22. bölüm

491 40 23
                                    

Bugün çok şanslısınız çünkü bugün  ve yarın tüm taslaklardaki bölümleri atacağım diğer hafta hikayeyi bitirim sanırım. Bugün en az 3 bölüm atacağım.

Ertesi gün okula geldiğimde Kai’yi tam karşıda otururken bulmuştum.

Beni gördüğü anda ayaklandı bense okula doğru yürümeye başladım.

Peşimden geleceğine adım gibi emindim.

O sıra bizim sınıfa giriş yaptığımda sınıfta kimse olmadığı için şanslı sayılırdım.

Kai de hemen ardımdan girip kapıyı kapadı ve sonrasında kapıdan bir kilit sesi yükseldi.

"Kapıyı mi kilitledin?" Dediğimde önemsiz bir şeymiş gibi omuz silkmişti.

"Kolyemi verecek misin?"

"Tamam sakin ol vereceğim."

Cebine elini attı ve kolyemi cebinden çıkarıp bana doğru yaklaştı.

"Bu kolyeyi sevmeye başlamıştım."

Elimi uzattım ama kolyeyi geriye doğru çekti.

"Boynuna takabilir miyim?"

"Hayır, şunu ver yoksa ben senin boynuna pençemi takarım."

Kolyeyi elinde çevirip bana uzattı. Tutacağım sıra elimi bileğimden tutup beni kendine çekti.

Ona çarptığımda öylece yüzümü incelemeye başlamıştı. Hızlıca elinde duran kolyeyi çekip aldım.

"Benden ne istiyorsun?" Dedim yüzüne doğru nefesimi vererek.

"Ne istediğimi biliyorsun."

"Biraz mantıklı ol Kai, seninle arkadaş olmak bile mide bulandırıcı. Seninle sevgili olmak? Kırk yıl geçse bile aklımdan geçirmeyeceğim bir düşünce."

Elini bileğimde dolaştırmaya başladığında sinirle gözlerine bakmış olsam da elimi çekmedim.

Sonra bileğimden koluma oradan dirseğime doğru hareket etti eli. En son da omzuma dokundu.

"Elini kırmamı mı istiyorsun?"

"Eğer isteseydin çoktan beni engellerdin."

Elini saçlarıma atıp saçlarımı geriye doğru çekti.

"Seni öpmek istiyorum."

Dudaklarımda gezinen bakışları gerilmeme neden olmuştu.

Şu an beni öpse ne yapacağımı bilmediğimi fark ettim.

"Uzaklaş benden." Deyip onu ittiğimde gülmüştü.

Sonrasında bu sefer bir öncekinden daha hızlı olacak şekilde beni kendine çekti ve saçlarıma elini geçirip yüzüme yaklaştı.

"Neden hala hayattayım Malia?" Dediğinde nefesim hızlanmıştı. Nefesimi kontrol etmeye çalışırken bir yandan da sorduğu soruyu düşünmeye çalışıyordum.

"İnsaflı günüme denk geldin."

"Senin insaflı günün mü vardı?"

"Demek ki varmış."

Sakince saçlarıma doladığı elini çekerken fazlaca süre oyalandığını görmezden gelmeye çalıştım.

Sonrasında hafifçe inen kolunu tutup sertçe çevirdim ve onu sıraya yüz üstü bir halde yasladım.

Acıyla inlediğinde kolunu daha sert sıkmıştım.

"İnsaflı yanım geçerliliğini yitirdi sanırım."

"Tam da bunu bekliyordum işte."

Onu sertçe bırakıp "Kapıyı aç." Dediğimde büyüsü ile kapının kilidini açtı. Acıyan kolunu ovuşturmaya başladığında yanından geçip sınıftan çıktım.

Tuhaf bir andı öyle değil mi?

...

Paint It BlackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin