Hoseokla bakışlarımız buluştuğunda göz kırparak mesaj verdi.
Kapıyı açan Amelia'ya selam verdikten sonra elindeki belgeleri tahminimce Bayan Lambert'a vermek için merdivenlere yöneldi, bu kısacık zaman diliminde mutfakta oluşan ufak çaplı tartışmanın ,ki bence baya büyük yemeklerin uçuştuğu klasik Ha Neul - Jimin kavgalarından biriydi, hasarlarını temizlemek için malzemeleri götürürken bakışarak anlaştık.
Birden arkamdan önüme geçerek yolumu keserek, "Hana noona, yardım gerekli mi?" diyen velet Jungkook iyice sinirlerimi bozmaya başlamıştı.
"Teşekkür ederim, kendim hallederim." dedim.
Bu çocuğun ne derdi vardı? Koskoca malikanede ev sahibi olarak yaşıyordu. Dışarı çıkıp ergenliğinin verdiği hevesle kızların peşinde koşabilirdi. Parası vardı, eli yüzü de yerinde ve düzgündü.
Hatta aşırı düzgündü.
O ise bu nimetleri kullanmak yerine gelip burada benimle uğraşıyordu.
"İşin bittikten sonra ne yapacaksın noona?"dedi.
Eğer Hoseokla Hobitopia'da takılmamı engelleyecek bir şey peşindeyse, onu cidden parçalarına ayırırdım.
"Dinlenmeyi planlıyorum."dedim.
Sevinçle gülümsedi, işte bundan korkuyordum.
"Güzel, sinemaya gidelim o zaman."dedi.
"Evde dinlenmeyi tercih ederim."dedim. Onu daha kibar nasıl red ederim bilemiyordum.
"Tamam."dedi. Biraz düşündü, yaklaşık iki saniye.
"Evde akşam yemeği yeriz o zaman. İstediğin özel bir şey var mı? Jimin hyung her şeyi yapabilir."dedi.
Cehennemin dibine gidelim mi desem yine kabul mü edecekti acaba?
"Odamda dinlensem daha iyi olur sanki."dedim. Kısaca beni rahat bırak mesajını verdiğimi umdum.
Bu mesajı anlamadığına inandığım bir şekilde umutlu ifadesinde değişen bir şey olmadı.
"Tamam, bizde yarın yaparız bir şeyler o zaman."dedi.
Cidden onu dövecektim şimdi.
"Bakarız olur mu? Şimdi müdahale etmem gerek bir kriz var."dedim kovaları kaldırarak.
"Tabi, yardım istemediğine emin misin noona?"dedi.
Onu arkamda bırakırken normalden biraz daha fazla hızlı ilerliyordum. Ona bakmadan çabucak, "Evet."dedim.
Mutfağa gidene kadar onun peşimden gelmemesi için dua ettim. Ama asıl dua etmem gereken şeyin Ha Neul ve Jimin'in yok olması olduğunu mutfağa girince fark ettim. Etrafı bok götürüyordu resmen.
"Savaş mı çıktı burada?"dedim. İkisi de ilk okul çocukları gibi bir köşede azarlamayı bekliyordu.
"Bu çocuk beni deli ediyor."dedi Ha Neul. Bu sözün üzerine Jimin sırıtarak,"Bana deli olduğunu biliyordum."dedi.
Ha Neul, kurduğu senden nefret ediyorum imajının şakayla dahi olsa delinmesinin öfkesini gözlerine yansıtarak Jimin'e resmen ateş etti.
"Ne olursa olsun, nasıl olsa Hana burayı temizlemek için burada diye düşünüp akılsızlık ediyorsunuz ve bu canıma tak etti."dedim kovadaki suya temizleyiciyi koyarken.
Ha Neul, "Hana-ah, sana yardım edelim"diyerek yanımda belirdi.
Onu tek elimle itekledim,"İstemez, istemez. Birbirinizden uzak durun yeter."dedim.
İkisi de ses etmeden mutfağı terk etti.
Bu karışıklık gözüme dağ gibi büyük gelse de işin ucunda Hobitopia vardı.
Hızılca işe koyuldum.
°
"Mutfaktan geliyorum."dedim kucağımdaki atıştırmalıkları yere bırakırken. Kendimi de eski şiltenin üzerine attım.
Hoseok cips paketine uzanırken "Yorgun gözüküyorsun."dedi.
"Ah, öyleyim. Jimin ve Ha Neul mutfağı çocuk gibi davranarak savaş alanına çevirmiş."dedim.
Şitenin üzerinde boylu boyunca yatmış gözlerimi katapmıştım, Hoseok'un nefes alış verişlerini dinlerken temiz havanın da etkisiyle uykulu moduma girmiştim. Şimdi şurada uyuyacaktım.
"Uyuyacak mısın cidden Hana?"dedi Hoseok. Güldüğünü sesinden anlıyordum.
"Çok yorgunum. Çok."dedim.
Kolumu dürttü,
"Haydi bir şeyler ye sende."dedi.
Zorla doğrulup yanına doğru emekledim.
"Çatıda böyle şeyler yapmamalısın."dedi.
Yanına bağdaş kurup oturdum, "Boşversene burası bizim değil mi artık?"dedim.
Suratındaki gülümseme genişledi, "Hemen sahiplenmişsin."dedi.
Sürekli gülümsemesi nefesimi kesiyordu.
"Bu yanlış mı?"dedim kafamı omzuma doğru eğerek.
"Değil."dedi.
Biraz sessiz kalarak bahçede bir şeyler yerken Taehyung'u izledik.
"Jungkook.."dedi. Kafasını kaldırıp bana baktı, cümlenin devamını benim getirmem gerekiyordu.
"Yine formunda."dedim nefes veririken.
"Yah, şu velet."dedi.
"Alıştım ben."dedim."Bu gün onu savuşturdum ama bütün yaz ne yaparım bilemiyorum."dedim.
"Sadece çok çalıştığını söylesen yeter."dedi.
Ona dik dik baktım, "Ya sonra, ya sonra?" diyerek Jungkook'un taklidini yaptım.
"Peki, halledeceğiz bakalım."dedi.
Konuyu değiştirmek adına,"Bayan Lambert ne zaman gidiyor?"dedim.
"Bi haç gün içinde. O gidiyor yardımcın geliyor."dedi.
"Tuvaletci kız kısaca."dedim gülerek.
Bu benzetmeye güldü,
"Evet, ismi Youra."dedi.Cips yemeye devam ettim.
Hoseok da bahçeyi izlemeye devam etti.
"Gözlerin kapanıyor, bence git biraz uyu."dedi.
Uyku onunla geçirdiğim zaman kadar değerli miydi? Hiç sanmıyorum.
Onu burada canlı görmek varken rüyada görmeyi kim tercih ederdi ki?
"Hayır."dedim. "İyiyim."
Güldü. Onu böyle görmek içimi ısıtıyordu.
Ama sonunda haklı çıkması beni içten içe mutlu etti. Sonuçta omzunda uyumuş ,odaya kadar kucağında, kokusunu içime çekmiştim. Hobitopa gerçek anlamda bir cenetti. Jung Hoseok cenneti.
Selam yüce süper harika okurlar, yorum yaparsanız ne kadar güzel olur. Vote de verirseniz efsane olur. Öptüm, sarang~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hobitopia ; 𝐣𝐡𝐬 [ᴇɴᴅᴇᴅ]
Fanfictionhobitopia (isim): Sadece Jung Hoseok ile baş başa kaldığımız bir dünya.