1.5

120 34 371
                                    

Tanıdık yollar gözümün önüne serilince geriye doğru yaslanıp ona baktım.

"Acıktığını söylemiştin? Neden senin evine gidiyoruz?"

Bir süre arabayı sürmeye devam edip cevap vermedi. Tanıdık bina gözümün önünde belirince arabayı durdurup beni beklemeden indi.

Söylene söylene bende indim ve ilerlemeye başladık.

"Evet acıktım huysuz şey. Gidip yemek hazırlayacağız."

Gözlerim fal taşı gibi açılırken duraksadım.

" Beceriksiz olduğumu düşündüğünü sanıyordum?"

Kolumdan çekip yürümeye zorladığında cevap verdi.

" Hâlâ öyle düşünüyorum. Ama bu sefer beraber hazırlayacağız. "

Ona "Hadi ordan be" bakışı atıp kolumu kurtardım. En son; yaptığım menemene bir ton laf yapıp sonrasında afiyetle yemişti ama.

Kapının önüne geldiğimizde cebinden anahtarları çıkarıp açtı. İçerideki ferah hava girer girmez kendini belli etmişti.

İlerleyip kanepelerden birine geçip oturacakken belimden yakalayıp tekrar ayağa kaldıran tabi ki Umut'tu!

"Napıyorsun be?"

Kollarını belimden çekip tek kaşını kaldırarak :

"Huysuz, beceriksiz, tembel. Bakalım daha neler göreceğiz." deyip baş parmağıyla arkada kalan mutfağı gösterdi.

"Dışarda niye yemiyoruz? Paran mı biter?"

Kahkaha attı. Evet,kahkaha. Birden sesi kesilince kızgın bakışlarımı ona çevirdim.

"Bakma öyle tip tip. Yürü hadi."

Kolumu yakalayıp mutfağa doğru çekiştirdi. Laf sokmayı da ihmal etmiyordu tabi.

" Dışarıda herkes yer huysuz şey. Herkesten farkımız olsun değil mi? Ben ev yemeği istiyorum. Hadi."

Yemek masasına oturup eline telefonunu alarak kurcalamaya başladı.

"Yardım edeceğim dedin?"

Nispet yapar gibi bir bacağını diğerinin üzerine atıp oturduğu yerde iyice yayılırken, alaylı bakışları benimkilerle buluştu.

" Ne yardımı? Ettim ya kızım. Seni mutfağa kadar çekiştirmek kolay iş mi sanıyorsun?"

Şaşkınlık ve sinirle birlikte açılan gözlerim, " Uyma sen buna. Gıcık herif işte" diyen beynime hak verip geri kapandı.

"Sen bunları çekmek zorundasın Doğa " diyen iç sesime boyun eğip, çorbanın suyunu koydum.

Suyu kaynamaya bıraktıktan sonra pilavı demledim. Kafama göre takılıp diğer yemekleri de hallettiğimde Umut'un hâlâ telefonuyla meşgul olduğunu farkettim.

Umursamadan mutfak dolabının üst kısmındaki tabaklara uzandım.

Tam uzanıp almıştım ki pencerede beliren, belki de saatlerdir bizi gözetlediğini tahmin ettiğim siluet korkuyla çığlık atmama sebebiyet verirken, elimdeki tabaklar yere düşüp paramparça olmuştu.

" Doğa! N'oldu?"

Yerinden fırlayıp yanıma yaklaşırken endişeli görünüyordu.

"Umut, dışarıda biri var! Birini gördüm. O yüzden..."

Nefes nefese konuşan beni dinlemeyip aceleyle dışarıya koştu.

Bedenim uyuşmuş, benden bağımsız hareket ederken açık kalan kapıya doğru ilerledim.

UMUDUMSUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin