Gecenin bir battaniye gibi örttüğü ıssız sokakların dar yollarında geziniyordu genç kız. Ağzında mırıldandığı bir şarkı vardı. Ceketinin yakalarını kaldırdı ve başını eğip kuru rüzgarın yanaklarına tokat atmasını engelledi.
İçinde küçük bir tedirginlik hissi vardı. Birileri onu takip ediyor gibi hissediyordu. Ama başını çevirip arkasına her baktığında boş ve ıssız sokakta dikkat çeken hiçbir şey görülmüyordu.
Elleri ile yanaklarına vurdu ve kendisine sakin olması gerektiğini hatırlattı.
Oturduğu apartmanın önüne geldiğinde yüzü düştü. İçeri girmek istemiyordu.
Yeşil gözlerini kaldırdı ve dördüncü katın penceresine baktı.
Küçükken annesini bir trafik kazasında kaybetmişti. Babası bunun üstesinden gelecek kadar güçlü değildi. Kendisini dağıtmış ve en sonunda bir borç batağının içine çekilmişti. Evi satmak durumunda kalmışlardı. Büyük ihtimalle salonun koltuğunda yığılmış bir şekilde uyukladığından emindi genç kız. Ceplerini karıştırdı ve anahtarın soğuk metali tenine değdiğinde yavaşça gülümsedi. Parmakları ile anahtarı kavrayıp cebinden çıkardı ve ağır kapıyı açıp içeri girdi.
Ellerini havada sallayıp sensörleri uyardı ama buna rağmen karanlık koridor ışık ile aydınlatılmadı. Derin bir nefes aldı ve telefonunu alıp flaş yardımıyla merdivenlere yöneldi.
"Eski apartman işte ne olacak."
Adım attığında adımlarını takip eden başka adımlar duydu ve telefonunu hemen arkasına çevirdi.
Kimse yoktu.
Aniden flaşı kapandı ve telefonunun uyarı ibresi ekranda belirdi.
"%5 şarjınız kalmıştır. Yardımcı ışık kullanılamıyor."
Tedirginlikle merdivenleri çıktı. Arkasında birinin onu takip ettiğine emindi. Hırıltılı nefes alışverişini kulaklarının dibinde hissedebiliyordu. Varlığından yayılan soğuk hava ensesini okşuyordu.
Adımları dikkatle merdivenlerin basamaklarını tırmanmaya devam etti. Arkasına bakmak istiyordu ama karanlıktan hiçbir seçemeyeceğinin farkındaydı. Ayrıca arkasındaki olan şey gerçekten varsa onun varlığını kabullenebileceğinden de emin değildi.
Sonunda dördünce kata ulaştığında elleri ile duvarları hissetti ve elleri yardımıyla daire kapısının yolunu bulmaya çalıştı. Ama birden bire duvara koyduğu elini başka birinin tuttuğunu hissetti ve küçük bir çığlık ile elini geri çekti. Kendisini hızla daire kapısına yasladı ve titreyen elleri ile cebinden anahtarını çıkardı.
Önüne döndü ve kapının deliğini aradı. Sonunda anahtar, deliği bulduğunda biraz da olsun rahatladı ve geriye kalan son sakinlik kırıntılarıyla kapı anahtarını çevirip kendisini içeri attı.
Nefes nefese kaldığını hissedebiliyordu.
Anahtarını çekti ve kapıyı kapattı.
Ev sessizdi.
Babasını da duymuyordu. "Uyuyor mu?"
Ancak uyusaydı hırıltılı nefes alışverişlerini duyardı.
Ayakkabılarını çıkarmadan içeri girdi.
Salondaki kanepenin üstüne baktı.
Babası yüzü koyun bir şekilde yatıyordu. Genç kız ceketinin iç ceplerinden beyaz bir zarf çıkarıp salonun ortasındaki masanın üstüne koydu.
"Bugün maaşımı aldım."
Gözleri ile adamı inceledi. "Yakında borcun bitmiş olacak, baba."
Ancak babası tepki vermedi. Genç kız gözlerini devirdi. "Yine birinin beni takip ettiğini hissettim."
Biraz durakladıktan sonra devam etti.
"Küçüklüğümden beri bunun olması normal mi?"
Genç kız, babasının tepki vermediğini görünce sinirle güldü. "Yaptığın hiçbir şey yok ama en azından dinleyebilirsin."
Ellerini kahve dalgalı saçlarının arasından geçirdi. "Hayır, hatta dinliyormuş gibi yapsan bile yeter."
Babasına doğru ilerledi. "Tüm gün yaptığın şey içip sarhoş.."
Elini babasının sırtına koyduğunda tuhaf bir ıslaklık hissetti. "Olmak...?"
Duvardaki duya yakınlaşıp bastı ve salonu beyaz bir ışık doldurdu.
Genç kız gördüğü manzara ile boğazında bir yumrunun tıkalı kaldığını hissetti. Babasının sırtı kan ile yıkanmıştı. Kanepeden sarkan elinin kas lifleri tek ek çıkarılmış, yırtık olan derisinin arasından sarkıyordu.
Çıkmış olan bağırsakları kendi ağırlığının altında ezilmiş durumdaydı.
Genç kız ellerinin titrediğini hissetti ve babasının kanının kendi teninde yayılmış olduğunu da görünce kendisini tutamadı ve salonun köşesine kustu.
Bunu ona kim yapmıştı bilmiyordu.
Kendisini toparlamaya çalışarak elleri ceketinin cebine gitti. Telefonunu aldı ve titreyen parmakları ile polisin numarasını tuşladı. Ancak tam arayacakken omzunu bir elin kavradığını fark etti. Uzun ve keskin parmakları olan, yanmış bir deriye sahip olan bir el.
Gözünün ucuyla uzun bir karaltı gördü. Parmakları felç olmuş gibi telefonunu tutamadı ve yere düştü.
Karaltı, genç kızın omzunu sıktı ve kendisine doğru çekti. Genç kız birkaç adım geri gitti ve arkasındaki kişinin kendisini takip eden kişiyle aynı havaya sahip olduğunu fark etti.
"Bunu sen mi yaptın?"
Sesinin titrememesi için oldukça uğraşmıştı ama çabaları sonuçsuz kalmış gibi duruyordu.
Karaltı hiçbir şey demedi. Elini kızın omzundan kaydırdı ve genç kızın elini tuttu.
Kız şaşkınlıkla arkasına baktı. İşte o zaman çocukluğundan beri kendisini takip eden kişinin yüzünü sonunda görebilmiş oldu.
Burnuna kadar gelen geniş siyah bir maske takıyordu. Ve gözlerinin beyaz olması gereken yerleri simsiyahtı. Göz kapaklarındaki mor damarlar oldukça belliydi. Yıllardır uykusuz kalmış gibi göz altları kızarmış ve morarmıştı.
Mavi irisleri genç kızın yeşil gözlerine odaklanmış durumaydı. Uzun siyah saçları dağınık bir şekilde omuzlarından dökülüyordu.
Genç kız kaşlarını çattı ve ürkek bir şekilde elini çekmeye çalıştı ama bu hareketi ile karşısındaki adam genç kızın elini daha çok sıktı.
"N-Ne istiyorsun?" diye sordu genç kız.
Ama cevap alamadı.
Adam ilerlemeye başladı ve genç kızı da hiçbir şey demeden peşinden sürükledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay Sessiz
Mystery / ThrillerHiç konuşmadı. Daima sessizdi. Bu yüzden ona Bay Sessiz ismini verdim. Ama Bay Sessiz bir canavar. Taktığı siyah maskesinin altındaki gıcırdayan dişlerinden anlıyorum bunu. Beyazlıktan yoksun, acımasızca bakan siyah gözlerinden.