Sohbetleri tekrar İnci'den Deniz'in sınavına ve yine Deniz'in sorularıyla Deniz'den İnci'ye geçe geçe oradan oraya sürüklenmişti. Deniz İnci'yi tanımaya çalışıyordu. Onunla ilgili her şeyi merak ederken, doğum gününden sevdiği yemeğe kadar bir dizi anket sorusu içeriğine sahip sorular sorarken İnci'yi yine güldürüp durmuştu. İnci de Deniz'in doğum gününü öğrenirken günün yakınlaştığını fark etmişti. Aklına o günle ilgili sayısız düşünce gelirken Deniz sorusuyla ilgisi ona kaymıştı. Deniz'se tehlikeli sulara girmeye cesaret edip, İnci'nin boşanmasıyla ilgili bazı sorulara geçmişti. İnci bazen dürüstlükle cevaplar verirken bazı konularda da çekimser kalmıştı. Deniz üstelememiş hazır olunca bu konuları İnci'nin kendisinin anlatması için ona vakit tanımıştı. Çünkü kendileriyle ilgili bu durum henüz çok yeniyken ve mutlulukları heyecanla dalgalanıyorken, eski koca konusunun sevimsizliğiyle ortamda soğuk hava estirmenin anlamı yoktu. Zaten şu anda bu konudan çok daha fazla İnci'nin dudaklarıyla ilgilenmek istiyordu. Ateşli öpücüklerle aklını başından almayı istiyordu. Aklı fikri sürekli onu öpmeye kayarken konuşmak, konuşmayı sürdürmek için düşünmek bir hayli zor oluyordu. Deniz'in kor parçası kâşif dudakları, İnci'nin davetkâr dudaklarından şahdamarını bularak güneye, göğüs kabartılarına doğru bir rota izlerken, genç kadının da gözleri içinde çıkan yangından kapalı, başı geriye atılıydı ve tamamen ona kendini açmıştı. Deniz yaşadığı sağanak fırtınadan sersemlemişti. Elleri altında seksi bir tanrıça gibi kendini çıldırtan kadın yüzünden nerede olduklarını bile unutmuştu. Tek düşünebildiği, bu gecenin devamının gelmek zorunda olduğuydu. İnci'nin içindeki duyguların da Deniz'den farkı yoktu. Çok uzun zamandır bir erkekle bu kadar yakınlaşmamıştı ve alev alev yanarken çığırından çıkmıştı ki kayanın dibinden gelen çok tanıdık bir sesle gözleri kocaman açıldı. Göğüs kafesindeki kalbi bu kez çok daha farklı bir şekilde hızla atmaya başlamıştı. O cıva gibi ele avuca sığmaz alev yerine kalbinin çarpış hızında yalnızca saf bir panik dalgası oluşmuştu. Duyduğu sesin kendi hayal ürünü olup olmadığını anlayabilmek için gecenin içindeki seslere odaklandı.
"Bak! Gerçekten çok fazla kalamam. Biraz kumsaldaki müziği dinleyelim, çok güzel oluyor dedin diye geldim. Neden çıkıyoruz şimdi gece gece hem şu kayaya?"
Bu gerçekten Yaren'in sesiydi. İnanamıyordu.
Yaren'in karşısındaki kimse ona burun kıvıran sesi karşılığında, kızının konuşma tarzından hiç etkilenmediğini belli eden özgüvenli genç erkek sesi "Kayaların orada daha güzel bir eko var çünkü," diye bir açıklama yaptı. Sonra hafifçe ama müstehzi güldü. "Yoksa korkuyor musun benle yukarı gelmeye?"
Buraya... Kayanın üstüne geliyorlardı. İnci'nin beyninde sirenler çalmaya başlamıştı. Kırk yılın başında bir kaçamak yapıyordu ve kızı tarafından basılmak üzereydi.
Bir suskunluk anından sonra Yaren söyleneni küçümseyici bir tonlamayla konuştu. "Hiç de bile, neden korkacakmışım ki? Bu gece bi cesaret challenge'ı yapacağımız aklıma gelmediği için sordum sadece."
İnci seslere daha fazla kulak kesilmeden olabilecek en düşük desibeldeki bir fısıltıyla ve büyük bir panik içinde "Deniz! Yaren geliyor. Gitmemiz lazım," dedi ve bir yandan da Deniz'in kolları arasında debelendi.
Deniz, kanında gezinen İnci sarhoşluğu yüzünden yarı baygın gözlerini örten kumral kirpiklerini zor araladı. Uykudan aniden uyandırılma karşılığında çıkartılan anlamsız bir takım seslerden çıkardı. "Hmm! Ne? Gitmek mi?!" Mavi gözlerinde yanan tutkudan alev almış ışıklarla kirpiklerini arka arkaya kırpıştırarak İnci'ye bakmaya çalıştı.
"Gitmemiz lazım Deniz. Kalk hadi!" diye bir telaşla arka arkaya tekrar eden İnci, Deniz'in boş bulunuşundan faydalanarak kollarının arasından kurtuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK GİBİ YAZ
Romance-Sezgi Salman & Ece Altınkaya ortak çalışması- Yokuş başına geldiğinde, Bodrum'u göreceksin. Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin. Senden öncekiler de böyleydiler, Akıllarını hep Bodrum'da bırakıp gittiler. (Halikarnas Balıkçısı) "Yukarı bak! Burad...