20.Bölüm (DÜZENLENDİ)

9.6K 632 557
                                    

Düzeltilme tarihi; 07.06.2020

Bomba bir bölümden sonra umarım sağ kalırsınız!

Başlamadan önce bir şeyi söylemek istiyorum, 'Aura' diye hikayemde bahsettiğim şey kurduğum Dünyada aslında sadece Cadılarda olan bir şey ancak çoğu cadı kendi aurasını çıkartamıyor. Bu bölümde bu konuya yeterince değindim zaten sadece kısa bir ön bilgi vermek istedim!

KASTA (YAZAR AĞZINDAN)

Bazen ölmemek ölmekten daha kötüdür,
Sonsuz bir yaşam,
Durmayan bir kalp,
Asla huzur bulmayan bir ruh,
Ve bunların hepsiyle beraber daha bir sürü sorumluluğu içinde yaşayan bir kız, Anka Kız...

O sırada tam anlamıyla bunları düşünüyordu yaşlı aura, zannedilenin aksine mutlu değildi yaptıklarından hatta hiç mutlu değildi ama yine de yapmıştı. Bazen sadece yapmak gerekiyordu onun için, yapmak ve ardından sorgulamamak belki de sorgulamadığı için kızı gibi gördüğü Ciara'yı sebepsiz yere kaybetmişti. Ardından diğer kaybettiği şeye yani sol koluna hüzünle baktı.

Normalde hiçbir aurayı yaralayamaz öldüremezsiniz ancak bu olay farklıydı, Kasta bir aura olmasına rağmen sol kolunu Ciara'nın mavi ateşleri sayesinde sonsuza dek kaybetmişti, bunu hakkettiğini farkındaydı ama bir yandan da bunu kendine yediremiyordu.

Sonuçta tüm bunlar birer yalandan ibaretti....

"Ciara Abros ile bağlantı kurabildi mi Kasta?" Aura hüzünlü bakışlarını ona seslenen ipek gibi sese sahip olan çok önceden ölmüş olan cadıya çevirdi. İkisininde mantıksal olarak ölü olmasına rağmen karşısında ki cadının gözleri Kasta'nın beyaza çalan mavi gözlerinden daha parlak ve daha güzellerdi. "Bağlantı mı? Abros'u çoktan buldu ama düşündüğümüzden daha farklı bir şey oldu." Kasta yüz ifadesini konuşmaya başlar başlamaz düzeltip ayağa kalktı ve karşısında ki mutluluktan tavan yapmış cadıya ters bir şekilde baktı.

"Sana bir terslik oldu diyorum ama hiçte endişelenmiş gibi durmuyorsun? Ayrıca senin yüzünden bir sürü saçma şey oldu, bana bir planının olduğunu söyledin Anka'yı yenebileceğimizi söyledin ama ortadan hiçbir bok yok Marta!" Kasta her zamanki gibi sakinliğini koruyamadı ve son zamanlarda hep yaptığı şeyi yaparak gördüğü ilk duvara sağlam koluyla elma büyüklüğünde ki ışık topunu göndererek zaten zar zor ayakta duran duvarı yıkıp geçti.

Kasta'nın aksine sakin olan cadı kahverengi ve beyazlarla harmanlaşmış parlak saçlarını gülerek geriye attı. "Kasta sence de fazla sinirli değil misin? Ayrıca şu an Arafta olduğumuzu unutma burada bu tarz şeyler hoş karşılanmaz." Cadı bunu der demez yanlarında huzursuzca homurdanan ölü bir ruh ağır ağır geçti, bir kaç anlaşılmayan küfürden sonra gözden kayboldu. Kasta giden ruha ve karşısında ki Cadıya göz devirip olduğu yerden geri adımlayarak bir süredir kaldıkları eve doğru adımladı.

Araf normalde sadece vakitsiz ölen ya da intihar eden ruhların bulunduğu gri bir şehirdi, cidden bir şehirdi! Evler, dükkanlar ve Dünya da olan bir çok şey burada da vardı aslında ancak kullanılmıyordu. Kasta ve Marta'nın geçtiği her ev ve dükkan bir süs gibiydi adeta var olmaması gereken fakat var olan birer nesneydiler. Ölüler bu şehirde dolanır istedikleri gibi evlere girip çıkar olmayan güçleriyle her geçen gün ölüme biraz daha yaklaşarak kururlar ancak hiçbir zaman tam olarak ölmezler. Onun dışında Arafta Kasta gibi bir aura genelde bulunmazdı hatta auralar Araf'a bile gelmezlerdi.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ANKA KIZ (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin