"Sen ne yaptığını zannediyorsun!?" Tüm davetlilerin salonu terk etmesi üzerine ben, Stiles, babam ve sevgili karısı yalnız kalmıştık.
"Seni tebrik ediyorum babacığım," Dedim sinir bozucu bir şekilde gülümseyerek. "başka bir şey yaptığım yok." Kendini sıkıyordu.
"Sakin ol," diyerek kolunu yatıştırmaya çalışırca sıkan karısına döndüm. "Sen hiç utanmaz mısın ya?" Dedikten sonra gözlerimi devirdim. "Gerçekten, birbirinizi tamamlıyorsunuz." Stiles'ın elini tuttum. "Bir daha görüşmemek üzere."Arabaya geldiğimizde bir süre olduğumuz yerde öylece bekledik. Stiles konuşmadı, ben konuşmadım. Sakinleşmeye çalışıyordum ve o da bunu bekliyordu. Yaklaşık on dakika sonra yavaşça bana döndü.
"İyi misin?" Dediğinde kafamı iki yana sallarken kendimi daha fazla tutamayarak ağlamaya başladım. Bunu beklemediğinden şaşırdığı belli oluyordu. Başımı göğsüne yaslayarak okşamaya başladı.
"Sakin ol, sakin ol," Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum ve nedenini ben de bilmiyordum. İçimden sadece bu geliyordu.
"Biraz daha ağlarsan sanırım dayanamayıp babanın yüzüne yumruk atacağım." Dediğinde hafifçe gülümsedim. Yanaklarım sırılsıklam olmuştu. Doğrulduğumda ellerini yanaklarıma koydu ve yavaşça sildi.
"Ağlamana değer mi?" Omuz silktim. "Rahatladım." Güldükten sonra tekrar sardı beni.
"Rahatlamanın daha güzel yolları var," Hafif geri çekildi ve dudağıma ufak bir öpücük kondurdu. "Ben şimdi rahatladın mesela." Gülümsedim. "Ben de," Ve onu bu sefer ben öptüm.-
Eve geldiğimde ilk işim Malia'yı aramak olmuştu. Beklemediğim üzere hemen partiyle ilgili her şeyi halletmişti.
Geriye sadece Scott ve Stiles'ı oraya getirmek kalıyordu ki bu, kolay olacaktı. Tabii eğer planım yolunda giderse.Telefonu bir kenara bırakıp uzandım. Yorucu bir gün geçirmiştim ve fazlasıyla uykum vardı. Ama birden odamın kapısı annem tarafından açıldığında, uyku planım suya düşmüştü.
"Lydia, ne yaptın sen?" Dedi hafif sinirli bir ses tonuyla. Babam arayıp ispiyonlamış olmalıydı.
"Ne yapmışım?" Dedim salağa yatarak.
"Babanın düğününe gidip ailevi konularımızı herkese anlatmak da neyin nesi!?" Sinirlenmişti ve ben bunun nedenini anlayamıyordum.
"Aile diye bir şey var da ben mi göremiyorum?" Dedim hafif yüksek bir sesle.
"Sayende herkes her şeyi biliyor artık, mutlu musun?" Kafayı yiyecektim, neden böyle davranıyordu?
"Senin korkman gereken bir şey yok, seni aldatan o!" Dediğimde gözlerini sımsıkı yumup nefesini tuttu.
"Bir daha sakın babanla benim aramda geçenlere karışma Lydia. Ayrıca, ondan özür dileyeceksin. Bizzat, evine gidip. Tamam mı?"
Gözlerimi kocaman açtım.
"Ne!? Saçmalama. Bunu asla yapmam, anne kendine gel!"
"Kendimdeyim zaten ben. Ben sana nefreti aşılamamaya çalıştıkça, sen nefretle doluyorsun. Hem beni, hem kendini rezil ettin. Tebrikler!" Dedikten sonra kapıyı çarparak odadan çıktı ve ben arkasından bakakaldım... Sinirden elimi bir yerlere vura vura odamda dönüp durdum. Uykum da kaçmıştı. Dışarı çıkıp biraz hava almaya karar verdim.Annem odasındaydı ve ben ona haber vermeyecektim. İmalı bir şekilde kapıyı çarparak dışarı çıktım. Saat gecenin biriydi, etraf sessizdi. Hırkamın şapkasını kafama geçirip yol boyu yürümeye başlarken telefonumu kapatmıştım. Kimseyle konuşmak istemiyordum. Benim bir suçum yokken, tek derdim annemi korumakken neden bana böyle davranmıştı?
Biraz ilerledikten sonra bir parka gelmiştim. Burası da bomboş ve sessizdi. Daha doğrusu ıssızdı. Biraz ürksem de, o an hiçbir şey umrumda değildi.
Elimi masaya, kafamı elime yaslayarak bir süre içimden kendimle kavga ettim. Ama hiçbir şekilde annem haklı gelmiyordu bana. Ben kendimle boğuşmalarıma devam ederken karşıma biri oturdu. Bununla birlikte kafamı kaldırdım.
"Aiden?"
"Lydia," Dedi sinir bozucu bir şekilde gülümseyerek. "görüşmeyeli nasılsın?"
"Sanane, git başımdan." Dediğimde geriye yaslandı.
"Gecenin bir saatinde burda ne işin var?"
"Çok mu garip? Olamaz mıyım? Sen gecenin bir saatinde burda olabilirsin, ama ben olamaz mıyım?"
"Ovv, sakin ol, sakin ol. Tamam bir şey demedim." Derin nefes aldı.
"Yoksa sevgilinle ayrıldınız mı, depresyonda mısın?"
"Ne alaka?"
"Bilmem, çok dertli görünüyorsun."
"Tek sorunum sevgilimden ayrılmam mı olabilir?" Dedim sertçe.
"Bugün yine formundasın, bir şey demiyorum sakin ol."
"Tanrı aşkına, git burdan." Gözlerini etrafta gezindirdi.
"Bu ıssız yerde tek başına kalmak istediğine emin misin?"
"Merak etme ben kendi başımın çaresine bakabilecek güçteyim, gerizekalı."
"İyi, Stiles'a selam söyle." Dedikten sonra birden masanın öbür ucundan uzanıp dudağıma bir öpücük kondurdu. Hızla ayağa kalkıp tokat attım.
"Ne yaptığını zannediyorsun sen!" Kahkaha attı.
"Sadece masum bir öpücük."
"Masum bir öpücük mü?" Dedim ve elimin tersiyle dudağımı sildim. "Senden iğreniyorum."
"Ben de seni," Dedikten sonra hızla yanımdan uzaklaştı. İçimden bir ses, bunu Stiles'la aramızı bozmak için kullanacağını söylüyordu. Ve evet, sorunlarıma bir yenisi eklenmişti. Mükemmel.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEACON HILLS HIGH SCHOOL ||stydia
Fanfiction"Burası Beacon Hills Lisesi, güzelim. Kaçıp gitmek yerine ayak uydurmalısın."