0.8

188 80 125
                                    

Güneşli bir gündü yine, hep olduğu gibi. Hafif ılık bir rüzgar esiyordu ve  saçlarımı uçuşturuyordu.

"Anneciğim, saçlarımı toplar mısın? Yüzüme geliyorlar."

Yüzüne özenle düşmüş gibi duran kahküllerinin arasından gülümsedi. Çok güzeldi. Gülümseyince de güzelliği katlanıyor gibiydi.

"Gel bakalım, toplayalım onları."

Kucağına oturup yumuşak ellerinin saçlarıma değişini hissettim. Saçlarımda gezinen elleri, onları güzelce topladı, ardından eğilerek saçlarımı öptü.

"İşte oldu."

Daha sonra arkamı dönüp kollarımı boynuna doladım ve öpücük yağmuruna tuttum anneciğimi.

Rüzgar bahçedeki salıncağın sallanmasına sebebiyet verirken kollarımı annemden ayırıp salıncağa doğru koşmaya başladım.

"Koşmadan git Doğa, düşeceksin kızım."

Annem oturduğu yerden kalkıp peşimden gelmeye başladı. Sallanan salıncağı küçük ellerimle tutup durdurdum ve boyumun elverdiği kadarıyla tırmanmaya başladım.

Oturduğumda annemin gülüşünü arkamda hissettim. Düşmemem için yavaşça sallıyordu. Eğleniyorduk işte. Kahkahalarımız birbirine karışıyor, rüzgar alıp uzaklara taşıyordu sesimizi.

"Napıyorsunuz lan burda siz!"

Annemin elleri salıncağın ipinden koparken korkuyla salıncaktan atladım ve annemin arkasına geçip eteklerini sıkıca kavrayarak arkasına saklandım. Öfkeli adımlarla bir şeyler homurdanarak bize doğru yaklaşıyordu.

"Gülüp oynamanın sırası mı lan? Ben sana yemek hazır olsun demedim mi?" deyip sert bir tokat attı annemin güzel yüzüne.

Sıcak yaşlar gözlerimde kendine yer edinirken korku bedenimi esiri altına almıştı.

"Gelmiş burda oyun oynuyorsunuz ha? Onu yaşattığıma pişman etme lan beni!" dedi bulunduğum yeri göstererek. Beni istemiyordu işte. Sevmiyordu.

"Saçmalama Akif, o bizim kızımız. Yanında nasıl konuşursun böyle?"

Babam iğrenircesine yüzünü buruşturdu.

"Öbürünü nasıl sakat bıraktıysam buna da kıyarım. Deli etmeyin lan beni!"

“ Yapamazsın, bunu yapamazsın aşağılık adam! Bu sefer izin vermem! "

Ne diyorsun lan sen? Aşağılık mı? ”

Son sözleri olmuştu annemin. Nerden çıkardığını bilmediğim bıçağı acımadan annemin karnına saplarken kulaklarımı her ne kadar kapamış olsam da gözlerim annemin acı çığlıklarına şahitlik etmek zorunda kalmıştı.

"O zaman sen ölürsün fedakar anne"

Annemin gözlerinin içine bakarak son sözlerini söyledikten sonra karnına sapladığı bıçağı çekip onu yere doğru fırlattı.

Daha sonra yanıma gelerek sertçe çenemden tuttu ve yüzümü kanlar içinde yatan anneme çevirdi :

"Bu manzaraya iyi bak. Tüm bunların sorumlusu sensin, ilerde bu vicdan azabıyla yaşayacak ve kahrolacaksın velet."

UMUDUMSUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin