Luke haklıydı, planından bara girer girmez nefret ettim.
Neden bir bara geçit açarlar merak ediyordum ama her sormak için başımı kaldırdığımda daha ağzımı açmadan Luke beni susturup yere bakmamı tembihliyordu. Aslında benimle tek kelime konuşmuyordu ancak bileğimi tutan elini her seferinde daha çok sıkıyordu. Bunu sinirlerine hakim olamadığından mı yoksa gerginlikten fark etmeden mi yaptığını bilmiyordum ama bileğimin morarmaya başladığını anlayabiliyordum. Özellikle son sefer sıktıktan sonra elini hiç gevşetmedi, parmakları tıpkı çelik gibiydi.
Barın diğer ucundaki kapıya doğru yürürken Luke karşımıza çıkanlarla ayaküstü sohbet ediyor ve bir şey çaktırmamaya çalışıyordu. İçeri girerken fazla yalan söylemesine gerek kalmamıştı. Kapıdakilere Kronos ile hikayesinin başını anlatması yetti. Yeni hikayesinde Percy onu oyalarken tanrılar Olimpos'a dönmüştü ve Kronos'u hapsedip Luke'u ceza tarlalarına göndermişlerdi. Hades kaybolduğunda ise Luke buraya gelmiş ve ailemi Tartarus'a yolladıktan sonra beni kendine köle olarak almıştı. Öylesine rahatça yalan söylüyordu ki bir an ben bile hikayesine inanmak üzereydim. Ama Luke hikayesini anlattıktan sonra bileğimi gevşekçe tutan parmaklarını hafifçe aşağı indirmiş ve avcumun içini okşamıştı. Bunu neden yaptığını bilmiyordum ama rahatlamamı sağlamıştı. Ardından içeri girmişti ve birden gerilmişti. Ben de onu rahatlatmak isterdim ancak içeride başımı yerden kaldırmamamı ve bana dokunan adamların kafalarını koparmamamı tembihlemişti, yoksa kalan adamlar da bizim kafamızı koparırdı.
Kafalarını koparmak istediğim birkaç adamın arasından geçip kapıya iyice yaklaştık. Bir adam daha bacağıma dokunduğunda dişlerimi sıkıp içimden ona kadar saydım. Kapıya az kaldığını fark ederek umutlanmıştım ki Luke kolumdan çekip bara doğru yönlendirdi. Başımı kaldırıp ne halt ettiğini soracaktım ki bileğimi daha da sıktı.
Bir tabureye oturup bira ısmarladı. Çaresizce pes edip yanındaki tabureye oturacaktım ki Luke kolumdan hızlıca kendine çekti. Çekmesiyle dengemi kaybettim ve ona yaslandım. Luke fırsattan yararlanıp kulağıma fısıldadı. "Köleler oturamaz, ayakta beklemek zorundasın."
Başımı sallamakla yetindim çünkü biraz önce benim oturacağım yere başka bir adam oturdu. Saçı sakalına karışmıştı ve kıyafetlerinin leş gibi kokusunu buradan alabiliyordum. Adam bana bakıp gülümsediğinde kırık dişlerini görüp midem kalktı. Luke'un dediğini hatırlayıp başımı yere eğdim. "İstersen kucağıma oturabilirsin güzelim." dediğinde içimde bana dediği hakkında kötü bir his oluştu. Luke kötü bir bakış atmış olacak ki adam ekledi. "Tabii efendin izin verirse. Malını paylaşmaz sorun olmaz değil mi evlat?"
Luke buz gibi bir sesle konuştu. "Aslında olur, o yalnızca bana ait." dedikten sonra elini belime koydu. Önce ne yapmak istediğini anlamadım ama sonra kucağına oturmamı istediğini anladım. İstemeyerek de olsa kucağına oturdum.
Tek elini bir bacağımın üzerine koyup düşmememi sağladı, diğer eliyle de yeni gelen birasını içti. Elinin tenime değdiği yer adeta yanıyordu ve kalbim göğüs kafesimi parçalarcasına atıyordu. Ne yazık ki bu his kısa sürdü. Luke birasını içmesiyle öksürmeye başladı ve beni kucağından ittirdi. Bira şişesi yere düştüğünde endişeyle Luke'a baktım. Yüzü mosmor olmuştu ve boğuluyor gibi gözüküyordu. Barmen ise keyifle ona bakıyordu. Luke öksürüklerinin arasında konuşmayı başardı. "Sen... Bana..."
"Ne mi yaptım?" diye keyifle cevapladı yaşlı barmen. "Bize yalan söylediğini anlamamız birkaç hafta aldı ama anladık, kahraman. Sen Kronos için savaşırken ölmemişsin, onu yok ederken ölmüşsün. Burada olmayı hak etmiyorsun, o iyilik melekleri gibi Tartarus'u hak ediyorsun ve hak ettiğini alacaksın. Ama önce..." diyerek barmen bana ve diğer yanımda oturan iğrenç adama baktı. "Antaeus, kızı alabilirsin, artık senindir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elysium | thaluke
FanficHayaletim Nereye gittin? Önceden olduğun ruha ne oldu? Ulaşamayacağım bir şey arıyorum Benim için iyi olmadığını söyledin Çünkü ben hep senin peşindeyim Ve yemin ederim sen beni bıraktığında senden nefret etsem de Yine de hoşuma gidiyor