2

18 3 2
                                    

Eve geldiğimde içim içime sığmıyordu. Odama girdiğim gibi montumu üstümden atıp yatağa atladım. Tek Kişilik yatağımın üstünde zıplayarak salak salak dans ediyordum.
Sonunda yorulduğumda kendimi yatağa bıraktım. Ellerimi kafamın altına koydum ve düşünmeye başladım.
Artık daha da dikkatli ve çalışkan olmalıydım. Kulübe alınmış ve Calum'u yenmiş olsam bile her şey yeni başlıyordu. Ne kadar itiraf etmek istemesemde Calum bu işte benden çok çok iyiydi.

Okulun en başarılı çizgi Romanı Game For Life tamamen onun eseriydi. Gerçekten çok başarılı bir çalışma. Defalarca okudum. Karakterlerin işlenişi, konu örgüsü, çizimler, neredeyse kusursuzdu. Tek bir konu dışında. Baş karakter hiç aşık olmuyordu. Daha doğrusu kadın bir baş ya da yardımcı karakter yoktu. Bu benim dışımda da bütün okurlar Tarafından eleştirilen bir konuydu. Bazıları bunu bir eksiklik olarak görürken bazılarıysa hoş buluyordu.
Çizgi romanın konusu erkek baş karakterimiz Jason Etrafında dönüyordu. Jason toplumdan kendini dışlamış biriydi. Çok zeki ve soğukkanlıydı da. Karakterimiz kendini toplumdan dışladığından kendini bilgisayar oyunlarına vermiş ve nerdeyse OYNADIĞI bütün oyunlarda en iyi olmuştu. Zekası sayesinde oyunların mekaniklerini hemen çözüp kavrıyordu. Son zamanlarda bundan sıkılmış ve yeni Şeyler arıyordu. O Sırada ise piyasaya yeni bir oyun sürülüyor. Adı Real Fantasy. Oyunun diğer oyunlardan farkı ise bu oyunun içine giriyordunuz. Gerçek anlamda. Karakterimiz bu oyunu görür Görmez oyun hakkında araştırmalara başlıyor. Kurgusunu, yapısı ve nasıl işlediğini kavrıyor. Oyun piyasaya sunulur sunulmaz bitiyor ve bütün oyuncular direk oyuna giriyor. Herkes halinden memnun içine girdikleri yeni DÜNYAYI keşfe dalmışken Jason oyuna hemen başlıyor. Oyun 30 katlı bir dünya gibi. Ilk aşamada herkes 1. Katta. Her katın sonunda diğer kata açılan bir kapı var tabi Öncesinde boss karakteri öldürmeniz Lazım. Katlarda yükseldikçe zorluk seviyesi artıyor. 30. Kata ilk ulaşıp bossu Öldüren ilk kişi oyunu kazanacak. Oyuna girişden yaklaşık 30 dakika sonra Jason vadide canavar keserken bir duyuru Yapılıyor.
"Herkes meydana toplansın.
Bütün oyuncular meydana toplanın önemli bir duyuru yapılacak."
Sonrasında bütün oyuncular meydana toplanıyor. Bir anda havada kocaman kırmızı pelerinli yüzü gözükmeyen bir adam beliriyor. Onlara oyunu hacklediğini. Bu saatten sonra oyunun kontrolünün onda olduğu ve eğer oyunda ölürlerse gerçek hayatta da ölüceklerini söylüyor. Oyundan isteyerek çıkılmayacağını. Tek çıkışın oyunu bitirmek OLDUĞUNU söyleyip yok oluyor. Asıl olay bundan sonra Jasonın Yaşadıkları.

Etkileyici değil mi? Kesinlikle. Calum'a her zaman içten içe hayrandım. Onun yeteneğine, hayal Gücüne ve bu yaşta bu kadar işine SAYGI duyup başarılı OLMASINA hayrandım. Ama bana bugün yaptıklarından sonra biraz hayal kırıklığına uğramıştım.

O Sırada kapının açılma sesini duydum. Bakmak için odamdan çıktım.
Ellie salonda montunu çıkarıyordu.
Beni farketti ve bana doğru dönüp
"Eeee sonuç ne?" Dedi heyecanla. Ona yaklaştım ve "Başardım" dedim bağırarak.
Ellie Sevinç çığlıkları atmaya başladı ve bana sarıldı.
"Biliyordum, biliyordum. Minera tebrik ederim." Dedi.
Gülümsedim.
"Şimdi banyoya girmeliyim ama çıkınca bunu kutlayacağız" deyip duşa koştu.

Tekrar odamdaki Aynanın karşısında duruyordum. Bugün her zamanki gibi giyinmiştim. Bol bir kapüşonlu kazak ve yüksek bel bir kot. Kazağımın eteklerini kotumun içine soktum. Kendimi şöyle bir süzdüm. Küçük göğüslerim vardı. Genelde bol üstler giydiğimden pek sorun değildi. En azından güzel kalçalarım vardı ve kot giydiğimde iyi duruyordu.Saçlarımı salık bırakmıştım ama büyük bir ihtimal sonra toplıycaktım. Saçlarım açıkken pek çalışamazdım. Her zamanki gibi yüzümde makyaja dair bir şey yoktu. Calum beni dün erkekleri etkilemeye çalışmakla yargıladıktan sonra ne kadar az dikkat çekersem o kadar iyiydi. Montumu Alıp Kapıya yöneldim. Ellie elinde kahvesiyle mutfaktan çıktı.
"Okula mı?" Diye sordu.
"Evet. Senin bugün dersin yok değil mi?"
Onaylar bir şekilde kafasını salladı.
"Bu gün klüpteki ilk günüm bana şans dile."
"O kalçalarla Şansa ihtiyacın yok." Deyip popoma vurdu.
Ona kötü kötü bakıp "Senden nefret ediyorum." Dedim.
Bana öpücük atıp odasına gitti. Bende botlarımı giyip evden çıktım.

Do you think i complimented you? HoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin