Yer altı deniyor buraya.Karanlık , sessizlik ve korku olur hep burada. Burada sadece ''Number'' denen insanlar ve kaçaklar yaşar. insanların isimleri yerine sayılar vardır...
Ben 207. Benim dünyama hoşgeldiniz...
Saat 05:00. Yavaşça kalktım ve uykumun açılmasını bekledim. Sayım yapılmasına 15 dakika vardı. Paslanmış demir dolaptan solmuş, gri renkli kıyafetlerini çıkardım. Buradaki herkezde (başımızda akbaba gibi bekleyen askerler hariç) aynı kıyafetler var. Tek fark yakalarında yazan rakamlar, yani isimlerimiz. Neden normal isimlerimizin olmadığını sorduğumda ise aldığım tek cevap ''sabah ve akşam yapılan sayımlar için'' olmuştu. Böylece askerlar bizi daha kolay sayabiliyormuş.(Özetlemek gerekirse bu kişi sayma işi kaçan var mı yok mu onu anlamak için. Şimdiye kadar kaçıp da kurtulan olmadı. Hepsi tek tek yakalanıp gözümüzün önünde meydan denilen yerde idam edildi.Ben ise asla pes etmeyeceğim!!!)
Herkez meydanda sıraya girdi.Tek tek isimler(sayılar) okunmaya başladı.
134!-Burada.
142!-Burada.
279!-Burada.
...
...
...
207!-(of sonunda) Burada!
Nefret ediyorum bundan. Her gün , her sabah ve her akşam...
Sayım bittiğinde dağıldık.Herkezin yapması gereken birşeyleri var sonuçta. Burada erkekler madene yada demir ocaklarına gider, kadınlar ise üretim kısmında çalışır.Bende çalışıyorum-makine montaj bölümünde.Gelen parçaları birleştiriyoruz burada.
Geç kalıp da azar işitmemek için koşar adım ilerliyordum ki birden girişte büyük bir kalabalık olduğunu gördüm.Ardından tiz bir çığlık. Yine kimin canını yakıyorlardı? Yoksa..?!!!
Kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Bağıranın kim olduğunu görmeliydim.Kalabalığı yararak koşmaya başladım.Nefes alamıyordum.Ta ki kim olduğunu görene kadar; 1147!!!
Ah hayır olamaz!( 1147 benim tek dostum. Ona birşey olmasına izin veremem.)
Yanına gitmeye çalıştım. Ancak askerler beni engelliyordu.Neler olduğunu öğrenmeliydim.
-Neden onu yakaladınız? O size ne yaptı ki?
-Sivillere bilgi vermiyoruz. Şimdi geri çekilin!
-Lütfen! O kız benim için çok değerli. 1147 benim tek arkadaşım. Sizin hiç arkadaşınız olmadı mı?
Asker elindeki silahı yüzüme doğrulttu. Yüzü öfkeyle buruşmuştu ,ancak gözlerinde ağır bir acı vardı.
-Arkadaşın hırsızlıkla suçlanıyor. Fabrikadan bir dişli çaldığını söylüyorlar.
-Ne?!! Ama bu çok saçma! Neden bir parça çalsın ki?Hiç bir işine yaramaz.
Aptalca bir suçlama bu, kim bir dişli çalar ki?İşin gerçeğini öğrenmeliydim.
1147'yi götürüyorlardı.Ona yardım etmeliyim. Ama nasıl???
Ben bunları düşünürken askerler 1147'ye kelepçe taktı.Kimse onu dinlemiyordu.Suçsuz olduğunu söylese bile...
Onları takip ettim.Kara deliğe-zindan yerine bu ismi kullanıyorlar- gidiyorlardı (Burayı hiç sevmiyorum.Küçükken bize burada yaramaz çocukları yiyen canavarlar olduğunu anlatırlardı.). Kapıda görevliler vardı (neden her yere eli silahlı adamlar koyarlarki?İnsanları yeterince korkuttukları yetmiyor mu?).
Yaklaşık 15 dakika bekledikten sonra görevliler hareketlenmeye başladı.Sanırım mola verecekler.Belki de aradığım fırsat sonunda gelmiştir!Acele etmeli,sessiz olmalıyım.Büyük demir bir kapí vardı girişte. Yarım açık duruyordu. Aralık oldukça dardı(düzgün ve düzenli beslenen normal bir insanın bu kadarlık bir aralıktan geçmesi mümkün değil.Ancak yeraltı şehrinin halkı kısıtlı yemek ve kötü koşullar nedeniyle rahatlıkla geçebilir.).Zaten kemikleri görünen karnımı iyice içime çektim ve yavaşça içeri girdim.
Burası düşündüğümden daha kasvetli bir yer.Pası her yere akmış borular ,rutubet, dökülmüş sıvalar, patlamış ampuller...(Anlayacağınız bir korku filmi çekmek isteyen yönetmenlerin arayıp da bulamadığı cinsten bir yer.)
Peki 1147 nerede?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZGÜRLÜK
AdventureGün ışığı için savaşan bir kız ve ona destek olan başkaları...Bu ölüm-kalım savaşını kim kazanacak?