Her şeyi düzeltmenin bir yolu var...

84 11 4
                                    

Metropol insanları ne kadar çabuk haberleşiyordu böyle. Bizim yeraltının herhangi bir bölgesindeki birine ulaşmamız için dakikalarca yada saatlerce beklememiz gerekiyordu.

Ian'ın kız kardeşi olduğumu öğrenen insanlar beni görmek için geliyorlardı. Rengarenk giyiniyorlardı, yüzlerinde kat kat boya vardı. Farklı dillerde konuşuyorlardı.

Kimsenin şüphelenmemesi için onlar gibi görünmek zorunda kalmıştım. Ian'ın tuttuğu stilistler hergün beni kılıktan kılığa sokuyorlardı. Yüzüme farklı farklı desenler çizip elmaslar yapıştırıyorlardı. Kıyafetleri ise anlatmaya kelimeler bile yetmezdi. Kendimi bile tanıyamaz hale geldim. Ta ki gelenlerin sayısı az alana kadar. Sonunda kimse gelmediğinde ben de derin bir nefes aldım. Artık palyaço gibi kendimi boyamak zorunda kalmayacaktım.

Son misafiri de uğurladıktan sonra banyoya koştum. Düşün altına girdim ve suyla karışan tüm boyanın delikten akıp gitmesini izledim. Çıktıktan sonra daha rahat bir şeyler giydim. Aşağıya indim ve mutfakta atıştıracak herhangi bir şey bulma umuduyla etrafa bakınmaya başladım.

- Birileri acıktı sanırım.

- Hem de çok. Sabahtan beri hiç bir şey yemedim. Açlıktan ölebilirim sanırım.

- Aç olmanın sebebi sanırım benden kaynaklanıyor , ne dersin. Bu yüzden bir kenara otur ve senin için yeteneğimi konuşturmama izin ver.

- Ian, benim kadar sen de yorgunsun.

- Ben alışkınım. Buraya ilk geldiğimde bunun neredeyse iki katı kadar insan beni görmek için gelmişti.

- Anlamıyorum, neden bu kadar meraklılar?

- Meraklı değiller aslında. Hepsinin harcayacağından çok parası var. O kadar ki çoğuna ne kadar parası olduğunu sorsan cevap bile veremezler çünkü onlar bile sayamıyorlar. Her işlerini kolayca halledebiliyorlar. Bu yüzden yapacakları bir işleri yok. Sıkıldıkları içinde saçmalıyorlar, basit şeyler için bile sırf sıkıntılarını geçirme umuduyla koşuyorlar.

Konuşurken bir yandan da dolaptan aldığı yumurtaları kırıyordu. O kadar hızlıydı ki ne yaptığını anlamak çok zordu.

-Bizler ise yer altında açlıktan ve sefaletten ölüyoruz. Peki adalet nerede?

İçimde bir anda kabaran öfkeyle elimi sertçe masaya vurdum. Metropol insanı para havuzunda yüzerken bizler içecek su için para dileniyorduk.

- Buradaki yağlı boya tablosu suratlı insanlar parayı tuvalet kağıdı için kullanıyorlar, Yeraltı insanları ise o paralardan bir parça bulmak için pisliğin içinde yüzüyorlar! Bu aptallık!

- Öncelikle suratlarına sürdükleri boya yağlı değil, su bazlı sentetik bir boya. Ayrıca paranın dokusu çok sert. Normal tuvalet kağıdı çok daha yumuşak.

- Ne?

- Beni dinlemiyorsun, değil mi?

- Sadece öfkeleniyorum. Yapılan haksızlık o kadar büyük ki.

- Seni anlıyorum. Unutma ki ben de orada doğdum ve orada büyüdüm.

Yumurtalı karışımı ocaktaki tavaya döktü ve bir süre sonra içindekini havaya fırlattı ve tekrar tavayla tuttu. Nefis bir koku yayılmaya başlamıştı.

- Ne yapıyorsun?

- Krep. Ben bayılırım. Ya sen?

- Hiç yemedim.

- Ciddi misin? Eskiden Yeraltı'nda bayramlarda herkese birer tane verilirdi.

- Kaç yaşındasın?

- Neden sordun?

- Doğduğumdan beri bir kere bile olsun yemedim. Ve öyle bir şey de duymadım.

- Eğer sana gerçek yaşımı söylersem beni ekstra çekici ve yakışıklı ve mükemmel birisi olarak görmezsin.

Bunları söylerken bana döndü ve düşününce gerçekten ama gerçekten yakışıklı olduğunu farkedeceğim bir şekilde bakmaya başladı.

-Emin ol bu bakışla büyükannemi tavlayabilirsin. Ama önce krebi yakmamaya çalış.

O mükemmel yüz ifadesi bir anda değişti ve hemen ocağa dönüp krebi tekrar havaya fırlattı. Ben ise ilk defa gerçekten gülmüştüm. Her şeyi bir süreliğine unutacak kadar.

Krepleri bir tabakta biriktirdi ve önüme koydu. Sonrada bir çatal ve bıçak verdi. Küçük bir lokma aldım ve tadını alana kadar çiğnedim.

- Nasıl olmuş?

- Tek kelimeyle mükemmel olmuş. Teşekkürler.

Kreplerimizi yedik ve sohbet ettik. Fakat aklım Yeraltı'nda ve en önemlisi Dark'da kalmıştı. Ian'da yüzümdeki ani duygu değişimini fark etmiş olacak ki sordu.

- Sorun ne?

- Onları düşünemeden yapamıyorum. Ne yapacağım?

- Sanırım sana da söyleme zamanım geldi.

- Neyi söyleme zamanın?

- Bu sistemi bozmanın ve herkesi kurtarmanın bir yolu var...

ÖZGÜRLÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin