38. Bölüm

73K 1.6K 36
                                    

Gözlerimi açtığımda pis bir depoda olduğumu fark ettim, sandalyedeydim ayrıca kollarım ve bacaklarım bağlıydı.
''Günaydın sevgilim'' dedi gülümseyerek bana doğru geliyordu. Sonra dün gece aklıma geldi, burnuma bir mendil dayamıştı ve sonrası karanlık. Ellerini yanağımda gezdirdi, iğrençti. Kim bilir daha ne kadar fark edilmeyecekti yokluğum, bu manyak bana kimbilir neler yapacaktı. Düşündükçe midem kasılıyordu. Parmaklarını dudaklarımda gezdirmeye başladı.
''Seni çok özledim Lara'' dedi sakince. Delirmek üzereydim zaman ve mekandan tamamen habersizdim, yokluğumu fark edecek kimsem yoktu ve delinin biriyleydim.

Miran;

Çalan kapının sesiyle uyandım, üzerime bir şeyler geçirip yanımda yatan Arzu'ya baktım ve yataktan kalkıp merdivenlerden indim. Kapıyı açar açmaz Eylül içeri girdi.
''Lara!'' diye bağırdı. ''Manyak mısın kızım sen sabah sabah?'' dedim. Deli midir nedir ya.
''Lara nerede?'' dedi telaşla.
''Tartıştık dün gece, gitti'' dediğimde elini duvara yasladı ayakta zor duruyordu. Çantasından telefonunu çıkarıp birini aradı.
''Lara sizde mi?'' dedi sakin olmaya çalışarak.
''Peki, yok önemli bir şey değil ödevlerle ilgili ben okula gitmedim de'' dedi sakince.
''İyi günler'' diyerek telefonu kapattı.
''Anneleriyle değil'' dedi daha da telaşlı.
''Ee ne olmuş yani?'' dedim sakince.
''Lara'ya 2 yıl önce bi çocuk takmıştı Lara onu reddedince kendini ve okulu yakmaya kalkmıştı hastaneden kaçmış 2 gün önce. Lara okula gelmedi ve telefonu kapalı'' dedi telaşla ve oturma odasında bir o yana bir bu yana gezinmeye başladı.
O an içimde bir telaş dalgası oldu, Lara'ya bir şey olmuş olabileceği gerçeği içimi kasıp kavururken telefonumu çıkardım ve Azad'ı aradım.
''Lara seninle mi?'' dedim telefonu açar açmaz.
''Sanada günyadın Miran'' dedi uykulu sesiyle.
''Azad soruma cevap ver!'' diye bağırdığımda sakince
''Hayır, değil. Bir sorun mu var?'' dedi.
''Lara kayıp, toparlan bize gel hemen'' dedim ve telefonu kapattım.
''Ben giyinip geliyorum, sen birilerini ara ne bileyim bir şey öğren işte'' dedim Eylül'e ve hızla odama çıktım. Arzu gözlerini aralayıp gülümsedi.
''Aşkım'' dedi sakince.
''Arzu giyin ve git'' dedim sadece ve dolaptan bir şeyler alıp üzerimi değiştirmeye başladım.
''Aşkım ne oluyor?'' dedi oturur pozisyona geçip çarşafı üzerine çekti. Sanki dün gece onu çığlak görmemişim gibi.
''Lara kayıp'' dediğimde güldü.
''O ilgi bekleyen küçük bir çocuk Miran, gel hadi'' dedi yatağı işaret ederek. Ona aldırmadan tişörtü üzerime geçirip aşağı indim. Kaşar! Herkes sen mi? Ayakkabılarımı giyip arabanın anahtarını aldım ve Eylül'le evden çıktık. Azad'ı arayıp karakola gelmesini söyledim. Arabaya bindik. Lara'ya bir şey olmasın diye ondan uzak durmaya çalışırken onu daha kötü bir duruma itmiştim. Benim yüzümden olmuştu her şey. Ona sahip çıksaydım bunlar olmazdı. Baş belası, sakar, masum kızın benim yüzümden başı beladaydı. Şuan yanımda olup sakarlık yapması için her şeyi verebilirdim. Bana iyi geliyordu ama ben onu kendimden uzak tutmaya çalışacak kadar aptaldım işte. Onu koruyamayacak kadar acizdim. Onun yanımda olup türlü türlü sakarlık yapmasına bile razıydım şuan. Tek istediğim güvende olmasıydı. Beni çok sinir edecekti daha, iğrenç makarnalarını bile istiyordum. Ben Lara'yı istiyordum, küçük bir çocuğun oyuncağını istediği gibi istiyordum.

Lara;

''Ben seni özlemedim'' dedim ve kendimi geri çekmeye çalıştım. Elini kaldırıp yanağıma sert bir tokat attı ''İstesende istemesende sen benim olacaksın Lara'' dedi. İçimde tarif edemediğim bir acı duygusu yayılırken kan tadı aldım, dudağım kanıyordu sanırım. Ne önemi vardıki bunun? Başıma gelecek şeylerden daha kötü olamazdı herhalde. Tek istediğim buradan kurtulmakken buradan kurtulmak için çarem yoktu. Hiçbir şey olmamış gibi ''Aç mısın?'' dedi, aklıma bir şey gelmişti. Başımı evet anlamında salladım. Bana bir tepsi hazırlayıp getirmişti, bu iğrenç depoda hazırladığı şeyi nasıl yiyebilirdim ki?
''Ellerimi çözmezsen nasıl yiyebilirim?'' dedim masumca. Gülümseyerek ''Uslu olacağına söz verirsen çözerim'' dedi, Aptal! Başımı tamam anlamında salladığımda ellerimi çözdü
. ''Ayak bileğim çok acıyor'' dediğimde eğilip ayakalarımdaki ipi çözmeye başladı, ipi çözdüğünde kalkmasına fırsat vermeden ağır tepsiyi başına geçirdim ve çantamı alıp hızla koşmaya başladım. Depodan çıkınca ormanda olduğumuzu fark ettim. Ormanın içine doğru koştum, beni bulmaması için dua ediyordum. O kadar çok koşmuştum ki halim kalmamıştı, arkamdan gelen silah sesiyle irkildim. Havaya ateş etmişti, beni bulacaktı. Yola çıktığımda biraz olsun rahatladım, yolun karşısında benzin istasyonu vardı koşarak oraya geçtim ve içeri girdim. Telefonumu çıkardım, şarjım bitmişti. Kasiyere  ''Telefonunuzu kullanabilir miyim?'' dedim nefes nefese. Adam bana ''Tabi'' dedikten sonra telefonunu uzattı. Nerede olduğumu öğrendikten sonra tuşları çevirip numarasını ezberlediğim Eylül'ü aradım. ''Benim Eylül" dedim nefes nefese.
"Lara! " dedi telaşla
''Eylül o peşimde, nolur gelin beni alın'' dedikten sonra ''Nerdesin söyle hemen geliyoruz'' dedi telaşla.
Nerede olduğumu söyleyip telefonu kapattım ve adamın yanına gidip telefonunu verdim.
''Teşekkürler'' dedim gülümseyerek, gülümsedi ve ''Önemli değil'' dedi. Eylül gelene kadar oyalanmalıydım, bir şeyler almalıydım. 15 dakikadır raflara bakınıyordum. Raflara bakınırken kapının açıldığını duydum.
''Buraya siyah saçlı, beyaz tenli, mavi gözlü bir kız geldi mi?'' dedi sinirle. Adam şaşkınca ''E-evet'' dedi.
''Lara çık yoksa bu adamı vururum!'' diye bağırdığında eğildim ve rafların arasına saklandım.
''Lara!'' diye bağırdı. Nefesimi tutmuştum , ağzımda bir el hissettim. Hızla döndüğümde Miran'ı gördüm. Parmağını dudağına götürmüş ses çıkarmamamı istiyordu. Elini ağzımdan çekip elimi tuttu ve beni yavaşça arkadaki kapıya götürdü. Exit yazan kapıdan çıkarken elim rafa çarptı ve cam şişe düşerek çatladı. Miran beni çekerek çıkardı ve merdivenlerden indik. Megafondan ''Etrafın sarıldı'' diye bir ses yükselirken kalbim teklemişti. ''Burada olduklarından haberleri var mı?'' dedim sessizce ''Hayır'' dedi ve kısa merdivenlerin sonundaki kapıyı açtı. Kapıdan çıktığımda polisler karşımdaydı, Eylül ve Azad'ta. Onlara doğru koşarken bir el silah sesi duydum, ardından Miran'ın acı çığlığını. Ve bir el silah sesi daha. Hızla arkamı dönüp baktım. Polis sapığımı vurmuştu, Miran acının etkisiyle dizlerinin üzerine çökmüştü ve kolunu tutuyordu, kurşun koluna gelmişti. Yanına koştum ve dizlerimin üzerine çöktüm. Ne yaparsa yapsın ona kızamıyordum, ona bağlanmıştım. Beni kurtarmaya gelmişti ve benim yüzümden yaralanmıştı. Evet bunlar onun yüzünden olmuştu ama benim için gelmişti. Elini avuçlarımın içine aldım ve ona baktım. İyiki varsın Miran dedim içimden, İyiki varsın.

Death Note (M6)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin