Denizlerin evinin verandasında akşam yemeği yenmiş, Müzeyyen Hanım sofrayı topluyordu. Verandanın korkulukları her yaz olduğu gibi yine fullerle doluydu. Üst kat balkonlarıysa 'Bodrum çiçeği' diye bilinen mor begonvillerle... Çiçeklerin tatlı kokusu her yana dağılmıştı. Müzeyyen Hanım çiçekleriyle gurur duyardı. Bir de tabii oğullarıyla.
Ay da gökyüzünü bir ful gibi doldurup harelenmişti. Taylan son tabakları alıp mutfağa götürmek için geldiğinde annesinin aya çevrilmiş yüzüne bakıp, eğri bir şekilde gülümseyerek "Ne romantik bir yemek toplama faslı, değil mi hatun kişi? Ama büyük oğlun da olsaydı daha romantik bir an olurdu. Müz Hatun ve oğulları, ha?" dedikten sonra başı oğluna dönen Müzeyyen Hanım'a göz kırptı. "Efsane bi dizi adı da olurmuş bundan. Yeni nesil Ottoman Hanedanlığı. Müzeyyen Hatun ve şehzadeleri! Geliyorlarrr!"
Müzeyyen Hanım, oğluna sevgi dolu bakarken şen bir kahkaha attı. "Zevzek seni! Dün geceden beri çalışıyor benim çalışkan oğlum. Sanki hiç yapmadığı şey! Bu gecelik de geç çık dışarı, biraz da sen yardım ediver anneciğine."
Taylan gözlerini muzipçe devirip "Aman tamam, bir şey mi dedik? Hemen de koru sen anasının kuzusunu!" derken tabakları üst üste koydu ve eline aldı.
Müzeyyen Hanım "Korurum tabii! Hem onu, hem seni korurum! Kim size bir laf söylerse karşısında beni bulur. Ona göre!" diye hararetle söylendi.
Taylan yangına körükle gitmek ve annesini daha da hararetlendirip kıs kıs gülmek için "Valla hatunum, yeni nesil kızlar fena yani! Hepsinde pabuç kadar dil! Onların diliyle, bırak bizi, sen bile baş edemezsin, bak o kadarını söyleyeyim."
Kızlar denilmesiyle birden gözleri dört olan Müzeyyen Hanım, büyük derdine tuz basılmış gibi ahladı. "Ah ah! Hele kızlar! Şimdiki kızların çenesine vurmuş azgınlıkları. Valla birinize biri bir şey söylesin, o kızların saçlarını yolarım tek tek."
Taylan kıkırdamalarını belli etmemek için ağzını yüzünü eğerken dudaklarını dişledi. "Ah anacım, öyle diyorsun da, bak şu Aggy miydi Begi miydi ne haspaysa işte, zavallı abimi o kenafir gözü, çatal diliyle iki dakikada nasıl da kendine çevirdi? Arabayı bile aldı elimizden."
"Ay Taylan bırak! Bırak şu çirkin kızı! Bak tansiyonum oynuyor o günü düşününce yeniden. Hem abin dönüp bakmaz öyle çirkine! Kız peşinden gelmiştir abinin. Buldu tabii gül gibi oğlancağızımı! Canına okurum ben o kızın bir daha gelecek olursa buraya. Benim elin gâvur kızına kaptıracak oğlum yok."
Taylan eğri bir gülümseme takınıp "Savulun kızlar! Battal Gazi geliyor! Hem de yeni saç yolma tekniğiyle!" diye kıkırdadı.
Müzeyyen Hanım kendini eliyle yellerken "Sakın, bak oğlum! Yabancı bir kızı tutup da, gelinim olacak diye bana getirme. Kabul etmem," diye kendi kendine devam ederken Tarık Bey elinde günlük gazeteler ağzında piposuyla verandaya çıktı. Karısının haline bakıp tok sesiyle sordu.
"Yine hangi kızın canına okuyorsun kötü kadın Müzeyyen?.. Taylan, yine mi anneni galeyana getiriyorsun hayta? Hiç mi işin gücün yok senin oğlum?" dedikten sonra verandanın en güzel köşesindeki şezlonguna yerleşti.
Taylan bu kez gülmesini tutamazken "Yok valla baba! Annemden daha tatlı bir işim yok!" dedi. "Onun yüzünden evde kalacağız haberin olsun. Yok Alman, İngiliz olmasın, yok Rus olmasın. Türklerde zaten kaynana alerjisi var. Hiçbir kız sonunda bizi beğenip de almayacak."
Müzeyyen Hanım kocasına içerlemiş gözlerle bakıp oğluna laf yetiştirdi.
"Ha hayt! Hangi kızlarmış onlar? Var mı öyle kız bu dünyada? Hepsi de peşinizden salyalarını akıtarak bakıyor görmediğimi sanma!" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK GİBİ YAZ
Romance-Sezgi Salman & Ece Altınkaya ortak çalışması- Yokuş başına geldiğinde, Bodrum'u göreceksin. Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin. Senden öncekiler de böyleydiler, Akıllarını hep Bodrum'da bırakıp gittiler. (Halikarnas Balıkçısı) "Yukarı bak! Burad...