Öylece sarılmış bir şekilde, aynı sebepten ağlarken az önceki kafa karışıklığım, endişelerim balon misali sönüp gitti. Başta çok tereddüt ettiğim şeyler şuan gayet açık ve kolay gözüküyordu. Her ne kadar kalbim acısada, bu şekilde kokusunu içime çekebilme fırsatını hiçbir şey için heba edemezdim. Saçlarımı okşarken bütün dertlerim kendiliğinden kaybolmuştu. Ne yapmam gerektiğini anlamıştım. Beni bu denli seven birini kaybetmeyi göze alamazdım.
Vücutlarımızı ayırmadan boynuna gömdüğüm başımı kaldırdım. Cevabımı sorarcasına beklentiyle bakıyordu. Şimdiye kadar bana hiç zararı dokunmayan, aksine kaç kez hayatımı kurtaran bu adamı geri çevirmek için hiçbir geçerli sebebim yoktu ki. Az önce deli gibi ağlayan ben değilmişim gibi gülümsemeye başladım. Aşıktık işte. Gülümsememden memnun olmuş bir ifade yerleşti yüzüne. Yaşların bıraktığı şeritler hala yüzündeydi. Benimkilerde öyle. Ve bu gülümsememize tamamen tezattı.
Başımı eğdim biraz. Kafamı hafifçe sallayıp 'tamam' diye mırıldandım. Salak salak sırıtmamak için alt dudağımı dişlemem gerekti. Ama yinede dudaklarımın kenarının kıvrılmasına engel olamadım.
Yüzümdeki ıslaklığı ellerimle silmek için bir adım geriledim.
Oda sildikten sonra zafer edasıyla gülümsedi. Beni belimden hızla çekince ne olduğunu şaşırdım.
"Ne yapıyorsun?" dedim anlık şokla.
Ben konuşunca gülümsemesi genişledi. Bakışlarını dudaklarıma sabitleyip konuştu.
"Kulübede yarım bıraktığımızı tamamlıyorum." deyip dudaklarını benimkilere sürttü. Benden beklemeyeceği bir şey yaparak gözlerimi kapadım ve üst dudağını dudaklarıma arasına aldım. Hafifçe emdiğimde verdiği tepkiyi görmek için gözlerimi araladım. Kaşlarını çok az çatmış şaşkın şaşkın bakıyordu ama bu hali çok sürmedi. Dudağını serbest bıraktığımda diliyle dudağımı aralamam için baskı yaptı. İtiraz etmedim. Beni tutkuyla öpüyordu, bende elimden geldiğince aynı tutkuyla karşılık vermeye çalışıyordum. Sıcaklık dudaklarımdan başlayarak tüm vücuduma yayıldı. Beni kucağına aldığında kollarımı boynuna sardım, o da kollarını belime dolamış sıkı sıkı tutuyordu.
Bir süre öpüştük. O öpüşmemizi git gide eski kibarlığından uzaklaştırırken inlememek için kendimi sıkmam gerekti. Elimi saçlarına daldırmıştım bile. Belimdeki ellerinden birini kaydırarak herhalde düşmeyeyim diye (!) kalçamın altına yerleştirdi. Diğer eliyle de belimi iyice kavradı. Kendimi daha fazla tutamayacağımı hissettim. Kendimi bile şaşırtarak uzunca inlediğimde, öpüşmemizin arasından gülümsediğini gördüm. Tanrım! O kadar utanıyorum ki...
Gülmesine sinir olduğum için üst dudağını ısırdım. Isırmaz olaydım! O da cevap olarak alt dudağımı öyle bir ısırmıştı ki kanayacak diye korkmuştum. Dudağımı bırakmayınca bir acı nidası koyuverdim. Biraz daha sürdü öpüşmemiz. Ne yapalım? Aylardır bu anı bekliyoruz.
Nihayet nefes nefese dudaklarımızı ayırdık. Soluklandıktan sonra yüzüne arsız bir sırıtış yerleştirdiğini fark ettim. Ya dalga geç, yere bırak, ne bileyim...göle falan at ama şöyle sırıtma. Bu çok utanç verici. Yüzümüzün arasında neredeyse hiç mesafe olmadığından gecenin karanlığında bile kızardığımı fark edebilirdi. Biraz önce deli gibi öpüşen ben değilmişim gibi kızrdığımı hissettim. Az önce öpüşürken vücuduma yayılan sıcaklık, şimdi yanaklarımda toplanmıştı sanki. Yanağıma bir öpücük kondurduğunda yanaklarımın cidden alev alev olduğunu fark ettim, çünkü onun dudakları bile buz gibi gelmişti. Başımı eğdim biraz.
"Az önceden sonra gözümde hiçte masum değilsin."
Bu cümleyle az önceki öpücükten keyif aldığı anlamını mı çıkartmalıydım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Taraf Değişikliği-DRAMİONE
Fiksi PenggemarNarcissa Malfoy, Voldemort tarafından öldürülür. Kaybedecek bir şeyi kalmadığını düşünen Draco, onların da ısrarıyla altın üçlüde ki hortkuluk avına katılır. Bir yandan hortkuluk arayıp yok etme telaşı içindeyken bir yandanda senelerce dalga geçtiği...