0.7

170 84 143
                                    

Yeni evimin kapısının kilidini çevirdim ve içeri girdim. Tam karşımda duran dev eşya kolileri bana merhaba derken yüzümü buruşturarak mutfağa doğru ilerledim.

Kapının kapanma sesine aldırış etmeden bulduğum ısıtıcıya su doldurup fişe taktım. İşe başlamadan önce bir yorgunluk kahvesi iyi gelebilirdi.

Daha sonra tekrar salona geçip üzerimdeki ceketi çıkardım ve umursamadan koltuğun üzerine attım.

"Beni görmüyor musun yoksa bilerek mi yapıyorsun?"

Arkalardan gelen boğuk ses tabiki de Umut'a aitti. Boğuk ses mi dedim?

Dönüp baktığımda ceketimi koltuğa değil de koltukta yayılmış, uzanmakta olan Umut'un suratına attığımı fark edince utançtan ve şaşkınlıktan gözlerim yuvalarından fırlayacaktı.

"Ayy, sen ne ara oraya şey yaptın ya? Ay özür dilerim Umut ya!"

Ben kırmızının tonlarından yanaklarıma renk beğenirken o yüzüneki ceketi almadan öylece duruyordu.

"Al şunu" dedi eliyle yüzünü işaret ederek. Gıcık herif, elin yok ya zaten.

Söylene söylene gidip yüzündeki ceketi aldım. Fazla bir şey de diyemiyordum tabi. Allah var bana çok yardımı dokunmuştu. Hiçbir şey demeden yığılmış kolilerin oraya gidip birkaçını açtım ve boş kutuları diğer tarafa yığmaya başladım.

Daha sonra Umut yanıma gelerek yardımcı oldu ve iki buçuk saatlik bir uğraş sonucunda evin yarısından fazlası neredeyse yerleşmişti. Geriye sadece üst taraflardaki kutular kalmıştı.

Umut'un yorulduğuna kanaat getirerek parmaklarımın ucunda yükseldim ve üst rafa dizili kutulardan birine uzanmaya çalıştım.

Ama nafile. Bir kere daha denedim. Sonuç aynı. Ondan yardım istese miydim ki?

"Umut, şu üsttekilere yetişemiyorum. Bi baksana."

Eline aldığı boş kutuyu diğerlerinin yanında bıraktıktan sonra yanıma gelmeye başladı.

"Ben boşuna demiyorum beceriksiz diye."

Söylediklerine göz devirip bir kez daha kutuyu almaya çalıştım.

"Boyum yetişmiyor işte görmüy..."

Bacaklarımın arasında bir şey hissetmeme beraber birden havalandığımı hissettim. Az önce alttan baktığım kutuya şimdi tepeden bakarken elimi sallayıp merhaba dedim.

Beni omuzlarına almıştı! Yanaklarıma benzin döküp alev verilmişti sanki.

"İndir! İndir beni çabuk! "

Omuzlarında öcü görmüş gibi debelenirken beni sıkıca tuttu.

"Kızım napıyorsun, alsana kutuyu?"

Şu an şu pozisyondayken hiçbir şey düşünemiyordum ki!

" Tamam vazgeçtim kalsın bu burada, güzel oldu buraya böyle. İndir beni hadi!"

Ben inmek için debelenirken o ise şaşkınlıkla bir yandan beni tutuyor, bir yandan söyleniyordu.

" Kızım dur! Düşüreceksin ikimizi de."

"İndirsene o zaman beni ya! "

"Alsana kızım kutuyu?"

"Aman bee, ne kutuymuş! Al!" deyip titreyen ellerimle kutuyu alıp sinirle yere  fırlattım.

"Ahh! Doğa..."

Aniden beni bırakıp ayağına düşen kutuya doğru eğilince tutunamayıp boş koli yığınlarının arasına düştüm.

UMUDUMSUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin