"Peki! Şu evlilik dediğin..."
"Evet!"
"Eee, yani nasıl olacak?"
Cümlesini bitirmesiyle Suat'ın gülümsediğini fark eden genç kız, istekli görünmekten çekinerek, "Anlaşmalı evlilik gibi bir şey mi demek istiyorsun?" diye ekleme ihtiyacı duydu. Kafasının içinde dönüp duran binlerce ihtimal ve olası bir birliktelik fikriyle, kırılmaktan pişman olmaya kadar giden korkutucu duygular eşliğinde allak bullak olan zihnini aydınlatacağını umdu.
Ne kadar çabalasa da engel olamadığı hayalperest doğasını hayatın acı gerçekleriyle baskılarken, platonik aşkının sanal alemden çıkıp böyle bir teklifle karşısına çıkmasındaki şaşkınlığı üzerinden atamadı. Bir yandan ise ümit etmeye korktu... Mantığıyla arzuları arasında savaş veren benliği, geleceğini yalnız ama sağlam temeller üzerine kurmak istediği halde, karşısında oturan yakışıklı prensini hayranlıkla izlerken zorlandığını hissetti. Yaşamın durağan bir yapıya sahip olmadığını, sürekli bir değişim içinde sürdüğünü bilirken önündeki günlerde karşısında oturan adamı kaybetme düşüncesi yüreğini burktu. Kendisine, Suat'ı hayatında hangi sıfatla görmek istediğini sorduğu takdirde, olası cevaplardan çekinerek konuşmaya başlayan genç adama ilgisini yöneltti.
"Bir nevi öyle diyebiliriz. Zaten evlilik denilen kurum, iki kişinin anlaşması ve beraber yaşaması değil mi? O kısmı çok önemli değil, amaç tayinini aldırmak gerisini aramızda hallederiz."
"Hallederiz mi, o da ne demek?"
"Baya... İkimiz de yetişkin insanlarız Asya, ayrıca çok iyi anlaşıyoruz. En sevdiğim dostuma, hiç olmadı bu kadar yardımım dokunmasında anlaşılmayacak bir şey yok."
"Sen ciddisin!"
Sözlerindeki gerçekliğin aksine aklına takılan, 'En iyi dostum!' cümlesini içinden geçirdiği sırada duyguları yüzüne yansır korkusuyla ifadesini korumaya özen gösterirken, Suat'ın sadece iyi niyetli bir yaklaşım sergilediğini kendisine tekrarladı. Çocukluğundan beri sorguladığı, mutlu sonla biten masaI ve romanlara rağmen bir türlü engelleyemediği romantik doğası; gözlemlediği gerçekler karşısında hayal dünyasında yaşamayı tercih ettiği aşkını baz alarak hayal kırıklığı yaşadı. Acılardan uzak ve güvenli bir gelecek kurmayı kafaya koymuşken, gelinen durumun dengesini bozduğunu hissetti. Arzuları, istekleri, duygusal ve bedensel ihtiyaçlarını şimdiye kadar mantığı ile baskılamayı başardığı halde, Suat'ın tek bir gülümsemesi veya teması ile yerle bir olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. Aklından geçen, 'Peki ya ben, beklentilerim ne olacak?' sorusunu yine geri plana atarak daha mantıklı sorulara yöneldi.
"Farkında mısın bilmiyorum Suat, evlilikten bahsediyorsun!"
"Hayır, tayin olabilmesi için fıstığıma yardım etmekten bahsediyorum."
"Yine de hayatını tahakküm altına alacak bir karar değil mi?"
"Ben izin vermediğim sürece, hayır... İçgüdülerim çok kuvvetlidir, o yüzden gelişi güzel alınmış bir karar olmadığına seni temin ederim."
"Suat, lütfen aklımı çeliyorsun! Bütün iyi niyetine rağmen böyle bir teklifi kabul etmemin doğru olmayacağını düşünüyorum."
"O da güzel, sadece düşünüyorsun hala hayır demedin. Güzelim, Asya'm, gözümde çok önemli bir yerin var, sıkıntı çektiğini bilerek rahat edemem. Hiç kaçarı yok, her halükarda seni içinde boğuştuğun sorunlardan kurtarmayı kafaya koydum."
Ürpermesine sebep olan sözlere sıcak bakışları eklenince iyice kendinden geçen genç kız, "Söylediğin şeyler çok güzel, inan bunları duyunca çok mutlu oluyorum ama bu senin sorunun değil!" derken Suat'ı mı yoksa kendisini mi ikna etmeye çalıştığını anlayamadı. 'Evet.' demek çok kolay olduğu halde bilinmezliğin verdiği korkuyla dilinin ucuna kadar gelen kelimeyi yutmak zorunda kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İyi Olan Kazansın!
Ficção GeralKuralların belli olduğu bir oyunda uyanık olan şartları da kendisine göre değiştirebilir. Tek başına zeki olmak, bunun yanında kurnazlıkla işini görene yeterli gelmeyeceği gibi özenle kurduğu tuzaktan kurtulmasını da sağlayamaz.