♧Feda edilemeyenler♧

145 15 58
                                    




        

Bay Sessiz, defterine yeni bir sayfa açtı.

"Görüşmem gereken biri var."

Okyanus küçük bir panikle yeşil gözlerini Bay Sessiz'e kaldırdı. "Beni yalnız mı bırakacaksın?"

Genç kızın bedeni titriyordu. Gölgelerin yatağının altından sürüklenip kendisini yere çekeceklerinden korkuyordu.

"Sana burada zarar veremezler."

Okyanus başka bir şey daha söylemek istedi ama sustu. Sormak istediği soruları soramadan sadece başını sallamakla yetindi.

Bay Sessiz arkasını dönüp gitmek üzereyken genç kız adamın kazağından tuttu ve çekiştirdi.

Meydan okurcasına onun gözlerine baktı. "Canlı dönmen gerek. Canlı dönmezsen ve beni yalnız başıma bırakırsan seni affetmem."

Bay Sessiz'in beden dili yumuşadı. Kafasıyla onay verdi. Okyanus yavaşça kazağın parmaklarının arasında kayışını izledi ve bıraktı. Ardından arkasını döndü odasına geri dönmek için.

--

Karanlık çöken sokaklarda az ses vardı. Bozuk bir sokak lambasının cızırtısı, arada sırada geçen arabaların gaz sesi, biraz da esen rüzgarın sesi. Bay Sessiz arabasını kenarda durdurdu. Gece, Dolunayla süslü haldeydi.  Derin bir nefes verdi. Gözlerini kaldırıp karanlık gökyüzüne baktı.

"Kaybettiğin şeyleri genç bir kızla tamamlamaya çalışıyorsun."

Kafasını çevirdi. Gözleri nefretle bakıyordu. "Bana öyle bakma Bay Sessiz."

Karşısındaki ürkütücü bir şekilde kıkırdadı. Zayıf bilekli ellerini kumaş, çizgili pantolonunun ceplerine koydu. "Gölgelerimi geçtin. Tebrik ederim seni."

Sesinde tehlikeli bir neşe vardı. Ama bu neşe mutlulukla alakalı değildi.

"Yüzüncü."

Bay Sessiz gözlerini kıstı. Karşısındaki yavaşça ona yaklaştı. Zayıf vücuduna biraz bol gelen beyaz bir gömlek giymişti. Altındaki soluk teni zar zor görülüyordu. Kızıl saçları çenesine kadar geliyordu ve gözleri..

Gözleri tıpkı Bay Sessiz'inki gibi siyah ve kızıl göz bebeklerine sahipti.

"Biliyorsun ugh..."

"Ah, evet Bay Sessiz."

Uzun parmaklı ince ellerini Bay Sessiz'in saçlarının arasında geçirdi. Siyah saçlarını yavaşça okşadıktan sonra onları genç adamın omzundan sarkıttı. "Bana ilk geldiğinde ağlıyordun."

Gözleri ile genç adamı bir süre süzdükten sonra gözlerine odaklandı. "Gözlerin bu taktığın lensler arasında şu an olduğu gibi cansız değildi."

Eli, genç adamın maskesinin lastiklerinde gezdi. "Tek yapman gereken dediklerimi yerine getirmekti. O zaman bu maskeyi takmak zorunda kalmazdın."

Bay Sessiz tiksintiyle adamın elini yüzünden uzaklaştırdı. Not defterini çıkardı. Adam alaycılıkla güldü. "Oh, yazmak zor oluyor mu?"

Biraz durakladıktan sonra merakla devam etti. "Yoksa bu duruma alıştın mı?"

Bay Sessiz yazdıklarını gösterdi.

"100. ben olabilirim. Rahat bırak."

Adam anlayamamış gibi not defterinde yazılanlara baktı. Dalgalı kızıl saçları sokak lambasının altında ateşten yapılmış gibi duruyordu. Not defterindeki yazılı sayfayı nazikçe kopardı ve kağıdın parmaklarının arasında buruşturmasıyla alev alması bir oldu.

Elinde sadece küller kaldığında külleri yere silkeledi.

"Oh.. Zavallı Sessiz. Sana sadece masum olanları istediğimi söylemiştim."

Yüzünü Bay Sessiz'in yüzüne yaklaştırdı. "Sen masum değilsin."

Histerik kısa bir kahkaha.

"Yoksa neden benle, Bay Kırmızı'yla anlaşma yapasın ki?"

Elleri ile maskesini tuttu. "Yoksa neden karanlığın kuklası olasın?"

Maskeyi çıkardı.

Maske yavaşça havada süzüldü ve yere düştü. Bay Kırmızı, Sessiz'in görüntüsüne baktı. "Hah, sandığımdan iyi durumdasın."

Bay Sessiz'in dudakları olması gereken yer parçalanmış, diş etleri görünecek şekilde duruyordu. Yüzünün derisi ağzının bazı kısımlarından sarkıyordu. Kızıl derisi tuhaf bir parlaklıkla ışıldıyor ve dişlerinin kökleri, diş etlerinin altından hafifçe gözüküyordu. Dişleri ise keskindi. Normal durmuyorlardı. Küçük bıçaklar diş etlerine saplanmış gibiydiler. Burnu ise kopuk,  her nefes alış verişinde genişleyip daralan iki kara delik gibi duruyordu.

"Üzgünüm tatlım."

Bay Kırmızı gülümsedi. "Yüzünü parçalarken dilini de koparacağımı hiç düşünmemiştim."

Aniden yüzü ciddileşti ve parmaklarını kopuk derisinin altına geçirdi. Yavaşça yanaklarına doğru ilerledi. Bay Sessiz acıdan yavaşça gözlerini yumdu. Bay Kırmızı'nın sesi kalınlaştı.

"100. ruh Bay Sessiz. 100. ruhu getir ve ben de sana istediğin yaşam ödülünü vereyim. Sana söyleyemediğin sözcükleri söyleme fırsatı sunayım."

Kulağına yaklaştı ve fısıldadı. "Yoksa sonsuza kadar yavaş yavaş derini soyar ve her anını yaşaman için elimden geleni yaparım."

Bay Sessiz gözlerini açtığında Bay Kırmızı gitmişti.

Tıpkı bir duman gibi gökyüzüne kaybolmuştu.

--

Otel odasının kapısını açtı. Koridordaki ışık odanın karanlığını yardı ve Bay Sessiz'in gölgesinin uzunlaşıp uyuyan genç kızın üstüne çökmesine fırsat tanımış oldu. Genç adam kapıyı ardından kapadı.

Sırtını arkaya yasladı. Yavaşça kaydı ve yere oturdu. Gözlerinden lenslerini çıkardı. Kirli maskesini çıkarıp odanın köşesine attı. Sonra ise sadece dinledi. Huzurla uyuyan genç kızın nefes alış verişlerini dinledi. Onun aksine kendisi uyuyamıyordu. Nefes alırken akciğerlerine batan camlar, uyuduklarında daha da derinlere iniyordu.

100. kurban.

Okyanus, onun sonuncu kurbanıydı. Ama asla onu feda edememişti. Bu ona büyük bedellere neden olmuştu. Ruhunun yarısı sökülüp atılmıştı. Genç kızın ailesi gölgelere yem olmuştu. Güneş sayesinde ona hatırlatmak istemişti. Güneş'in gerçek olmadığını sadece bir gölge olduğunu. Tırnaklarını çıkarırken acı hissetmediğini tersine kahkahalar ile güldüğünü.

Ellerini birleştirip dizlerinin etrafına sardı. Orada öylece durdu. Genişlemiş olan derisi ile, hala parmakların yakıcı bir sıcaklıkla dersinin altında gezdiğini hissederek.

99 kurban daha verebilirdi. Okyanus'u teslim etmemek için.

Bay SessizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin