Hayal Kırıklığı

847 52 59
                                    

"Ben söyledim."

"Sen mi?" dedim sesim kısılırken. Bunu beklemiyorum işte. Bunu hiç...beklemiyordum. Yaşadığım hayal kırıklığının kat sayısını tahmin edemezsiniz.

"Düşündüğün gibi de-" bana doğru adım atarak kurduğu cümlesini yarıda kestim.

"Tamam." dedim Profesör Lupin'e dönerek.

"Ne tamam?" dedi Harry.

"Sizinle gelmiyorum."

"Draco yapma böyle." dedi Hermione üzgün bir bakışla.

"Ne yapmayayım? Tam her şey yoluna giriyor derken, en güvendiğim kişiden yediğim kazığı görmezden mi geleyim? Kusura bakma ya." dedim sinirle gülerek.

Ron bana doğru adımladı.

"Draco bir bizi dinlesen-"

"Hayır." diye tısladım.

"Gelmiyorum işte. İstediğiniz bu değil miydi zaten, niye bir şeyler açıklamaya çalışıyorsunuz? Açıklamanıza gerek yok Weasley. Ben zaten her şeyin farkındayım."

Bende Ron'a bir adım attım ve kendim bile şaşırdığım derece kışkırtıcı bir ses tonuyla konuştum.

"Zaten geldiğimden beri beni göndermeye çalışıyordun. Fark etmedim mi sanıyorsun? Son zamanlarda da aranı iyi tuttun çünkü zaten beni postalayacaktınız değil mi? Beni postalayacaktınız, ve bam! Hermione sana kalacaktı!" bir kere bile düşünmeden söylediğim bu sözler karşısında Ron bana atılsada Profesör Lupin engel oldu.

"Bu kadar yeter! Draco, odadan çıkar mısın?"

"Ama profesör-"

"Çık dedim."

Sinirle herkese tek tek baktım. Hermione'ye kenetlendi gözlerim. Ayıramıyordum resmen. Anlamaya çalışıyordum çünkü. Neden beni göndermeye çalışıyor? Daha az önce her şey yolundaydı. Bunu ona yaptığım şaka yüzünden yapıyorsa kendimi camdan atarım. O kadar söyleyeyim.

Haklı olan benim oysa ama Profesör Lupin beni dışarı atıyor. Son zamanlarda huylarım çok değişti farkındayım. Daha sevecen biri olmaya başladım ve bundan yüz buldular tabii. Belki de eski soğuk "Malfoy" geri dönmelidir ha? Zaten istenmediğim yerde duracak da değilim. Onlarla hortkuluk avına devam etmeyebilirim ama yoldaşlıkta da kalmayacağım. Her ne kadar değişsem de bir Malfoy olarak çok fazla alçaldım. Benimde bir gururum var. Oturma odasından son sürat çıktım.

Asamı kontrol ettikten sonra montumu aldım. Botlarımın bagcıklarını sıktıktan sonra Bayan Weasley'nin belki ihtiyacımız olur diye hepimize ördüğü berelerden bana ait olan yeşil-gümüş beremi aldım ve ellerime yine Bayan Weasley'nin ördüğü siyah eldivenlerimi geçirdim. Normalde bunlarıda almazdım ama dışarda kar yağıyor, havada kar havasından çok fırtına havasına benziyor. Eğer bir fırtına da dışarıda kalacaksam ısınmam gerekir. Umarım fırtına çıkmaz. Arkamı kolaçan ettim biri beni görüyor mu diye. Kimse yoktu. Şaşırmadım. Kim ne yapsın benim nereye gittiğimi değil mi?

Elimi kapı koluna koyup çevirdim. Kapı açılır açılmaz içeri soğuk girdi. Ayağım ince kar tabakasıyla buluştuğunda kapıyı hızlı ama sessizce kapadım. Kapının önündeki basamakları indiğimde yerdeki kar tabakası hiçte basamaktakiler gibi ince değildi. Etrafıma bakındım. Burası neresi hiçbir fikrim yoktu. Dar, fener ışıklı sokakta yürümeye başladım. Her yer eski, terk edilmiş evlerle doluydu. Yaklaşık yarım saat yürüdüm. Burası nasıl bir yer böyle?! Dar sokağın sonunda çıkmaz sokaktı. Bir küfür mırıldandım. Boşuna mı yürümüştüm o kadar yolu. Geri dönmek benim için bir seçenek bile değildi. Bu yüzden duvardaki çıkıntılara tutunarak dikkatlice tırmanmaya başladım duvara. Açıkçası biraz uzun sürdü. Duvar uzundu. Duvarın tepesine yaklaştığımda arkasında ne olduğuna baktım kafamı uzatıp. Toprak şuan benim olduğum yükseklikteydi. Yani karşı tarafa geçmek için atlamam gerekmiyordu. Bu iyiydi. Otlak bir alandı. Weasley'lerin evinin otlağından çok daha genişti ve ilerilerde bir orman vardı. Otların boyunun çeyreği karla kaplıydı. Daha dikkatli bakmak için başımı biraz oynattığımda burnuma değen bir ot ile hapşırdım ve olduğum tarafa geri düşmekten son anda kurtuldum. Kendimi yukarı çekip ayağa kalktım ve otlak alanda yürümeye başladım. Ağaçlar çok uzaktaydı. Hoş, ormana gitsem beni çakalların yemeyeceği bile belli değildi. Bu düşünceyle durdum olduğum yerde. Ormana gidip ne yapacaktım ki? Belki ormanın diğer ucunda bir köy vardır. Sonuçta bu kadar otluk olması buna işaret. Arkamdaki yıkık köyü umursamadım. Bu kadar sağlıklı bir otlaksa eminim buraya bakan birileri vardır. Karları ve otları ezerek ormana doğru ilerlemeye başladım. Ormanın etrafından dolanmayı düşündüm bir an ama sonra içeriden daha kestirme olacağı için bu fikirden vazgeçtim. Ne zamandır ortada yoktum ve şansa bakın kimse beni aramaya gelmedi. Bende arkadaşlarım oldu sanmıştım. Beni gerçekten seven gerçek dostlarım oldu sanmıştım. Ne komik ama.

Taraf Değişikliği-DRAMİONEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin