Babamdan Jade ile kalacağımı, beni yatılı bir okula göndermemesi gerektiğini söylediğimde bunu anında kabul etmişti. Eh, pek şaşırmıştım. Yatılı okulu eğitimim için değil o evde kalmamam için söylemişti. Ama Zayn'in beni istemediğini de adım gibi biliyordum. Evde kalmamı kabul etmesine rağmen yüzüme bile bakmıyor, çoğunlukla çalışma odasından çıkmıyordu.
Demek ki aşk karşlıklı olmak zorunda olan bir duygu değildi.
Burada kalmaya başladığımda her şeyin güzel olacağını sanmıştım. Sanki Zayn de bana aşık olacaktı ve biz sonsuza kadar mutlu kalacaktık gibi hissetmiştim. Oysa Zayn'in yüzünü çok az görüyordum, öyle ki bazen evde olup olmadığını anlamıyordum. Çalışma odasında olmadığı zamanlarda dışarda oluyordu ve ben de bazen okul için alışveriş yapmaya çıkıyordum. Yarın yaz tamamen bitiyordu, okullar açılıyordu ve belki Zayn bile beni kovup giderdi.
Yazın bitişinin kanıtı olan battaniyemi üzerime çekip başımı yastığıma koydum. Yaz gençler için bir sürü hayal kurup bunları gerçekleştirememek demekti, bunu biliyordum ama bu kadar büyük bir yıkım ben de beklememiştim. Bir hafta içinde babamı, evimi, yeni hayaller kurmaya başladığım Zayn'i, okullar açıldığı için yazlıktan giden Jade'i kaybetmiştim. Ben burada bir okula başlamıştım ve Jade şehir merkezine geri dönmüştü.
Bu noktaya nasıl geldiğimi hiç bilmiyordum. Bu noktaya beni tam olarak kim getirdi bilmiyordum. Üvey annem Veronica mı, yoksa biricik aşkım Zayn mi?
Ya da bu siktiğimin evinde ne işim vardı? Bir aydır buradaydım ve yemekleri bile birlikte yemiyorduk. O bana sadece evini açmıştı, kalbini değil. Belki de gitmemin zamanı gelmişti, yorulmuştum. Kalben yorulmuştum ve artık onu gördüğümde kalbim ritmini unutmuyordu. Aşkım geçti diyemezdim, aşk geçici değildi, bâkiydi. Ama aşk, insanların birbirine aynı anda olduğu bir şey değildi. Belki çok şanslıysanız böyle olabilirdi, ama benim için öyle olmadığını biliyordum. Bu evde sadece bir aydır duruyordum ve ruhen yaşlanmıştım, bunu biliyordum. Belki bu ikimize de eziyetti.
Bir haftadır aklımda dönen şeyleri gerçeğe dönüştürmek için odamdan çıktım ve koridorun sonundaki odaya ilerledim. Kapıya tıkladığımda, bir anlık sessizliğin ardından boğuk sesini duyabilmiştim. "Girebilirsin."
Kapıyı yavaşça aralayıp içeri adımladım, dağınık yatağının üzerinde bir tişört ve pijama altıyla oturuyordu, saçları dağılmış, sakalları uzamış ve ten rengi soluktu. Hastalıklı bir görüntüsü vardı, onu böyle görmeye alışıktım, bu eve geldiğimden beri böyle görünüyordu.
"Merhaba." Söylediğimle yüzüne düşen saçlarını geriye attı ve bakışlarımızı birleştirdi.
"Merhaba." Aramızdaki tuhaf gerginliği azaltmak için gülümsedim ve ufak adımlarla yatağına, onun yanına oturdum. Bu hareketime şaşırdığını biliyordum. Taşındığım gün odamı gösterirken konuşmuştuk sadece. Sonra derin bir sessizliğe gömülmüştü.
"Ben... Şeyi söylemek için geldim." Bana dönüp yüzümü incelemeye başladı ve bu hareketi, beni bitirdi. "Bir aydır buradayım ve sana rahatsızlık verdiğimin farkındayım. O yüzden-"
"Bana rahatsızlık vermiyorsun, ben kendime rahatsızlık veriyorum." Çatallı çıkan sesi uzun zamandır konuşmadığını kanıtlıyordu, kaşlarımı çattım.
"Bu yüzden mi evde tek kelime etmiyoruz? Zayn ben bir aydır bu evdeyim, tek bir kere benimle yemek yemedin. İki hafta boyunca pes etmeden sana akşam yemeği hazırladım, birine bile gelmedin. Bir kere bile benimle konuşmadın. Ve ben gitmeye karar verdiğimde, rahatsızlık vermediğimi söylüyor-"
"Seni seviyorum, Perrie." Kurduğu cümle dizlerimin bağını çözerken, oturuyor olduğuma şükrettim ve şokla açılan gözlerimle Zayn'e baktım. Şaka yapıyor veya dalga geçiyor gibi görünmüyordu. Hastalıklı görüntüsünün altından ciddiyetle bana bakıyordu. "Ve bunun yanlış olduğunu biliyorum." Hızla başımı iki yana salladım ve vücuduma aniden yüklenen enerjiyle ayağa kalktım. Ellerim titriyordu, bacaklarım titriyordu ama yerimde duramayacağımı biliyordum. Zayn ise oturduğu yerden kalkamayacak kadar güçsüz görünüyordu.
"Aşkın nesi yanlış?" Yüzünde buruk bir gülümseme oluştu.
"Perrie, ben ünlü olduğumda, sen henüz dünyaya bile gelmemiştin." Yutkundum. Gözlerim yanıyordu ama tek damla yaş çıkmıyordu, bu hiç iyiye işaret değildi.
"Yaş mı? Sorun bu mu gerçekten?" Beklemediğim bir şekilde yüksek çıkan sesimi umursamıyormuş gibi görünüyordu, sadece gözlerime bakıyordu.
"Sen daha doğmadan önce, bir sevgilim vardı ve o öldü. Senin doğduğun yıl o öldü." Cümleleri zorla kurduğunu görebiliyordum, ama sesi oldukça sakin çıkıyordu, tekrar yanına oturdum ve kendimi sakinleştirmeye çalıştım. "Ve on altı yıl sonra bir gün elinde kiraz sepetiyle sen karşıma çıktın. Beyaz, küçük elbisen ve beni beynimden vurulmuşum gibi hissettiren bir gülümsemen vardı. Ona o kadar çok benziyordunki... Gözlerime inanamadım. Büyülenmiştim, ama gardımı indirmedim, indiremezdim." Eli, yüzümü bulup parmaklarıyla yanaklarımı okşadığında bir anlığına gözlerimi kapattım. "Aslında seni değil, onu seviyordum, böyle olmalıydı. Ama değil. Davranışlarınız birbirine hiç benzememesine rağmen, seni seviyorum Perrie." Boğazıma oturan yumruyu yutkunmak istiyordum ama gitmiyordu, gözlerim yanıyordu ve ağlayamıyordum, damağım tamamen kurumuştu ve ben ne yapacağımı hiç bilmiyordum. "Ama ben genç, henüz reşit bile olmamış bir kıza aşık olan yaşlı adam olmak istemiyorum Perrie. Bu yanlış, bunu yapamam."
"Denemedin bile!"
"Üzgünüm Perrie. Bunu ben yapsam bile, ilerde senin pişmanlığın olmak istemiyorum, anlıyor musun? Sen gençliğinin tadını çıkarmak isterken ben yanında kırk yaşındaki adam olmak istemiyorum Perrie." Yutkunduğunda elini yanağımdan çekti. "Yaşlandığımda beni bırakıp yaşıtlarını sevmeye başlamanı görmektense, şimdi hiç başlamamayı tercih ediyorum. Beni bir gün anlayacaksın küçük sevgilim. O gün ben yaşlı bir adam olacağım, ve sonra aklına hiç gelmeyeceğim. Söz veriyorum, bir gün birine gerçekten aşık olacaksın, ve o ben olmayacağım."
Bu konuşmadan sonra, ikimizden birinin bu evden gideceğini ikimizde biliyorduk. Oturduğum yatağından kalktım, titreyen dizlerimi umursamadan kapıya ilerledim ve onun yüzüne, son olduğunu bilerek baktım.
Artık yarım kalan hayalleri ve kırık bir kalbi olan bir kızdım, o ise sözünü asla tutamayacaktı. Çünkü aşk, insanın hayatında bir kez karşısına çıkardı.
Zayn gitti, yaz bitti ve biz yarım kaldık. Bazı hikâyeler de, böyle biterdi.
✨✨✨✨✨✨
Hiçbir kitabı gereksiz uzatmayı sevmem. Bad Boys Never Cry'ı saymazsak şu an en uzun süren hikâyem bu. Aslında bu kadar erken olmayacaktı, ama oldu ve ben sonunu hikâyenin başından beri bildiğim için belki de, memnunum. Zaten Delibal Temmuz 2016'da başlayıp henüz biten, sürekli yarım kalmış 12 bölümlük bir hikâyeydi, kendisi gibi. Bu aşırı duygusal konuşmadan sonra söyleyeceğim tek şey şu ki, EPİLOGUE YARIN FALAN GELCEK LEN MQ
Haydi kendinize iyi bakın by
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİBAL / ZERRİE [TAMAMLANDI]
Fanfiction#1 - zerrie #1 - perrieedwards #1 - litlemix Küçük, saf bir kız ve büyük, kirli bir adam. "Aşk büyüyünce unutulabilecek, ucuz bir şey değil." (Yaş farkı içerir)