"Anne," Dedim dişlerimi birbirine bastırarak. "ben hiçbir yere gitmiyorum." Beni dinlemeden eşyaları topluyordu.
"Sen de hazırlanmaya başlasan iyi edersin." Kafayı yiyecektim.
"Yeter artık!" Diye bağırdım birden. "Sürekli beni bir yerden bir yere taşımanızdan bıktım! Sen istediğin yere gidebilirsin ama ben burada kalacağım. Bir yere alışıyorum, arkadaşlarım hatta sevgilim oluyor ve sonra? Sonra her seferinde beni bir çanta gibi başka yerlere taşıyorsunuz!" Oldukça sakin olması beni daha çok delirtiyordu.
"Bu seferki neden acaba?" Diye içimden geçiriyordum. O ise bozuntuya vermeden eşyaları topluyordu.
"Seni artık tanıyamıyorum, anne." Dedikten sonra dışarı çıkmak için hızla kapıya ilerledim. "Lydia!"
"Aradığınız Lydia'ya şu anda ulaşılamıyor, lütfen eski halinize döndüğünüzde tekrar deneyiniz." Dedikten sonra dışarı çıkarken aynı anda telefonumu çantamdan çıkartıyordum. Stiles'ı aradım.
"Neredesin?" Sesim kontrol edemediğim şekilde tuhaf çıkmıştı.
"Scott'ların evin- bir dakika? Senin neyin var?" Bunu dediğinde hemen ağlamaya başlayacağımı adım gibi biliyordum.
"Hey Lydia! Neden ağlıyorsun? Neredesin söyle, hemen geliyorum."
"Senin evine doğru gidiyorum." Derken yürümeye başlamıştım. Göz yaşlarımı kontrol etmeye çalışıyordum.
"Pekala hemen geliyorum, ağlama lütfen." Telefonu kapatıp cebime attım. Anneme ne kadar kızsam da onu yalnız bırakmak istemiyordum ama hiçbir şekilde anlamıyordum. Neden bana bunu yapıyordu?Stiles'ın evinin önüne geldiğimde aynı anda o da gelmişti. Arabadan indiğinde koşarak gidip ona sarıldım. Çenesini başıma yaslarken eliyle saçımı okşamaya başladı.
"Ne oldu, anlat bana..."
"Annem," Dedim derin nefes aldıktan sonra. "başka bir şehire taşınacağımızı söyledi."
"N-ne?" Hafif geri çekilip göz teması kurdu.
"Bu da nerden çıktı?" Omuz silktim.
"Bilmiyorum, bu aralar ona bir şeyler oluyor. Tanıyamıyorum..."
"Sen ne dedin?"
"Kavga ettik. Yani ben ettim, o sustu. Gelmeyeceğim dedim."
"İyi ama... Kabul edecek mi?"
"Beni oraya götürmek için mantıklı bir sebebi yoksa etmek zorunda." İç çekti. "Önce eve girelim mi?" Kafamı salladım. Eve girdiğimizde kendimi direk bulduğum ilk koltuğa bıraktım. Çok yorgundum ama Stiles konuşmaya devam etmek, bir çözüm bulmak istiyordu. "Annenle konuşmamı ister misin? Burada kalırsan her zaman seninle olacağımı söylerim."
"Bilmiyorum," Dedim geçiştirmek istercesine. "şimdi uyusam? Çok yorgunum..."
"Tamam," Derken alnımla saçım arasında bir yere öpücük bıraktı.
"Battaniye getireyim." Kafamı salladım. Gerçekten artık hiçbir şeye tahammülüm kalmamıştı, sadece biraz huzur istiyordum. Stiles geri geldiğinde battaniyeyi üzerime örttü. Tam başka odaya geçecekti ki, elini tuttum. "Benimle uyusana burada. Sana sarılmaya ihtiyacım var." Yavaşça yutkunup kafasını salladı. Yana kayarak ona yer açtım. Yanıma uzanmasıyla sımsıkı sarılması ve başını boynuma gömmesi bir oldu.
"Seni seviyorum," dedi. "ilk zamanları hatırlıyorum da... Şu anda burada böyle olacağımız aklıma gelmezdi." Hafifçe gülümsedim. Haklıydı. Benim de aklıma gelmezdi...
"Haklısın. Seni ilk gördüğümde ne kadar egoist olduğunu düşünmüştüm." Güldü. Yüzü boynuma gömülü olduğu için nefesi boynumu gıdıkladı.
"Ben de senin için aynı şeyi düşünmüştüm..." Ani bir hareketle ona döndüm. Yüzlerimiz ve bedenlerimiz oldukça yakındı.
"Burası Beacon Hills Lisesi, güzelim." Dedi yandan bir gülümsemeyle. "Kaçıp gitmek yerine ayak uydurmalısın." Diye tamamladım ve aynı anda dudaklarımızı birleştirdi. Ellerim beline dolandı, onun elleri boynuma çıktı. Yavaşça, incitmeden öpüyordu. Geri çekildiğinde bu sefer benim yüzüm onun boynuna gömülüydü.
"Buradan gitmeyeceksin, değil mi?" Dedi tedirgin bir ses tonuyla. Gidecek miydim? Bilmiyordum.
"Gitmeyeceğim." Dedim buna rağmen. Gidemezdim. Bir süre konuşmadı, ardından sırtımı sıvazladı. "Biraz uyusan iyi olur sanırım."
"Sen?"
"Benim yarın lakros maçım var, Scott'la antreman yapacağız. Ama eğer kötüysen-"
"Hayır hayır," Dedim. "git sen. Ben iyiyim. Sıkılırsam Malia ve Allison'ı çağırırım."
"Tamam o zaman," Dudağıma bir öpücük bıraktı. "birkaç saat sonra görüşürüz."-
Stiles gittikten sonra uyumaya çalışsam da olmuyordu. Hiçbir şekilde uyuyamıyordum. Sadece koltukta oturup düşünüyor, bazen boşluğa dalıp gidiyordum.
"Ne yapacağım ben ya," Dedim umutsuzca. "Burada kalsam annem yalnız kalır. Gitsem, asla olmaz. Stiles'ı bırakamam... Ihmmm, o zaman sanırım ölmek tek çözüm."
"Hayır değil," Malia'nın sesini duymamla irkildim. "Senin burada ne işin var?"
"Stiles yolladı. Anahtarı da verdi, sana bakmamı istedi."
"Neden ki?"
"Depresyon eşiğinde gibiymişsin de ondan."
"Ve biz de bir sürü abur cubur aldık!" Diyerek poşetlerle içeri girdi Allison da.
"Ama ben hiç o modda değilim ya," Dedim bıkkınlıkla.
"Sadece burada oturup boş boş durmak istiyorum."
"Biz de seni bundan kurtarmak için buradayız. Birazdan Scott ve Stiles da gelecek." Malia boynunu kaşıyıp tuhaf hareketler yaptı.
"Ihm, ben Theo'yu da davet etmiş olabilirim sanırım." Dudaklarını birbirine bastırdı.
"Ne!?" Stiles delirecekti.
"Biliyorum, biliyorum. Onu pek sevmiyorsunuz. Ama herkes sevgilisiyleyken ben neden boş kalıyorum acaba?" Gözlerimi devirdim.
"Akşam burada korku filmi çekilmez umarım."
"Yok ya, sen Stiles'ın dikkatini başka şeylere yönelt yeter."
"Ne gibi?" Gülümsedi. Göz kırptı ve mutfağa ilerledi.
"Malia!"-
"Theo, acaba sen ölmek mi istiyorsun? Neden buradasın acaba? Neden yani neden?" Omuz silkti.
"Sevgilim burada." Stiles'a döndüm.
"Mantıklı bir sebep, bence bu gece tartışmayı kesmelisiniz." Stiles kafasını iki yana salladı.
"Senden hoşlanmıyorum." Dedi gözlerini ona dikerek yaklaşırken.
"Ne tesadüf, ben de senden hoşlanmıyorum." Diyerek aynı şekilde yaklaştı Theo.
"Çocuklar çocuklar," Diyerek aralarına girdi Scott. "bölüyorum ama, Allison pasta getirdi." İkisi de aynı bakışlarla geri çekildiler. Cidden sorunları neydi?
"Neyi kutluyoruz?" Dediğimde Malia gülümsedi.
"Theo ve Stiles'ın birbirlerini öldürmeden aynı alanda bulunmalarını." Gülmemek için dişlerimi birbirine bastırdım. Bu geceyi sorunsuz atlatabilsek mükemmel olacaktı. Ama ben bunu düşünürken, Stiles çoktan henüz dilimlere ayrılmamış yaş pastayı Theo'nun suratına geçirip gülmeye başlamıştı.-
"Cidden çocuk gibi davrandın Stiles, sorununuz ne sizin?" Omuz silkti. "Sorun yok, sevmiyorum onu. Çok itici."
"Ama en yakın arkadaşlarından birinin sevgilisi." Ofladı.
"Hatırlatmasana ya."
"Kabullenmen gerek artık, bu bir gerçek." Yatakta dönüp bana sarıldı.
"Bunları artık konuşmasak da uyusak?"
"Tamam ama, maç yarın saat kaçta? Erken mi kalkacağız?"
"Yok ya, öğleden sonra. Akşam altı gibi." Kafamı salladım.
"Pekâla, iyi geceler."
"İyi geceler."Kısa ve iğrenç bir bölümle karşınızdayım artık bekletmemem gerek diyerekten sınav haftasına giriş yapmadan atayım dedim, diğer bölüm final. Daha fazla zorlamaya gerek yok başka Stydia hikayelerim olursa (yüksek ihtimal olacak) orada görüşürüz... 💘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEACON HILLS HIGH SCHOOL ||stydia
Fanfiction"Burası Beacon Hills Lisesi, güzelim. Kaçıp gitmek yerine ayak uydurmalısın."