Okyanus kalktığında beraber kahvaltıya indiler. Genç kız Bay Sessiz'in tuhaf bir şekilde üzgün olduğunu fark etti. Nedenini sormak istedi ama genç adam, kızın sorusunu cevaplayabilirmiş gibi durmuyordu. Bu yüzden hiçbir şey söylemedi.
Genç kız sessizce kahvaltısını yaparken yeşil gözlerini Bay Sessiz'in üstünde tutmaya devam etti. Genç adam siyah saçlarını açık bırakmıştı. Elindeki kitaba bakarken birkaç tutam saçı yüzünü gölgeliyordu. Beyaz maskesinin altından herhangi bir soluk alıp verme işlemi duyulmuyor ve fark edilmiyordu. Koyu kırmızı kazağı vücudunu sarıyor ne kadar zayıf olduğunu belli ediyordu.
Lenslerini takmıştı. Arada gözleri sulanıyor ve Bay Sessiz yavaşça gözlerini ovuşturuyordu. Okyanus bunu lenslerin genç adamı rahatsız ettiği ihtimaline yordu. Genç kız kahvaltısını bitirdikten sonra ikisi de odasına çekildi.
Odada tuhaf, gergin bir hava vardı. Okyanus sessizliği bozmak istedi.
"Bugün havada yağmur kokusu yok."
Dışarısı yine de serindi ama yalancı güneş yüzünü bulutların arasından çıkarmıştı. Genç adam başı ile onayladı ve gözlerini not defterine çevirdi. Yavaşça defterine uzandı ve boş sayfalarından birini açtı. Eline kalemi aldı ama hiçbir şey yazmadı. Sadece bekledi.
Okyanus derin bir iç çekti ve siyah polarının kollarını çekiştirdi. "Bay Sessiz, iyi misin?"
Genç adam mavi gözlerini kızın yeşil gözlerine dikti. Tuhaf bir hüzün yüzünü gölgeliyordu. Bir süre öyle bakakaldı. Ardından elindeki kalemi oynattı ve defterin sayfasına değdirdi. Bir şeyler yazması gerekiyordu. Okyanus'a bir açıklama yapmalıydı ama işlediği günahın bir telafisi olduğunu genç kıza nasıl anlatacaktı ki?
Ruhunu iblislerden birine satarak anlaşma yaptığını ve anlaşmanın kendisine düşen tarafını nasıl açıklayabilirdi ona?
Açıklayamazdı.
Gözleri ile genç kızı bir kez daha süzdü. Yeşil gözlerinde endişe vardı. Dağınık bir şekilde topladığı kahve saçlarının birkaç tutamı genç kızın boynuna değiyordu. Kirpiklerinin uzun olduğunu oturduğu yerden seçebiliyordu.
Derin bir nefes aldı.
"İyiyim. Sadece uykumu doğru düzgün alamadım."
Yalan sayılmazdı. Bay Kırmızı ile görüştüğünden beri gözüne pek uyku girmemişti. Bir süre daha durakladıktan sonra kalemini tekrar hareket ettirdi.
"Küçüklüğünü bana anlatır mısın?"
Okyanus hafif bir şaşkınlıkla Bay Sessiz'e göz gezdirdi. "Küçüklüğüm mü?"
Genç adam başıyla onayladı.
Genç kız dizlerini kendine çekti. "Hm.. birazını daha önce anlatmıştım. Gün batımı, oynadığım oyunlar..
Ama küçüklüğümde tuhaf bir boşluk var.
Emin değilim sanırım 9 veya 10 yaşlarındaydım. O zamanlar annemle babam çok tartışırdı ve ben onların bağrışmalarından uzaklaşmak için dışarıya çıkardım. Lakin daha sonra tartışmaları gece boyunca da devam etti.
Çıkmamam gerekiyordu ama bir gece onlara sinirlenerek çıktığımı hatırlıyorum. Belli belirsiz bir görüntü var aklımda. Sanırım bir süreliğine kaybolmuştum ve biri beni bulup getirmişti.
Peltek bir konuşması vardı ama yüzüne dair pek bir fikrim yok."
Biraz durakladı ve yüzünü buruşturdu. Hafızasını zorladığı belliydi. "Tuhaf."
Bay Sessiz kaşlarını kaldırıp soran gözlerle genç kıza baktı. "Büyük ihtimalle o kişi ile alakanız yok ama bana onu hatırlattınız."
Bay Sessiz başını salladı.
Genç kız haklıydı. Bay Sessiz ile hatırladığı kişi arasında dağlar kadar fark vardı.
--
Tüm gün boyunca otel odasında oturdular. Bay Sessiz yavaşça kitap okudu. Okyanus biraz televizyon kanallarının arasında gezindi. Birkaç eski filmin arasında kararsız kaldı ama sonra bir Yeşilçam filminde bıraktı kanalı. Bay Sessiz siyah gözlerini kitaptan kaldırdı ve açık pencerelerden birine dikti. Kendisini rahat hissetmiyordu. Bay Kırmızı'nın gözlerinin üzerinde olduğunu hissediyordu. Okyanus ile en yakın zamanda tekrar yer değiştirme mecburiyetinde kalacaklardı.
Ancak genç adam sürekli yer değiştirerek bunu halledemeyeceğini biliyordu. Bay Kırmızı kendisini fazlasıyla beklemişti ve en sonunda kendisi gelip Okyanus'u kollarının arasından koparacaktı. Gözlerini pencereden çekti ve koltukta uzanıp televizyona bakan Okyanus'a çevirdi. Siyah polarının üstüne yayılmış olan saçlarına, yeşil canlı gözlerine ve neredeyse pürüzsüz olan tenine göz attı. Genç kız güzeldi. Acı içinde kasıldı. Yanaklarının altındaki derisinin çürüdüğünü hissedebiliyordu. Dişlerinin gıcırdadığını ve diş etlerinin kasıldığını hissetti.
Uzun parmakları ile kitabın kapağını sıktı. Gözlerini yumdu ve acının dinmesini bekledi. Dinecekti. Başka çaresi yoktu. Bay Kırmızı'nın sokak lambası altında parlayan kızıl saçlarını, beyaz gömleğinin zayıf bedenin üstünde nasıl dalgalandığını hatırladı. Ama bu güzel görüntüler Bay Kırmızı'nın kafasını çevirmesi ile kayboldu. Uzun dişleri, pençe gibi elleri, siyah karanlık gözleri ile kendisine baktı.
Elleri birinin uzun, siyah saçlarını tutuyordu. "100. ruh Bay Sessiz."
Saçları kendisine doğru çekti ve genç bir kadının bedeni ortaya çıktı. Bedeni hiç ağır değilmiş gibi kaldırdı ve kollarını etrafına sardı. "100.'yü getir ve sana onu armağan edeyim."
Kollarını sıktı, sıkması ile kadın bedenin yüzü rahatsızlıkla kasıldı.
"Bunun için anlaşmıştık Bay Sessiz."
"Anlaşmaya uy."
Bay Sessiz gözlerini açtığında karşısında Okyanus'u gördü. Genç kız endişe ile kendisine bakıyordu. "Bay Sessiz, iyi misin?"
Okyanus'un sesi ile kendine gelen genç adam elindeki kitabı yırtmış olduğunu fark etti. Okyanus yavaşça genç adamın yüzüne uzandı. Bay Sessiz geriye çekilmek için geç kaldı. Genç kız sakince yanağını sildi, ancak o zaman ağladığını fark edebildi.
--
Akşam vaktinde otelde daha fazla kalamadılar. Bay Sessiz'in paranoyak oluşu Okyanus'u da endişelendirmiş ve genç kızın korkmasına neden olmuştu. Ancak Okyanus bunu göstermemek için elinden geleni yaptı. Bay Sessiz'in yeterince zorlandığını bugün görmüştü.
Ancak yine de anlamadığı birçok nokta vardı. Açıklığa kavuşturulması gereken soruları vardı lakin bunları sormanın ne zaman uygun olabileceğini kestiremiyordu.
Ön koltukta olabildiğince rahatlamaya çalıştı ve kollarını birbirine kavuşturup yola dikti gözlerini. Ağaçların sık olduğu kısımlardan geçiyorlardı.
Gölgelerle olan son karşılaşmayı hatırlayınca içi sıkıldı ve yolu seyretmek yerine gözlerini kapayıp biraz dinlenmeyi tercih etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay Sessiz
Mystery / ThrillerHiç konuşmadı. Daima sessizdi. Bu yüzden ona Bay Sessiz ismini verdim. Ama Bay Sessiz bir canavar. Taktığı siyah maskesinin altındaki gıcırdayan dişlerinden anlıyorum bunu. Beyazlıktan yoksun, acımasızca bakan siyah gözlerinden.