10. Bölüm

2.1K 205 25
                                    

İnci elindeki kitabı açık vaziyette diğer kitaplarının olduğu, yanındaki üstü cam olan bambu sehpaya bıraktı. Neredeyse tüm gündür bu kitabı okuyordu ve kitap her ne kadar çok sürükleyici olsa da biraz ara vermesi gerektiğini hissediyordu. Yazlık evin ön tarafında oynanan okey oyunun sesine kulakları öyle bir alışmıştı ki, ağustos böceklerinin ötüşü kadar huzur veriyordu İnci'ye taşların birbirine çarpma sesleri. Bu akşam annesi üç erkeğe karşı oynuyordu. Deniz'in en az oğulları kadar yakışıklı olan babası Tarık Bey, Fitnat Hanım'ın doktor kocası Levent Bey ve Nurgül Hanım'ın asker kocası Kemal Bey, Güzide Hanım'a ancak rakip olabiliyorlardı. İnci okey oyunu söz konusu oldu mu, annesinin üzerine tanımazdı. Her türlü kâğıt kumar oyunlarında da iyi sayılırdı annesi.

Bazen o da bu okey seanslarına katılıyordu, lakin son zamanlarda karılarını önceden yollayıp yazlık ev hazırlatan kocalar büyükşehirlerdeki evlerini kapatıp yazlıklara geldikleri için artık oyunlarda İnci'ye gerek kalmıyordu. Haziran ayı tam gaz sona yaklaşırken okeye dördüncü bulmak gittikçe kolaylaşıyordu. Neredeyse tüm kocalar gelmişti.

Gençlerin hemen hemen hepsi gecelere akıp o gecelerde kaybolmuşlardı bile çoktan. İnci'yse iki jenerasyona da tam anlamıyla dâhil olamamanın verdiği durumdan mütevellit çoğu zaman böyle arada kalıyordu. Aslında iki nesle de bir noktada adapte olabilmek güzeldi. Yeri geldi mi gençlerle beachlerde takılıyordu—Yaren'e çoğu zaman bay gelse de kızının arkadaşları İnci'nin çoğu zaman 'cool' bir anne olduğunu düşünüyorlardı—yeri geldiğinde de +60 tayfasıyla yirmi bir oynuyordu.

Kendi yaşıtları düzenli olarak burada olamıyordu genel olarak. Çoğu çalıştığı ya da eşleri çalıştığı için ancak bir haftalığına ya da hafta sonu için gelip gidiyorlardı. Küçükken beraber takıldığı insanlardan geriye tek tük arkadaşı kalmıştı zaten. Birçoğu Gümüşlük'e uğramaz olmuştu. Haklılardı. Süper mükemmel kocalarıyla Amalfi sahillerine gitmek varken neden Gümüşlük'e gelsinlerdi ki?

Uzun zamandan beri ilk kez Metin'i düşündüğünü fark etti. Eski kocası çok uzun bir müddettir aklına gelmiyordu. Tuhaftı böyle olması. O kadar uzun zamandır onu seviyordu ve o kadar uzun zamandır onunlaydı ki, onsuzluğa alışmasının bu kadar kolay olmasını garip buluyordu. Tabii son zamanlarda bu alışma halinin kolaylaşmasının çok net bir adı da vardı.

Deniz.

Bu durum Metin'i bu kadar kolay unutuyor olmaktan da tuhaftı. Bazen hala olan biten tüm o görüşmelerin, konuşmaların, flörtlerin; kendi kafasında kurduğu bir senaryo olduğundan şüpheleniyordu. Tamam, edebiyatçıydı, hayalperestti, romantikti ama ayakları yere basan bir insandı da aynı zamanda İnci. Hala nasıl seneler önce bakıcılığını yaptığı çocukla görüştüğünü anlayamıyordu.

Tamam, Deniz'le yeni tanışıyor gibiydi. Sonuçta adam büyümüştü, karakteri oturmuştu. Tamamen başka, yeni bir insandı karşısındaki. İnci de genç kızlığındaki İnci değildi tam olarak hem. Ama yine de dönüp dolaşıp kafasının içinde bu durumu tuhaf bulmaktan kendini alamıyordu.

Tuhaf olduğu kadar güzeldi de. Mükemmeldi. Baş döndürücüydü. Nefes kesiciydi. Bu sıfatların hepsi Deniz'di aslında. Güzel, mükemmel, baş döndürücü ve nefes kesici olan Deniz'di. İnci daha önce böyle hissettiği bir zaman olduğunu hatırlamıyordu. Kalbi küçük bir kız gibi pırpır ediyordu onu düşünürken bile. Bir anda sıcak basıyor, tüm duyguları birbirine giriyordu. Belki de Metin'le tanıştığında da böyle hissetmişti ama yaşı küçük olduğu için ayırdına varamamıştı, bazen bu ihtimali düşünüyordu. Belki aşk her yaşta farklı hissettiriyordu.

İşin garip yanı Metin'le tanıştığında genç bir kızdı ama onunla flört ederken bile kendini şu an olduğundan daha yetişkin hissetmişti. Şimdi, Deniz'le kendini çok daha fazla genç kız gibi hissediyordu.

AŞK GİBİ YAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin