Bölüm 2: "Şeytan ile Çakal."

30.1K 1.6K 859
                                    

Medya;

Ruelle - Deep End.

İyi Okumalar..

Bölüm 2: "Şeytan ile Çakal."

Ölüme ramak kala çizildi kaderim.

Acizliğimin duvarlarına resmedilen kimsesizliğim, geleceğime akan ucuz bir boya gibiydi.

Düşlerimin düştüğü o sahnede, ruhsuzluğum kıdem edinerek bir izmarit gibi dört bir yanıma yayılırken, saçlarıma asılan geçmişim, tuzlu bir denizin kıyıya vuruşu gibi beni yerle bir ederek geleceğimin intikamı için peşime takılmıştı.

Ve bu gelecek beni yakıp yıkarken, cam gözlü adamın teklifini tek solukta kabul ettim. Bir fare gibi köşeye sıkışarak, önüme çıkan ilk kapana atlasam da, o kapanın beni öldürmek yerine bambaşka kapılar ardına gönderdiğinden bir haberdim.

O kapının ardında cam gözler vardı. Bana bir teklif sunarak kaderimin kalemini intihara satır kala kırmıştı. İnfaz kararı verilen kaderin, son satırlarına ramak kala onun ellerinde kırılmıştı sanki kalemi.

Gözlerini ifadesizce gözlerime diken cam gözlere baktım. Ellerini rahat bir tavırla ceplerine yerleştirmiş, hareket etmeden düşülesi bir boşlukla bakıyordu gözlerime. Çatılan kaşlarımla bana duygusuz bakan adama dik bir şekilde baktım. Bakışları derindi. Derinliğinin dibinde yatan ruhsuzluk ve soğukluk, katılaşarak genzimi yakıyor, nefesimi zorluyordu.

Teklifini kabul ettikten sonra, birkaç dakika ruhsuzca öylece durmuş ve ardından ciddileşerek sonu gelmeyen bir bakışma içerisine girmiştik. Olduğum yerde rahatsızca kıpırdandım. Uğursuz gözlerimi adama dikip, yırtıcı bir tavırla bakarken, hazır yakalanarak küpeli adamın neşeli sesini işittim.

"Noluyor lan orada?!" diye bağırdı kapıdan. "Aşiret ağaları kan davası için karşı karşıya gelmiş silahlanmış gibi bakıyorsunuz." Kıkırdadı.

"Az daha uzaktan baksam, birbirinizi boğuyorsunuz sanacağım," diyerek devam etti ve kıkırtısını kahkahalara döktü. Başımı ona doğru çevirirken, cam gözlü adam baygın gözlerle küpeli adama döndü.

"Rezzan, az daha uzaktan baksam, havlayan köpek sanıp kemik atacağım sana," dedi ve ciddiyetini koruyarak adamı bakışlarıyla dövdü.

Adının Rezzan olduğunu öğrendiğim adamın bozulmasını beklerken, o sanki bu cevabı bekliyormuş gibi sırıttı. İki adam arasındaki diyaloğu sessizce izliyordum.

Rezzan yüzünden tebessümünü silmeden konuştu. "Kahvaltı hazırladık, hadi gelin," dedi ve heybetli bedeniyle tekrar içeri girdi. Adam hala ifadesizliği ve soğukluğunu koruyordu. Bu ürkütücüydü.

"Bu konuyu daha sonra detaylı konuşuruz." Sesinden akan buz kütlelerinin tenime temasını hissetim. "Şimdi kahvaltıya geçelim," dedi. Başımı salladım. Kollarını belinden indirerek, heybetli bedeniyle arkasını dönerek eve doğru ilerlediğinde, görüntüsü değil, duruşu heybetli olan ve henüz adını bilmediğim adamın peşinden temkinli adımlarla eve doğru yürüdüm. Ayağımın altında ki yoğun ve keskin çakıl taşlarına dikkatli adamlarla basıyordum fakat ayağım hala acıyordu. Suratım istemsizce buruştu. Kuru dudaklarıma dişlerimi geçirdim. Ayağımın fazlasıyla yaralı olmasından dolayı biraz daha ağır ve dikkatli basmaya çalıştığımda, ayağıma keskin bir sızıyla battığını hissettiğim şeyle hafifçe inledim ve dengesi bozulan bedenimi sabit tutarak acıyla ayağıma eğildim.

ÖLÜMÜN DÜŞLER SAHNESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin