Herkese iyi bayramlar! Keyifli okumalar :)
Deniz, Bodrum'un mavi bayraklı plajlarından birinde, dibi cam gibi görünen ve tam tepedeki güneşin üstünde pırıl pırıl parladığı bir denizin yanında yürüyordu. Dün gece zihninde hala tekrar tekrar; İnci'yi ilk gördüğü andan itibaren başlayıp son gördüğü ana kadar olan zaman dilimi, bir film gibi dönüp duruyordu. Sürekli bedenine sıcaklar basıyordu. Adaşı olan sulardan soğuk olmalarını bekliyordu. Çünkü bir şekilde bu içindeki ateşin sönmesi gerekiyordu.
Evden çıkmadan evvel yirmi dakika Taylan'ı beklemişti fakat kardeşi bir türlü hazırlanmayı bitiremeyince Deniz de acımasızca arabayı da alıp çıkıp gelmişti sahile. Taylan'a da yürümek ya da dolmuşa binmek kalmıştı. Beter olsundu! Hak ediyordu! Dün gece Deniz'in özenli haliyle o kadar alay edip şimdi kendisinin basit bir yüzmeye gitme operasyonu için bu denli hazırlanması abesten de öteydi! Bu Taylan'a bazen her şey hak müstahaktı. Sanki baloya gidiyorlardı! Alt tarafı iki yüzeceklerdi. Hazırlanmak ne kadar uzun sürebilirdi? Özel bir beach club'a da gitmeyecekleri üstelik. Düz, sıradan bir plaja geleceklerdi.
Havlusu omzunda, kitabı kolunun altında ağır adımlarla kumlara bata çıka plaj paralelinde yürümeye devam ederken sırf ayaklarını suya sokabilmiş olmak adına deniz kenarına inmeye ve terliklerini eline alarak yürümeye karar verdi. Dalgalar kıyıya vururken bakışlarını ayağına çarpan beyaz köpüklerden ayırmadan yürümesine rağmen, insanların gözlerini üzerinde hissedebiliyordu. Normalde olsa başını kaldırıp plajdaki yaşlı genç, çirkin güzel demeden tüm kadınlara tatlı bir gülüş göndererek bir an için bile olsa günlerini güzelleştirirdi. Fakat şimdi kafası öyle buğuluydu ki, buna ayrıca dikkatini verebileceğini sanmıyordu.
Dalgın dalgın, dalgalara bakarak yürürken birden kendisine olduğundan emin olduğu bir şekilde "Deniiiz!" diye seslenen bir sese dikkat kesildi. Başını kaldırıp sesin geldiği yöne baktığında ilk gördüğü şey tabii ki de kendisine seslenen kişi değil, onun yanındaki elf prensesi oldu. Zavallı güzeller güzeli elf kadını, araba farı görmüş tavşan gibi bakıyordu şaşkınlıktan.
Yaren yakında olmasına rağmen Deniz'e doğru el sallayarak selam verdi. Deniz tutukluğu tam üstünden atamasa da, güneş gözlüğünü başına çıkararak adımlarını denize sıfır noktada duran İnci ve Yaren'in şezlonglarına doğru yönlendirdi. "Selam hanımlar!" demeye çalıştı her zamanki sevecen Deniz Güven tonuyla. Bakışları istemsizce İnci'ye kayarken kendine müdahale etmeye çalışıyordu ama ne kafasının hareketine mani olabiliyordu, ne de istemsizce gülümseyen yüzünün mimiklerine.
İnci ise dün akşamın muhakemesini hala içinde sürdürmekte olduğu için nasıl bir ifadeyle bakması gerektiğine, nasıl davranması gerektiğine karar veremiyordu. Çok akıllı kızı seslenip Deniz'i buraya yönlendirmeseydi eğer dalgın Deniz yürüyüp gidecekti. Sorun olmayacaktı. Ama şimdi, gündüz gözüyle, güneş tam tepelerindeyken, gecenin filtresi aralarında değilken Deniz'le karşı karşıya kalmak tehlikeliydi.
Dün gece zamanında baktığı, hatta altı değiştirilirken gördüğü bu çocuk kendisiyle flört etmişti. Üstelik bu İnci'nin hoşuna da gitmişti, buna engel olamamıştı. Peki, şimdi ne olması gerekiyordu? Nasıl davranacaktı? O kadar uzun zamandır böyle bir durumda kalmamıştı ki! Bu durumlarda ne yapılacağını tamamen unutmuştu. Gerçi böyle bir durumun da daha önce başına geldiği söylenemezdi. Hatta normalde insanların başına sık denk gelebilecek bir şey değildi bu. Kaç kişi çocukluğunu bildiği bir adamla flört ederdi ki?
"N'apıyorsun?" diye sordu Yaren cilveli ve eğlenceli bir şekilde. Kollarını dizlerinin altından geçirmiş, dizlerini karnına doğru çekmiş, hafifçe Deniz'e doğru eğilmişti. Pembe ojeli ayak parmaklarını dalgalandırıyordu. Deniz ağzını açıp cevap veremeden kendi sorusunun abesliğini fark ederek "Benimki de iş yani! Elinde havluyla deniz kenarında yürüyen adama ne yapıyorsun diyorum," diyerek kıkırdadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK GİBİ YAZ
Romance-Sezgi Salman & Ece Altınkaya ortak çalışması- Yokuş başına geldiğinde, Bodrum'u göreceksin. Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin. Senden öncekiler de böyleydiler, Akıllarını hep Bodrum'da bırakıp gittiler. (Halikarnas Balıkçısı) "Yukarı bak! Burad...