Karanlık neden korkutur insanları? Siyahın ağır rengi üzerimize çöktüğü için mi yoksa yalnızlık hissi en çok bu koyu renge yakıştığı için mi? Oysa hayallerimiz bir o kadar renkli ve kalabalıkken. Kimsemiz olmadığından mı yalnızız peki yoksa içimize kimsenin dokunamaması bizi tek başına kalmaya mı mahkum ediyor? İşte bu karanlık üstümüze çöktükçe yalnızlaşıyor, yalnızlaştıkça hayallere sığınıyor ve gerçeklerden bir hayaletten kaçarcasına korku ve dehşetle kaçıyoruz...
İşte Pınar'ın hayatı doğduğu gün bile beyaz olamamıştı. Her şey griden karanlığa doğru bir yolda ilerlemişti. Tıpkı şu anda olduğu gibi..
Kapının ardındaki kişi Pınar'ın ablası Lara'ydı. Pınar ablasının boynuna sarıldı ve "hoş geldin ablacım!" dedi heycanla. Lara "umarım hoş bulmuşumdur kuzucuk?" dedi ve gülümsedi. İçerden anneleri seslendi tam o sırada " Pınar, kim gelmiş?". Babaları gelip Lara'yı gördüğünde ise büyük bir öfke patlaması yaşadı. Lara " Ben artık sizin benden istediğiniz hayatı yaşamayacağım. Pınar bahsetmiş olmalı buraya neden geldi...". Lara sözlerini bitirememişti ki babası kendisine itaat edilmemesine karşı Lara'ya en iyi bildiği ceza yöntemiyle karşılık verdi. Sanki hayat yeterince hırpalamamış gibi bir de bu tokatla iyice söküp atmak istiyordu kızının yüzündeki o umut pırıltılarını. Öyle de oldu. Tüm gücünü kaybetmişti sanki genç kadın. Onun canını o tokat acıtmamıştı ama. Onun canını şimdiye kadar hiçbir zaman yanında bulamadığı babasını yine karşısında bulması acıtmıştı. Ama daha fenası kardeşine güvenmesi ve yarı yolda kalması oldu. Hem acı hem öfke dolu bakışlarını kardeşine dikti bu yüzden. Annesi geldi tam da bu anda. O da çok şaşırmıştı kızını gördüğünde. Sonra koşarak sımsıkı sarıldı evladına. Bir daha hiç bırakmayacasına sarıldı..Tüm bakışlar Pınar'a çevrilmiş bir açıklama bekleniyordu. Pınar ablasına herkese bu durumu açıkladığını ve bir problem olmadığını söylemişti ama kimseye bu konudan bahsetmemişti. Pınar'ın kafası karışmış gözüküyordu. Neler oluyordu? Ama her şeyi anlattığına emindi Pınar. Nasıl olmuştu da kaç gündür tek kelime etmemişti bu konuda. Pınar nefes alamıyordu sanki. Sanki tüm bunlar birer kabustu. Gözleri kararıyordu Pınar'ın. Siyahın en koyu tonu Pınar'ı içine çekiyordu adeta. O karanlıkta kaybolmak istiyordu genç kız. Yalnızlık bir renk olsaydı kesinlikle siyah olurdu diye düşünüyordu Pınar. Anlaşılamamak dünyadaki en koyu renkti çünkü. Gerçekler onu ürpertmişti yine. Birden bu siyahın içine bir beyaz doğdu. Pınar kendine gelip etrafındakilere baktığında artık öfke değil korku dolu bakışlarlarla onu süzdüklerini farketti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalperest
Mystery / ThrillerBu hikaye hayallerle gerçeklerin yer değiştirdiği, bir kadının çocukluğundaki yara izlerini taşıyan gerçek bir hikayedir. Mutlu hayaller..