Mayısın ortası olmasına rağmen hava oldukça sıcaktı. Bu dönemde gece bastırdığında her ne kadar serin oluyorsa, bu demek oluyordu ki bu yaz oldukça sıcak geçecekti. Günün sarı saçlarını çekip, yerine ay tanrıçası bakire Artemis'in gezindiği gecenin karanlık saçlarını etrafa savurmasına daha bir saat kadar vardı.
Deniz bisikletini patikada durdurdu ve birkaç saat önce buradan geçerken gördükleri bakkalın, zeytin ağaçları arasından görünen kısmına baktı. Buradan pek bir şey görünmese de bakkalın kapanmamış olduğunu umdu. Alnında biriken terleri sildi ve şakağından bir ter damlası yanağına doğru kayıp aşağılara indi. Bakkalı açık yakalamak için bisikletini son hızla kamp alanındaki yamaçtan aşağı doğru sürmüştü. Tekrar bisikletinin pedalına ağırlığını vererek bastı ve sürdü. Bakkalın kapısının önüne vardığında açık olduğunu gördü. Hatta kapısının önünde gördüğü kadarıyla üç bisiklet daha vardı. Rahat bir nefes aldı. Bisikletinden indi ve zeytin ağacına kilitledi. Diğer bisikletleri inceledi. Üçü de kendisininki gibi All Mountain sınıfı dağ bisikletiydiler. Demek ki şu anda bu rotada yalnız değillerdi.
Bakkalın kapısından girerken üç kadın sesinin birbirine karışan ahenkli ve baştan çıkarıcı İngiliz aksanlı tonunu duydu. Sonra da o baştan çıkarıcı aksanın sahibi üç kadını gördü. Hepsi de dal gibi uzun, ince, Avrupalı sarışınlardı. Deniz dudaklarına yayılmasına engel olamadığı o tembel gülümsemesiyle karşısındaki sahneye baktı. Gördüğü manzara karşısında beyaz dişleri, yüzünde büyüyen gülümsemesine eşlik etti.
"La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim!" diye iç geçiren, tezgâhın arkasında duran elli-elli beş yaşlarında beyaz saçlı adam, boynundaki poşuyla alnını sildi. "Erkeğin oğlu tam da gitçek vakti buldun len İsmail!" diye kendi kendine söylendi sonra yüksek sesle ve tane tane sanki böyle yaparsa karşısındaki turist kızlar onu daha iyi anlayacakmış gibi, meramını tekrar el kol hareketleriyle anlatmaya çalıştı. "Şimdi hanım kızlar! Bene bakın, bene! Siz su istiyonuz. Onu anladım gari, sonra yemek için şunlardan istiyonuz," derken tezgâhın üzerinde duran büyük bidondaki suyu ve çikolataları gösterdi. Sonra ellerini iki yana açtı ve omzunu silkti. "Ben diğer barım barım bağıdığınız şeyi anlayamadım. Bi gösteriverin gari."
Turist kızlardan biri adama doğru eğilip, aynen tezgâhın gerisinde duran adam gibi tane tane konuştu ve kendilerini gösterdi. "I'm looking for someting that women need."
Deniz konuşmalarına daha fazla kayıtsız kalamayarak sanki Süpermen gibi araya girmeyi düşündü. Süpermen'den tek farkı, sadece üzerinde mavi kostümlü kırmızı pelerini yerine, her yeri cepli bol bir şort ve rengi ağarmış gri bir tişört olmasıydı. "Excuse me ladies! Can i help you?" derken elini saçlarının arasından geçirdi bir adım öne çıktı, her kadına güven veren o gülümsemesini takındı.
Kızlar da, tezgâhın arkasında duran adam da çölde vaha bulmuş gibi heyecanlanarak başlarını Deniz'e çevirdiler.
Sarışın kızlardan biri Deniz'e gülümsedi ve İngilizce olarak "Ah! Yüce İsa! Seni bize o mu yolladı?" diye sordu.
Deniz, kızın lafına içtenlikle gülümseyerek karşılık verdi. "Aslında daha çok Doğa'nın azizliğine eklenen bir Ozan vakası daha doğru olur."
Böyle bir yanıt beklemeyen kız şaşırarak Deniz'e baktı. "Nasıl?! Ozon derken?"
"Ozon değil. O—ZAN! O-Z-A-N!" derken karşısındaki kız çok anlayacakmış gibi arkadaşının ismini vurguladı. Ardından onların üslubuyla harf harf heceledi.
Deniz, kendine hala anlamayan bakışlarla bakan turist kızın—kız bunda da yerden göğe kadar haklıydı—dimağında, Türkiye denilince akla gelenler haznesine 'manyak adamlar' kısmını eklememesi gerektiğini düşündü. Sırf bu yüzden kadınlara 'aşk diye bir şey var' dedirten o son derece baştan çıkarıcı gülümsemesini, onu pür dikkat dinleyen kızlara yöneltti. O çekici gülümsemesiyle bakarken başını hafifçe yana eğdi ve açıkladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK GİBİ YAZ
Romance-Sezgi Salman & Ece Altınkaya ortak çalışması- Yokuş başına geldiğinde, Bodrum'u göreceksin. Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin. Senden öncekiler de böyleydiler, Akıllarını hep Bodrum'da bırakıp gittiler. (Halikarnas Balıkçısı) "Yukarı bak! Burad...