Aradan geçen bir haftanın ardından Jisoo yeni yeni topluyordu cesaretini. Tüm gün kafasını yerden kaldırmayarak ilerleme kaydedemezdi. Üstelik biliyordu zamanının kısıtlı olduğunu. Bu sene bitecekti ve...bir daha asla göremeyecekti Jennie'yi.
İşte tam da bu sebeple, elinde çiçeklerle sınıfın önünde Jennie'nin gelmesini bekliyordu. (Evet okula yine erken gelmişti fakat bu defa elinden geldiğince Yeri'yi görmezden geliyordu.) Derken tanıdık yüzler göründü koridorun başında. En önde Rosé, arkasında Lisa ve ardından Jennie...Shipper boğazını temizledi. Biraz sonra Lisa ve Rosé yüzüne dahi bakmadan sınıfa girdi. Jennie de aynısını yapacağı sırada Jisoo ayağını tam kapının önüne koydu. Şimdi kafasında hazırladığı kelimeleri hoşlandığı kıza yansıtması gerekiyordu sadece. Yani, sanırım sadece. En zor part yolunu kesmekti sonuçta değil mi? Jennie'nin şaşkın ve aynı zamanda öfkeli bakışları yüzünde gezinirken rahatlatmaya çalıştı kendisini.
"Al. Çiçek." Ama aptal gibi diyebildiği tek kelimeler bu olmuştu. Jennie bir ona, bir de uzattığı çiçeklere baktı. Saniyelik bir gülümseme belirmişti dudaklarında. Heyecanlandı, çiçeği tutan.
Ama sonra Jennie, "İstemez." diyip onu itti ve sınıfa girdi.
Jisoo bir süre öylece orada kalıp karşısındaki duvarı seyretti. Belki de tek şansını mahvetmişti! Al. Çiçek. NE DEMEK SENİ AHMAK?! Harika, bir öküz olmadığım kalmıştı. Kafayı yemek üzereydi. Ve aniden yanında beliren Park Sooyoung da bu hâlini engellemek şöyle dursun, aksine şiddetlendirmişti.
"Hey," demişti aslında Sooyoung sadece. Ama Jisoo geriye sıçrayıp kollarını kendisine siper etti.
"N'olur beni dövme! Yeri'yi rahatsız etmedim hiç, sana da şöyle böyle demedim! Yemin ederim."
Uzun olan şaşkınlıkla açılmış ağzını kapatıp onu baştan aşağı süzdü. Karşısındaki kız gayet sağlıklı görünüyordu, anlam veremedi bu hâllerine. "Kim Jisoo kafayı mı yedin? Seni niye döveyim?"
"Ah! Kolum! Bırak acıtıyorsun!" Fakat Jisoo daha da ileri gidip bir çığlık attı. Sooyoung ona elini bile sürmemişti aslında. Aksine kollarını göğsünde birleştirmiş, Jisoo'nun bu garip oyunu kesmesini bekliyordu.
Biraz sonra Jisoo da aslında dayak yemediğini fark ederek duraksadı. Şimdi de karizmayı çizdirdik...Kim Jisoo neyin var senin böyle..."Ne istiyorsun?" Biraz önce tırlatmamış gibi sordu.
Sooyoung da zaten çok üzerine gitmeyecekti. Tek dilediği sorularına cevap almaktı. "Şey diyecektim...Ama sorduğumu Yeri'ye söyleme sakın. Söz ver." İçeride test çözmekte olan kızı buldu bakışları.
Kim Yeri demek... Belli belirsiz bir sırıtış yerleşti Jisoo'nun yüzüne. Uzun olanın güvenini kazanmak istiyorsa bastırmalıydı gülüşünü. Dudağını ısırdı, "Söz." Sözünde samimiydi fakat bu yine de şeytani bir planla intikam alamayacağı anlamına gelmiyordu.
"Bunu Sana'ya da sorardım ama ona güvenmiyorum pek bu konuda. Neyse, bana Yeri ne tarz şeylerden hoşlanır söyle." Konuşma tam da Jisoo'nun istediği tarafa gittiyse de şaşırmış gibi yaptı.
"Ne için öğrenmek istiyorsun?"
Park Sooyoung muhtemelen bu soruya hazırlıklıydı çünkü cevabı gecikmedi, "Bilimsel bir araştırma için. İneklerin doğasını araştırıyorum." Bu cevabı ilk uydurduğunda çok iddialı görünmüştü fakat...Jisoo hiç de inanmış gibi değildi. "Pekâlâ..." Ve uzun olan gerçekleri bu kadar çabuk itiraf edeceğini de düşünmemişti.
Flashback, 1 Hafta Önce
Sooyoung ve Sana cidden de Yeri'ye evine kadar eşlik etmişti. Uzun olanın duyguları da o zaman saklayamayacağı bir boyuta gelmişti. Eskiden kısa olanın alay etmesinden korktuğu için düşmanca tavırlarının arkasına gizliyordu hislerini. Ama şimdi...Kim Yeri omzunda uyurken...Sooyoung'un kalbi yerinden çıkıp asıl sahibine ulaşmak istiyordu.
Bu arada aynı anda onların arkasındaki koltukta uyuklayan zavallı Sana'nın ise bir Sooyoung'u yoktu. O yüzden otobüs hareket ettikçe kafasını cama vuruyordu.
Sooyoung kankasının bu hâlinden habersiz, kendisinden beklemediği bir cesaretle omzunda uyuyan kızın elini tuttu. Yeri birden uyansa...bir açıklama yapamazdı. Ama yine de bırakmadı Sooyoung. Camdan dışarı baktı, burası Yeri'nin tarif ettiği durak olmalıydı. Kızı yavaşça dürttü. Aynı anda Sana son bir defa kafasını vurdu ve kalan iki beyin hücresini de kaybetti.
"Hey geldik."
Yeri yavaşça açtı gözlerini. "Ben niye ve nasıl uyudum?" Normalde yapmadığı bir şeydi bu.
"Çünkü yazarın romantiğimsi bir sahne yazması gerekiyordu." Sana onun sorusuna bu cevabı verdiyse de arada kaynadı gitti çünkü Yeri bağırmıştı camdan dışarı baktığında.
"BURASI NERESİ?!"
Yanlış duraktalardı ve Sooyoung bir kez daha Kim Yeri'yi kendisine düşman etmeyi başarmıştı.
Flashback, Son
Kim Jisoo hikayeyi dinledikten sonra bir an gerçekten yardım etmeyi düşündü. Uzun olana acımıştı ama sonra hainin yaptıklarını anımsayınca kötülük onu ele geçirdi. Bir süre korkunç şeyler düşündü. Pek de bulabildiği söylenemezdi. "Yeri aşırı seksi şeylerden hoşlanır. Önünde über seksi danslar yaparsan kesin sana âşık olur." Evet, Jisoo'nun kafası sadece o tarafa çalışıyordu.
Bir daha Yeri'ye baktı. Onun gibi bir inek bu tarz şeylerle ilgileniyor olamazdı değil mi? Sooyoung'un pornosunu da cidden merak ettiğinden değil, kızı rezil etmek için istemiş olmalıydı. Evet, evet!
Bu defa Jisoo'nun planı başarılı olacak ve Yeri'yi sinir edecekti!
Bölüm Sonu
Yorum yapmayı unutmayın~