*31*

198 18 1
                                    

     Bi süre yaşadığı şoku üzerinden atamadi wonho. En son min ah ı evde bırakmıştı o hala uyuyordu ve hala orada uyuyor olması için tanrıya dua etmeye başladı. Zaten tüm gün kosusturmustu yine koşturdu.  Onun teline bile zarar gelecek olursa o adamı cehenneme göndereceğine yemin etmişti.

    Eve ulaştığında ışıklar kapalıydı hızla kapıdan içeriye girdi ve american mutfağa girdi min ah hala kanepede iki büklüm yatıyordu. Dışarıdan vuran ışık yüzüne yansımıştı yaklaştı wonho ve dizlerinin üzerinde çökerek ona baktı. Saçlarını okşadı ve yavaşça sarıldı ama onun kadar tehlikede olan başka birisi daha vardı tae woo.

     Yavaşça yerinden doğruldu ve min ah 'ın evine doğru gitti. Kapıya yaklaştığında kapının hafif irik olduğunu farketti. Adımlarını temkinli atmaya çalışarak yavaşça içeriye girdi. Salonun ışığı yanıyordu ve birinin yere çarpan gölgesini farketti. Biraz daha içeriye ilerlediğinde salonda oturan tae woo ve karşısındaki kadını farketmişti.

     Tae woo gözleri dolmuş bir şekilde kadına bakıyordu kadın ise ona birşeyler demeye devam ediyordu. Tae woo wonhoyu farketti ama ona bakmadan kadına tekrar döndü "artık beraber olabiliriz tae woo yılların acısını dindirebiliriz... ablan nerede?" Arkadan kapı tekrar açıldığında içeriye birisi girmişti. Wonho döndü ve omzunun üzerinden arkaya baktı.

    Min ah içeriye girmişti "ne yillarin acısından bahsediyorsun bizden başka acı çeken olmadı... onu bıraktığında küçük bir çocuktu... hastalandığında anne diye sayıkladı ama sen yoktun... defol evimden... " diye bağırmıştı min ah. Kadın ayağa kalktı ve min ahin yanına ulaştı "Bak kizi---.." kadını böldü ve bağırdı min ah "defolll!!"  Kadın evden çıktığında min ah titryeen dizlerini bir saniye bile ayakta tutamayacağını anladı. 

    Dizlerinin üzerine çöktü ve ağlamaya başladı. Tae woo'nunda ondan bir farkı yoktu. Wonho da min ah 'ın yanına dizlerinin üzerine çökerek sarıldı min ah bir süre sonra ona doğru döndü ve sıkıca sarıldı. Sırtını yavaşça sıvazladı onun kadar kendisi de acı çekiyordu. Kaderleri onları birbirlerine bağlamıştı. Aşk öyle birseydiki görmekten çok sevmeyi, dokunmaktan çok özlemeyi bilmekti.oyle haindir ki bi aşk nerede imkansız varsa gider ve onu bulur..

    Bir şarabın son yudumu gibiydi aşk onlar için anlaşılması zor tarif edilmesi zor ama bir o kadarda son yudum olarak tatlı. Karşısındaki bitap düşmüş harap olmuş kızı inceledi wonho. "Ben seni ne olursa olsun koruyacağım min ah... savaşacağım kişi annen bile olsa.." hafifçe tebessüm etti min ah "bende seni her zaman koruyacağım wonho... savaşacağım kişi baban olsa bile.." dedi min ah sonra da durdu ve düşündü.

    "Tuhaf değil mi? Sanki kaderlerimiz çok önceden bağlanmış gibi hissediyorum.. senin babanla yaşadıkların benim annemle yaşadıklarım ikimizde terkedildik sonuçta"histerik gözlerle baktı wonho ayriyetten babam babanı öldürdü diyemezdi ya kelimeler düğümlendi boğazına sesini çıkaramadı. Ne diyebilirdi ki biliyorum böyle birşey oldu ama olanla ölmüşe çare yok mu diyecekti...

     Onun ne kadar çok yıkılacağını hayal etti wonho. Hayali bile berbattı ne olursa olsun bunu ona söylemeden yapmalıydı onu babasından korumalıydı. Boğazında düğüm düğüm olan kelimeleri yikacak şekilde konuştu wonho "bundan sonraki kaderimizi de biz yazalım" dedi ve gülümsedi.

    Bu gecelik ne olursa olsun min ah 'ın yanında kalmalıydı wonho ama bunu nasıl yapacağını bilmiyordu. Kapıya yaklaştı ve min ah a döndü "şey.. Bugün evde kimse olmayacak ve ben tek olacağım... yani şey... evde tek olmak istemiyorum izin verirsen surda bi köşeye kivrilsam " min ah gözlerini devirdi ve karşısında aegyo yapan çocuğa baktı. "Hayır" dedi emin bir şekilde "nooluuurrr... hayaletler yesin dimi beni... ölim ben evin içinde karanliktanda korkarım oh evde tek zaten tamam iyi anladim ben seni.."

     Min ah bunun gibi bir çocukla nasıl bas edecegini bilemiyordu "iyi tamam ama sadece bu gecelik" dedi wonho yerinde zıplayarak girdi ve koltuğa atti kendini. "Acabaaaa... seninle mi uyusak" dedi ve muzipçe bakışlarını min ah 'ın Üzerine atti. "Aklından bile geçirme " dedi ve odasına giderek battaniye ve yastık getirdi min ah. Sonra da tekrar odasına gitti.

     Wonho ceketini çıkardı ve etrafi kolaçan etti. Camdan dışarıya baktı ve orada bir aracın durduğunu farketmişti genelde araçlar sokağın bu tarafına araç park etmezdi. Perdeyi kapadı ve ışıkları da sonra perdenin arkasından aracı izlemeye başladı. Içinde birileri oturuyordu ve burayı izliyorlardı.

     Tum gece evin içinde dolandı wonho onlara tek zarar bile gelmesine dayanamazdı. Güneş yavaştan ağarmaya başladığında birazda olsa geceyi atlattığı için rahat hissetmişti wonho. Min ah kalkmadan önce yatağa girdi ve 1 saat uyudu. Kalktığında min ah onu dürtüyor ve basında bağırıyordu "yah uyansana artık ölü uykusuna mi yattın?"

    Wonho min ah ı kendine çekti bunun üzerine min ah wonhonun kucağına düşmüştü. Wonho iki kolu ile min ah ı sardı ve gözlerini tekrar kapatti. "Yah tae kalkcak bırak beni" dedi min ah o sırada tae woo odadan çıkmış ve ikisini öyle görmüştü hızla arkasını döndü ama kafasını kapıya çarptı "sabah sabah oda diye bişey var ya.." diye bağırdı tae woo.

     Min ah yerinde hızla doğruldu ve saçlarını düzeltti sonra da wonhoyu kaldırdı. Hep beraber kahvaltı yaptıktan evden çıkmışlardı. Wonho kolunu min ah 'ın koluna geçirdi ve kiraz çiçeklerinin süslediği parktan yürümeye başladılar. Iksii de eğlenirken eğlenceleri donmustu. Min ah''ın annesi ile wonhonun babası kol kola onlara doğru geliyordu..

Yarında okul açılıyor falan filan ee nabuyunuz ben işte nefes alıyorum sjsjsndjd. 💖💖💖 

LAST PIECE //wonho//Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin