7|Azdırıcı

2.8K 231 166
                                    

"Dün olanlar çok saçma değil mi ya?" dedi Rosé,  zeytin tabağını masaya koyarken. "Adam sizi çağırıyor sonra sorduğumuzda hatırlamadığını söylüyor. Kapı kilitleniyor. Çok garip."

"Hmm öyle." dedi Lisa soğukça. Rosé onun tepkisine şaşırmıştı. Kahvaltı hazırlamayı bırakıp elini yıkayan Lisa'ya arkasından sarıldı. Başını kızın omzuna koydu. Bununla birlikte Lisa biraz yumuşamış gibiydi. Musluğu kapattı ve kız arkadaşına dönüp kollarını bedenine sardı.

"Sabah sabah  neden oynaşıyorsunuz ya? Sap da var burada." Jennie gözlerini kaşıyarak ortama dahil olduğunda, Lisa kıkırdadı ve Rosé'nin yanağına bir öpücük kondurdu.

Üçlü masaya oturduğunda bir süre sessizlik oldu ve herkes yalnızca önündeki yiyeceklerle ilgilendi. Ardından Rosé bu sessizliği bozdu. Aklına mükemmel bir fikir gelmiş gibi heyecanla konuştu.

"Unnie, sap olmaktan şikâyet ediyorsun ya hani..." dedi yüzündeki sinsi sırıtışın eşliğinde. Jennie de yemeyi bırakmış, sırıtışının sebebini duymak için bekliyordu şimdi. Küçük olan devam etti, "Jisoo ile sen...çok güzel bir çift olurdun bence. Hem gördüğüm kadarıyla onunla ilgileniyorsun da. Ne dersin?"

Lisa aniden öksürmeye başladı. Jennie ise öylece durdu bir süre, cevap vermedi. Ardından kaşlarını çattı. "Ben doydum. Siz de çabuk bitirin kahvaltınızı. Hazırlanmalıyız."
Ayağa kalkıp odasına gitti.

Peşinden Lisa da kalktı ayağa. Rosé şaşkınca ikisini izledi. Anlayamadı, neden böyle bir tepki verdiklerini. Neyi yanlış yapmıştı ki? Şimdi Rosé'in de iştahı kaçmıştı.

**

Jisoo'nun bugün yeni bir planı vardı. Heyecanla olacak olayları hayal etti.
Jennie ve Lisa'nın içeceklerine azdırıcı koyacaktı.
Böylece ikisi sevişecekti.
Jisoo da fesat fesat gülecekti.

Mükemmel bir plandı!

Fakat kafasını sıra arkadaşına çevirdiğinde planını uygulayıp uygulamama konusunda ikilemde kaldı. Jennie hayran olunası bir zariflikle tahtadakileri defterine geçiriyordu. Ya da, sadece yazı yazıyordu ve Jisoo bunu abartıyordu.

Kafasını iki yana salladı. Yine aynı şey oluyordu. Jennie'ye bakıyor ve aklından yanlış fikirler geçiyordu. Üstelik artık içinden üç kere JenLisa demesi de bir işe yaramıyordu.

"Neden bana öyle bakıyorsun? Yoksa suçluluk duyduğun bir şey mi var?" Jennie aniden konuştuğunda, Jisoo dengesini kaybedip yere düştü. Acaba beni duydu mu?

"Bir şey yok..." dedi Jisoo, telaşla yerden kalkarken. Tüm bu zaman boyunca gözlerini Jennie'den ayırmadığı için, bütün sınıfın dikkatinin kendisinde olduğunun farkında değildi.

"Hayır bir şey var, "dedi Taeyeon. Böylece Jisoo, sonunda gözlerini idolünden ayırıp öğretmenine çevirdi. "Sorun şu ki, derste hep aynı parmakları görüyorum."

Aslında bu,  Jisoo Hanım tahtaya gelin, demekti. Fakat sınıfta Sana gibi bir öğrenci varken, Taeyeon'un bu isteği gerçekleşemezdi.

"Hocam!" Sana bağırdığında tüm gözler ona döndü. Kız, başparmağını kaldırıyordu. "Bu farklı bir parmak."

Taeyeon bir ona, bir de başparmağına baktı. "Tanrıya şükür, daha kötüsü de olabilirdi. Hadi gel tahtaya."

"Orta parmağını da kaldırabilirdi yani..." Lisa mırıldandığında, Rosé'yle beraber güldüler.

**

Jennie, öğle yemeğinde Jisoo'yu beklemek yerine hemen yemekhaneye inmişti. Lisa ve Rosé çoktan gelmiş oldukları için, Jisoo'nun gelmeyeceğini düşünmeye başlamıştı.

Fakat az sonra, Jisoo'nun, "Jennie-yah!" diyen tatlı sesini duyduğunda, istemsizce gülümsedi. Kafasını sesin geldiği yöne çevirdi. Jisoo elinde üç tane meyve suyu bardağıyla masaya yaklaşıyordu.

"Size meyve suyu getirdim! Evde annem sıkmıştı, umarım  hoşunuza gider~" Şirin bir şekilde söyleyip bardaklardan kırmızı olanları Jennie ve Lisa'nın önüne, öteki, yeşil olanı da Rosé'in önüne bıraktı.

"Teşekkür ederim." Jennie'nin gülümsemesi genişlemişti şimdi. Aslında Jisoo'nun yaptığında özel olan hiçbir şey yoktu ve Jennie soğuk davranmak istiyordu ama, elinde değildi işte.

Jisoo gülümseyip onların meyve sularını içişini izledi. Bu son şansım olabilir. Lütfen sevişsinler...İçinden böyle söylemeye zorladı kendisini. Shipper tarafının bir ricasıydı, silinip giden shipper tarafının...Ama işte, bir şekilde JenLisa'nın meyve sularına azdırıcı koyabilmişti ve bir süre sonra, yüzlerinde meydana gelmeye başlayan garip ifadelere bakılırsa başarılı olma ihtimali vardı.

Önce Jennie fırladı ayağa. "Aman Tanrım tuvalete gitmeliyim..."

Ardından benzer bir cümle eşliğinde, Lisa.

Jisoo'nun masum gülümsemesi, onların arkasından bakarken şeytani bir sırıtışa dönüştü. Ve ardından Rosé'i masada bırakıp onların peşine düştü.

JenLisa tuvalete girdiğinde, Jisoo onları rahatsız etmemek için kapının önünde beklemeye başladı. Az sonra içeriden birtakım inleme sesleri gelmeye başlamıştı. Ve bununla beraber Jisoo ikiye bölünmüştü. Bir yandan psikopatça kahkahalar atmak isterken öte yandan kalbinde tuhaf bir acı duyuyordu. Neyse ki, bu hisler az sonra tuvaletin kapısı açıldığında dağıldı.

Sana kapıyı açtığında onu görünce selam verdi. "Şey, tuvalete girmeyi düşünüyorsan, tüm kabinler dolu. Aslında ilk geldiğim zaman iki tanesi boştu fakat Jennie ve Lisa hızla gelip benden önce kaptılar."

Jennie ve Lisa...İki kabin...Yoksa? Ve bu fikirle Jisoo Mona Lisa'ya döndü. Üzgün müydü, mutlu mu, belli olmuyordu.

"Burnuma kötü kokular geliyor..." dedi yalnızca içeri girerken.

"Şey belki de tuvaletin önünde olduğun içindir!"

Sana'nın seslenişini duymamış gibi yaparak yüzünü yıkamaya başladı. Az sonra kabinlerden birinin kapısı açıldı.

"Ah şey...Fazladan iç çamaşırın var mı?" Jennie kan ter içinde kalmış bir şekilde söyledi.

Görev başarısız

Shipper | JenSoo ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin