Bölüm 29: "Karanlığın İçindeki Işıksız Yangın."

4.6K 352 268
                                    

Multimedya;

Bölüm şarkıları: Çağan Şengül - Bir Deli Hasret
GEISTE - Ocean

Bölüm şarkıları: Çağan Şengül - Bir Deli Hasret GEISTE - Ocean

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İyi okumalar..

Bölüm 29: "Karanlığın İçindeki Işıksız Yangın."

Sönmeyecekmiş gibi yanan yangınlarla mücadele edersin ama ruhunda yanan mumu üfleyip söndüremezsin ya işte öyleydi. Yorulmuştum.

Savaşacak gücüm yoktu. Şeytanıma çakal olacak bir postum yoktu, ben yoktum, ruhum yoktu, gücüm yoktu.

Yoktum.

Bir hiç gibi.

O günün üzerinden tam sekiz gün geçmişti. Beni sakinleştirmek için koltukta kolları arasına almış, uzun bir uykuya yatırmıştı. Beni iyileştirmesini umduğum bir uykuya. Uyandığımda sakindim. Çünkü kararlarımı vermiştim, kafamda kurmuştum. O bundan habersizken hiçbir şey yapmadık. Bir yere gitmedik, birileri buraya gelmedi. Uyuduk, uyandık, içtik, döktük. Dışarı çıktık, ormanda gezdik. Bir kaleye hapsolmuş iki suçlu gibiydik. Birilerini öldürmedi, kendimi öldürmedim. Yalnızca üç günüm kalmıştı, bekledim. Bu sekiz gün içerisinde, öyle çok düşünmüş, öyle çok ağlamıştım ki, bir ipe çıkacak, bedenimi sarkıtacak gücüm yoktu.

Hem, biraz daha solumak istiyordum kokusunu. Biraz daha onunla zaman geçirmek, hüzünlede olsa gülümseyebilmek. Buna hakkım yok muydu? Olmalıydı.

Göğsümün altında hissettiğim çıplak teniyle, bir elimi yastığın üzerinden dağınık kahverengi olduğuna karar verip kabullendiğim saçlarına kaydırdım. Bal sarısı gibiydi güneşte ama normalde kahverengiydi. Ya da gözlerim bozuktu, bilmiyordum. Ben onu koyu bal sarısı kabul etmek istiyordum. Onu uyandırmamaya özen göstererek hafifçe kıpırdandım. Sırtına uzanmıştım. Üzerimde, rayihasının burnuma dolup aklıma sızmasına neden olan onun indirdiği kazak vardı, bu yüzden üstü çıplaktı. Göğsüme doğru çektiğim diğer elimi tenine yaslayarak, gürüldeyen gökyüzünden gözlerimi çekip yumdum.

"Elektrikler giderse korkma," diye konuştu uykudan uzak bir sesle.

Yanağımı sesini duymamla çıplak tenine sürttüm. "Ben mi uyandırdım?"

Yastığın altına koyduğu ellerine ellerimi sarasım vardı. Fakat şişen kaslı kollarına parmak uçlarımı sürtmekle yetiniyordum. Hem, hâla ruhuma, bedenime dokunmamıştı. Ama kararlıydım. Gitmeden önce ruhuna parmak basıp, kendi ruhumda onun izini bırakacaktım.

"Senden önce uyanıktım," dedi kollarını yastığın altından çekip bana doğru dönerek. Pürüzsüz sırtından doğrularak geriye çekildim. Uzaklaşmama izin vermeden kolunu omzuma koyarak beni sararak kendine doğru çekti. Güzel gözlerini gözlerime dikmişti. "Ne zaman ağlamaya son vereceksin?"

ÖLÜMÜN DÜŞLER SAHNESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin