İnci şimdi kendini biraz daha sakinleşmiş hissediyordu. Ama sadece birazcık... Daha çok dayak yemiş gibi bitkindi. Demin art arda Deniz'den gelen itiraflar, fırtınada dalgalarla dağılmış bir kumsal gibi ruhunun sarsılmasına sebep olmuştu ama yürümek yine de İnci'nin gerilen sinirlerine iyi gelmişti. Yanında yürüyen Deniz bile olsa. Karar verdiği şeyi yapabilmesi için Deniz'den kaçmaması gerektiğini anlamıştı çünkü birazdan her şeyi açıklığa kavuşturacaktı. Ancak hala bunu Deniz'e nasıl söyleyeceğini bilemiyordu. Kırmak istemiyordu onu ama deminki söylediklerinden sonra kırılacaktı, orası kesindi. Kafası bunlarla meşgulken Deniz'le birlikte nereye geldiklerine bakınca şaşkınlık içinde bakışlarını genç adama doğru kaldırdı.
"Müzeyyen Teyze'ye dediklerinde ciddi olduğunu düşünmemiştim."
Deniz şakacı bir yüz ifadesiyle kaşını kaldırıp İnci'ye bakarken "Hangi konuda?" diye sordu. "Sana benzeyen birini bulacağımla alakalı mı?"
İnci'nin koyu mavi gözleri irileşerek panikle Deniz'in ne dediğine odaklanırken "Hayır, o konuyla ilgili değil tabii ki. Ciddi olmadığını tahmin edebiliyorum o konuyla ilgili," dedi.
Deniz 'bizim patikamız' dediği yerin başlangıcında pat diye durup İnci'ye doğru dönerken tekrar o yoğun bakışlarını İnci'nin yüzünde gezdirdi. "Ciddiyim ben ama."
Bu kadar açık olarak başka bir şey söylenebilir miydi? Deniz'in İnci'yle dalga geçmediği ortadaydı ama İnci onu ciddiye almayan bir gülümseme takınmaya çalışarak "Dalga geçiyorsun benle değil mi?" diye sordu.
"Hayır, dalga geçmiyorum İnci." Deniz sözlerini bakışlarıyla perçinledi. "Peki, sen neden benden sürekli kaçmaya çalışıyorsun?"
İnci kollarını kendine sararken tepenin ucundan görünen deniz manzarasına içli bir şekilde baktı ve "Bu kadar ciddi olduğun içindir belki," diye mırıldandı. Deniz'in İnci'nin içine işleyen tutuşan bakışları kalbini zorluyordu lakin İnci ne zorluklardan geçmişti, buna mı pabuç bırakacaktı, değil mi? Yüksek sesle ve kendine özgüveni tam bir kadın pozuyla Deniz'e dönüp "Neden kaçayım ki? İşte seninle buradayım ya!" deyip ona gülümsedi. Bu kez gülümseyişi dudaklarına bile ulaşamayan bir sunilikteydi. Yapamıyordu işte! Gerçek duygularla olmayan hiçbir şeyi beceremiyordu. Konuyu değiştirip bakışlarıyla Deniz'in elindeki poşeti gösterdi. "Peki, gerçekten o poşetin içinde ne var Davy Jones? Kitap olmadığını biliyoruz da..."
Deniz gözleri ışıldayarak "Merak mı ettin sırdaş?" diye sordu. İnci'nin ona Davy Jones diye seslenerek konuştukları şeyleri unutmadığını belirtmesi ve samimiyetle yaklaşması içini kıpır kıpır ediyordu.
İnci bu kadar meraklı görünmesinden dolayı utanarak kızarırken "Yoo! Aslında Taylan'ın beni ortaya atıp anneni kandırmak için onca takla atması dikkatimi çekti. Ondan sordum."
Gözlerini deviren Deniz kardeşini tasvip etmez tavırlarla başını sağa sola salladı. "Taylan'ın genel hali bu. Yani kırk takla atmak... Ona fazla takılmana gerek yok."
Sonra gizemli bir gülüşle parmaklarını ters bir şekilde burnunun üzerinde gezdirdi ve aynı gizemli bakışlarıyla İnci'ye baktı.
"Ama poşetteki şeyin ne olduğunu bilmeden, benim için bunca zahmete girmesini ben de çözemedim. Yani bilemiyorum, belki de sana olan bakışlarım beni ele vermiştir, sence olabilir mi?" dedikten sonra İnci'ye manalı bir bakış attı.
İnci Deniz'in sorusunu duymazdan gelerek etrafına bakınıp "Buraya gelerek kedileri arayacağımız konusunda ciddi miydin diye sormak istemiştim ben demin aslında," diye asıl sorusuna geri döndü
Deniz'in mavi gözleri birden üzgün kara bulutlarla kaplanırken çaresizce kaşlarını çattı. "Aramak, hatta senin yüzünü güldürmek için bulmak çok isterdim kedilerini. Ama belediyeden gelen adamlar sen Muğla'dayken hepsini toparlayıp gitmişler. Ben de yeni öğrendim. Geriye bir tek Arwen kalmış, onu da şans eseri ben buldum zaten. Üzgünüm İnci."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK GİBİ YAZ
Romance-Sezgi Salman & Ece Altınkaya ortak çalışması- Yokuş başına geldiğinde, Bodrum'u göreceksin. Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin. Senden öncekiler de böyleydiler, Akıllarını hep Bodrum'da bırakıp gittiler. (Halikarnas Balıkçısı) "Yukarı bak! Burad...