. Birkaç saniye düşündükten sonra cevap verdi.

''Bu o basit kaçma numaralarından olabilir'' evet olabilir bay zeki ama o kadar açım ki kapıdan çıktıktan sonra bayılırım. Deponun içinde dolaşmaya başladı. Neden hep benim başıma geliyordu ki bunlar? Niye kaçırılmıştım? Neden normal bir ev değil de pis bir depo?

''Eğer kaçmaya çalışırsan seni vururum'' dedi hışımla bana dönüp düşüncelerimi dağıttıktan sonra. Ve belindeki silahı gösterdi. Güzel. Tıfıl ve salak bir adamın eline silah vermişlerdi. Kim bu adama silah verirki Allah aşkına! Ekmeği bitirip suyu içtikten sonra tepsiyi yere bıraktım. Ayak bileklerimi de çözmüştüm ama uyuştukları için kalkmaya cesaret edemiyordum. Kapı açıldı ve bir adam yanıma gelip koluma yapıştı.Kolumu çekmeye çalıştım ama çok iri ve güçlüydü. Beni sürüklemeye başladı. Yani tam olarak sürükleme sayılmaz ama zor yürüyordum ve her yere takılıyordum.

''Nereye?'' dedim korkarak. Bana bakmadı bile. Sanırım bu zeki olandı. Yaşasın! Ne şans ama. Depodan çıkınca soğuk rüzgar tenime işleyerek titrememe neden oldu. Siyah bir arabaya bindik, aslında beni iterek arka koltuğa bindirdi ve yanıma oturdu. Sürücü koltuğundaki adam kapı kapanır kapanmaz arabayı çalıştırdı. Ben ne günah işledim ya? Adam beni sıkıca tutup bileklerimi bağladı ve ardından gözlerimi siyah bir bezle bağladı. Taramalı tüfek gibi aklımdan geçen tüm soruları sıralayıp çığlık atmaya başladığımdaysa ağzımı bağladı. Ne güzel bir gün ama. Şuan Miran'la kanepemize oturup sıcak çikolatamızı içiyor olabilirdik. Neden aksiyon? Neden macera? Neden ben?

2 Hafta Sonra:

Miran'dan:

''Ne demek elimizden geleni yapıyoruz!Elinizden geleniyapsanız karım şuan evinde olurdu!'' Azad kolumu tutup beni karakoldan çıkardı. Delirmek üzereydim, Lara hala yoktu ve 1 hafta önce telefonuma bi numaradan mesaj gelmişti.

''Karını bi kez daha görmek istiyosan 2 milyonu hazırla'' bikaç gün sonraysa Lara'nın saçını kapımın önünde duran hediye pakedi şeklindeki kutuda bulmuştum. Dünde uyurken çekilmiş bi fotoğrafı şirkete bırakılmıştı. Polis hala bulamamıştı. Karım kim bilir ne haldeydi...

Bilgisayarım tamirde olduğu için yazamıyorum ve bi süre daha yazamıycam gibi duruyo bu yüzden en azından yazdıklarımı paylaşıp daha fazla merakta bırakmıyım dedim. Dosyaları hard diske atmıştım en azından yoksa bunlarda gidicekti. Virüs yüzünden format falan atılıcak tabi artık bilgisayarcıya bağlı kaç güne gelir bilmiyorum. Beklettiğim için özür dilerim ama planladığım gibi gitmedi :( En kısa zamanda 3. partı eklemeye çalışıcam. İyi geceler :)

Death Note (M6)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin