Bir soluk kadar yakın, yıldızlar kadar uzak derler sevgi için..
Uzanırsın yetişemezsin, yetişirsin dokunamazsın, dokunursun vazgeçemezsin...Yeni bölüm geldi umarım beğenirsiniz!
İyi okumalar!
8.bölüm
"Endişelenmenize gerek yok Aras bey! Tebrik ederim eşiniz hamile!"
Sıçrayarak gözlerini açtı Aras. Ardından elini kalbine götürdü. Kalbi inanılmaz derecede hızlı atıyordu. Bunun nedeni muhtemelen az önce gördüğü rüyaydı. Neden böyle bir rüya görmüştü anlamadı ama uyandıktan sonra bile hala o kalp çarpıntısı devam ediyordu.
"Aras bey doktor çıkıyor efendim!"
Aras kendisine seslenen adamıyla sersemlemiş beynini umursamadan ayağa kalktı ve o saçma rüyayı aklının karanlık köşelerinden birisine gönderdi. Çünkü ona göre böyle saçma bir rüya hatırlanmaya değer değildi. Gelecekte rüyasını gönderdiği o karanlık taraf yaşananlarla parıl parıl parlayacak ve gerçeği tüm şeffaflığıyla çıkaracaktı ortaya.
"Ne oldu doktor bey, nesi varmış Defnenin? Şimdi iyi mi?" Aras doktorun yanına ulaşmış ve yöneltmişti sorusunu. Ve bir süre yaşadığı *dejavu hissiyle baş etmeye çalışmıştı. Kalp atışları daha yeni yeni düzene girmeye başlamışken dejavu hissi pek iyi gelmemişti Arasa.
"Tahminlerimize göre birkaç gündür yüksek ateşi varmış. Yetersiz beslenmeyle birlikte hastalık dahada ilerlemiş ve bağışıklık sistemini çökertmiş. Bayılmasına sebep muhtemelen yüksek ateş ve açlık! Biz gerekli müdehaleyi yaptık ama bir süre çok iyi bakılması gerekiyor. Dinlenmesi için odaya aldık uyanmasını bekliyoruz. İsterseniz yanına girebilirsiniz. İzninizle!"
Hızlıca konuşan doktor yine aynı hızla terketmişti koridoru. Arasta koridorda beklemektense odada beklemeyi tercih etti ve odaya doğru ilerledi. Peşine takılan adamını farkedince ona dönen Aras kaşlarını çatarak "Sen eve git ben beklerim burda. Benden haber bekle! Çıkarken seni çağırırım" dedi. Adam sözünü ikiletmeden onu onaylayıp hızlı adımlarla hastahanenin çıkış kapısına yöneldi. Arasta hemşireden Defnenin odasının yerini öğrenip oraya ilerlemeye başladı.
Odadan içeri girdiğinde yatağın üzerinde uyuyan Defneyi buldu gözleri ilk önce. Kapıyı kapatarak yatağın yanına geldi ve hemen yan tarafta bulunan koltuğa oturdu. Ardından bakışlarını Defnenin yüzüne çevirdi. Onu bulduğu halinden biraz daha iyiydi. En azından yüzünün rengi yerine gelmişti. Sonra fırsatı varken biraz incelemek istedi Defneyi.
Deli gibi merak ediyordu aslında. Nasıl bir insan olduğunu her geçen gün daha çok merak ediyordu. İlk karşılaşmalarından itibaren ona iyi davranmamıştı ama onun nasıl büyük bir fedakarlık gösterip kızını sahiplendiğini yeni yeni idrak ediyordu. Kızına ancak, gerçek bir annenin verebileceği bir sevgi vermişti. O haklıydı, sadece doğurarak anne olunmuyordu. Onunla ilgilenen, seven, koruyan, hastalandığında başında bekleyendi gerçek annesi. Elbette biliyordu Serpil eğer yaşasaydı en az Defne kadar iyi annelik yapardı Yağmura. Ama olmamıştı işte. Daldığı düşüncelerinden çıkarak Defnenin yüzüne odaklandı tekrar.
Belkide ilk defa böyle bakıyordu Defneye. Hiç o gözle bakmamıştı ve şimdi gördükleriyle yutkunmadan edemedi. Defne gerçekten çok güzeldi. Küçük burnu insanda öpme isteği uyandırıyordu. Düzgün kaşları vardı. Zayıfladığından dahada belirginleşen elmacık kemikleri onda daha bir ayrı duruyordu. Çenesi sanki tam olması gerektiği gibiydi, ne çok büyük ne çok küçük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BIRAKAMAM!
ЧиклитBu adam az önce resmen ayaklarını yerden kesmişti ve Defne bunu bir kez daha yaşamayı çok istiyordu. Bu yüzden kedini sürekli adamın dudaklarına bakarken yakalıyordu. Aras derin bir nefes alarak konuştu. "Defne çok tehlikeli sularda yüzüyorsun güzel...