3

4.6K 258 72
                                    

"Lydia, hemen şu alışverişini bitirmezsen seni yiyeceğim." Dediğinde alışveriş arabasını kasaya sürdüm.
"Ciddi değilsindir umarım?" dedikten sonra gülümsedim.
"Bilemezsin." Kaşlarımı çattım.
"Sizdeki şu 'bilemezsin' kelimesi de kutsal herhalde..." Kafası yere eğikken gülümsedi.
"Bilmem." Dedikten sonra dudaklarını dişleyip bana baktı. "Tamam, ikinci bir emre kadar 'bilmek' kelimesinin hiçbir çekimini kullanmayacağım."
"Teşekkürler." Dedikten sonra parayı ödedim ve dışarı çıkıp arabaya ilerledik. Eşyaları bagaja koyup yerimize geçtiğimizde kemerimi bağlayıp durdum.
"Nerde yemek yiyeceğiz? Buraya daha önce birkaç kez geldim ama çevreye tam olarak hakim değilim. Yardımcı olmalısın..." Kafasını salladı.
"On dakika uzağımızda KFC var, oraya gidebiliriz."
"Aa bak orayı biliyorum işte!" Gülümsedim.
"Süper o zaman. Hadi gidelim, çünkü cidden seni yemek üzereyim!"

-

"İki tane Big Mag menü alayım." Dedikten sonra bana döndü Malia.
"İçecek olarak ne istersin?"
"Kola alayım." Kafasını salladıktan sonra siparişleri bekledi. Çok çabuk hazırlanmıştı zaten, tepsileri alıp masaya geldi.
"Tüm gün bu anı bekledim..." Deyip aceleyle hamburgerinin ambalajını açtı.
"Sakin ol!" dedikten sonra kendi hamburgerimi ambalajından kurtardım. Ben de acıkmıştım. Yemeklerimizi yerken bir iki basit şey dışında pek konuşmamıştık. Ve tepsimizdeki yemekler bitmek üzereyken, Malia'nın telefonu çaldı.
"Ya kim ki bu şimdi..." dedi kolasından bir yudum alırken.
"Hiç açamam şu an, yemek yiyorum şurda." Malia yemeği ne kadar çok seviyordu öyle...
"Lydia sen açsana," dedi çantasını işaret ederek. Fermuarı açık olduğu için ısrarla çalan telefon gözüküyordu. Ama kimin aradığını göremiyordum çünkü telefonun yüzü çantanın içine bakıyordu.
"Olur mu ki?"
"Olur olur, Malia meşgul sizi sonra arar de." Biz konuşurken telefon sustu. Tam ben rahatlayacakken bir daha çalmaya başladı.
"Aman bee," Dedikten sonra çantadan telefonu alıp kim olduğuna bakmadan direk kulağıma götürdüm.
"Malia, hemen bize geliyorsun, her zamanki gibi beni çok sinirlendirdiniz!" Stiles'ın sesini duyduğumda duraksadım.
"Heey, orda mısın?" Kafamı iki yana sallayıp kendime geldim.
"Malia şu an meşgul, ben ona iletirim." Dedikten sonra yüzüne kapadım, bugün beni yeterince sinirlendirmişti.
"Kimmiş?" Telefonu çantaya attım.
"Stiles seni evine çağırdı, önemli bir şey sanırım. Sinirliydi." Peçeteyle ağzını silip tepsiyi geriye itti.
"Ups! Yine ne yaptım acaba..." Derken ayağa kalktı. Ben de onunla birlikte kalktım. Yine telefonu çaldığında bu sefer kendi açtı.
"Efendim Scott? Ne!? Aferin sana. Mesajları nasıl silmezsin ya! Banane bilseydin. Al işte bu inatçı hayatta kabul etmez. Gitmiyorum ya ben oraya öldürür beni. Sen git ba-na-ne. Cenazende istediğin özel bir şey? Ahahaaha, tamam. Allison'lara gideceğim şimdi o zaman. Tamam. Bay baaay!"  Telefonu kapatıp çantaya attığında sinirli mi yoksa üzgün mü olduğunu anlayamamıştım.
"N'aber?" Dedim gülerek. Kaşlarını çattı.
"Çok mu karmaşık görünüyorum?" Dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı salladım. Koluma girdi, çıkışa ilerledik.
"Boşver beni de, sen de gelmek ister misin Allison'lara? Scott'ın sevgilisi o."
"Başka bir zaman tanışırız, eve gitmem lazım. Ama istersen seni bırakabilirim oraya?"
"O zaman bırakmana gerek yok boşver. Ben giderim biraz temiz hava iyidir. Yarın görüşürüz!"
"Tamam o zaman, görüşürüz!"

-

"Ben geldim anneeee!" Elim poşetlerle dolu olduğundan zar zor giriş kapısını kapatıp mutfağa girdim ve poşetleri masaya bıraktım.
"Hoşgeldin tatlım." Merdivenlerden indiğini yere çarpan ayakkabısının sesinden anlayabiliyordum.
"Yerleşme faslımız bitti, artık geçip dinlenebilirsin."
"Keşke beni bekleseydiniz, yardım ederdim."
"Önemli değiil, zor olmadı." Göz kırptı.
"Pekâlaaa, o zaman ben odama kaçsam? Çok yoruldum..." Kafasını salladı.
"Tamam git sen, yemek hazır olunca haber veririm."
"Ben yemek yiyip geldim ama..."
"Olsun, akşam yemeğine daha iki saat var. Acıkırsın." Tam kafamı sallayıp yukarı çıkacağım sırada durdum.
"Babam nerde?"
"Acil işi çıkmıştı en son, gelir birazdan."
"Anladım." Dedikten sonra merdivenlere ilerledim, hızlıca odama çıkıp kendimi yatağa attım. Aklıma Malia'nın yemeğe başlarken kurduğu, "Tüm gün bu anı bekledim..." cümlesi geldi. Ben de tüm gün bu anı beklemiştim...

-

"Lydia! Alarmı duymuyor musun!?" Annemin sesini rüyamda duyduğumu yarı uyur, yarı uyanık hale geldiğimde fark etmiştim.
"Akşam yemeğine bile kalkmadın, okul seni bu kadar çok mu yoruyor?" Dediğinde neden çok fazla aç hissettiğimi anlamıştım.
"Kalktım anne hazırlanıp gelirim!" Esneye esneye kalkıp hazırlandım. Aşağı indiğimde kahvaltı masası hazırdı ama sadece annem vardı.
"Günaydın." Dedim sandalyeyi çekip otururken. Solgun görünüyordu.
"Günaydın." Dedi ve portakal suyundan bir yudum aldı.
"Babam yine yok?" Tabağıma masadaki kahvaltılıklardan almaya başladım.
"Evet." Dedi, bir huzursuzluk sezdim.
"Nerede?" Gerilmiştim.
Dudağını sarkıttı.
"Bilmem." Ağzıma peynir attım.
"Anne.. Kelime oyunu oynamasak?" Göz göze geldik.
"İşi var, bu sabah kahvaltıda olamayacak. Artık kapatsak bu konuyu?"  Kafamı salladım.
"Pekâla."
Sessiz ve huzursuz geçen kahvaltının sonucunda sıfır huzurla okula geldim. Hiçbir yere göz atmadan direk sınıfıma ilerleyeceğim sırada biri omzuma dokundu. Arkama döndüm.
"Stiles?" Yüzüm asıktı ve toparlayamıyordum.
"Birilerinin canı sıkkın. Neden acaba... Hımm, benimle sevgili olma planları suya düştüğü için olabilir mi?" Kaşlarımı çattım.
"Ne diyorsun sen be?"
Kollarını birbirine bağladı.
"Anahtar kelimeler, Scott ve Malia. Tanıdık geldi mi? Gelmiş olması lazım." Dedikten sonra aramızdaki üç adımlık mesafeyi ikiye indirdi.
"Ama Lydia, sende hiç o tarz bir kız tipi yoktu. Beni şaşırttın doğrusu. Birinin yerini almaya çalışmak..." Durdu. "Bu acınası kişilere göredir. Görüyorum ki sen de acınasısın." Ne dediği hakkında hiçbir fikrim yoktu ama sinir seviyem hakkında kesinlikle onun bir fikri olmalıydı.
"Sen onun yerini tutamazsın. Anladın mı?"
"O kim ya o kim!" Sonunda bir cümle kurabilmiştim.
"Ben bunlara kanmam, bildiğini biliyorum. Nasıl olduysa kendini önce Scott'a sonra Malia'ya sevdirmişsin, onlar da aptal bir plan yapmışlar. Ama öğrendiğimde fark ettim ki, sen birinin yerini doldurmayı isteyebilecek kadar acınası bir kızmışsın." Hiç düşünmeden, bir anda, ona tokat attım.
"Bana, bir daha, sakın, acınasısın, deme." Yana savrulan yüzünü dikleştirdiğinde koridordaki herkes bize bakıyordu.
"Dönün önünüze!" Sinir seviyesini görüyordum, ama hiç pişman değildim. Hiç.
"Ne yaptığını zannediyorsun sen?"
"Hiçbir şeyi sorgulamadan direkmen karşısındaki kişiyi suçlamaya hazır bulunan bir gerizekalının tekini tokatladığımı sanıyorum."  Gülümsedi.
"Sen de zavallının tekisin, bu daha acınası sanki?" Kolum sinirden ikinci bir tokat için kalktığında, havada yakaladı.
"Sakın, Lydia. Bir daha, sakın." Dedi gayet sakin bir şekilde. Sonra kolumu bırakıp son bir kez bana baktı nefretle. Ve koridordaki öğrencilerin arasına karıştı. Bense, neye uğradığıma şaşırmış bir şekilde orada öylece dikilip kaldım bir süre. Kesinlikle bu sözleri hak etmemiştim.





Bu geçiş bölümü gibi bir şey olsun pek zamanım yok ve çok uykum var birine söz verdiğim için attım❤ Yeni bölümü geciktirmemeye çalışıcam vee şu an 30 kişi okumuş önceki bölümü ama voteler, yorumlar yerlerde.. Üzmeyin bee😢

ig:obrienstilinskitr

BEACON HILLS HIGH SCHOOL ||stydiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin