sixteen

171 20 10
                                    

LUKE

Omzuma saplanan ok yüzünden acıyla inledim. Thalia kıpırdanıp başını kaldırdı. Büyük ihtimalle onu tutan koluma ok saplandığı için sarsılmış ve uyanmıştı. Daha neler olduğunu soramadan tepemizden bir ok daha geçti ve Thalia sıkıca bana yapıştı. "Neler oluyor?" 

"Avcılar bizi düşürmeye çalışıyor."  

"Ne?" diyerek Thalia başını kollarımın arasından çıkarttı. Hızla gelen ok kafasına doğru gelirken dönüp Thalia'nın önünü kapattım ve ok sırtıma saplandı. 

Acıyla dişlerimi sıktım. "Thalia biraz yerinde durmaya ne dersin?"

"Onlarla konuşmam gerek, beni yaklaştır."

"Sen aklını mı-"

"Sadece dediğimi yap!" Gözlerimi devirip geriye doğru bir adım attım ve bir ok daha sırtıma saplandı. 

Kutsanmışlar Adası'na yeterince yaklaştığımızda Thalia Eski Yunanca bir şeyler söyledi ve sırtıma oklar gelmeyi kesti. Ama o ana kadar sırtıma en az on ok saplandığı için gözlerimin önünde çoktan noktalar oluşmaya başlamıştı. Adaya çıkar çıkmaz Thalia'yı bıraktım ve kendimi yere attım. 

Thalia tereddütle diğer kızlara baktıktan sonra yanıma çömeldi. "Ne oldu sana?"

"Vücudumda yaklaşık yirmi ok var ve sanırım fazla Tartarus havası soludum." der demez Thalia sırtımdaki bir oku çıkarttı. Acıyla inleyip ellerimle yerdeki toprağı avuçladım.  

Bir kızın tepeme geldiğini duydum. "Neden ona yardım ediyorsun? O Kronos..."

"Kronos onu kullanıyordu Phoebe. Luke normalde kötü biri değildi, üstelik bana buraya gelmemde çok yardım etti." dedikten sonra iki ok daha çıkarttı. 

Tepemdeki kız iç çekip yanıma çömeldi ve üç oku aynı anda çıkartınca çığlık attım. "Bebeklik yapma. Zaten ölüsün, bağırmanın ne anlamı var?"

"İstersen senin sırtından üç ok-" derken sertçe iki ok daha çıkardı ve tekrar çığlık attım. 

Sırtımdan kalan okları çıkartırken de birkaç kez çığlık attım ve işleri bitince kız beni sırtüstü yatırıp suratıma suya benzer gümüş renkli bir sıvı döktü. Öksürerek doğruldum ve elimi yüzüme götürdüm. "Bu ne?"

"Seni ilgilendirmez," Kızıl saçlı kız beni tersledikten sonra ilgiyle Thalia'ya baktı. "Thalia ne oldu? Yani... Nasıl oldu?"

"Kendi isteğimle öldüm, Phoebe. Uzun hikaye ama Bianca'yı bulmam gerekli. Nerede olduğunu biliyor musun?" 

Kızıl saçlı kız başını salladı. "Seni ona götürürüm ama önce..." dedi ve sanki bir böcekmişim gibi bana baktı. 

Thalia da tereddütle bana baktığında yüzündeki o tanıdık ifadeyi gördüm. İşte o zaman anladım; yüzündeki ifade Othrys Dağı'ndakiyle aynıydı. Beni bırakması gerekiyordu ancak bu ona acı veriyordu. Burası Avcıların bölgesiydi ve Kronos'a hizmet etmemiş olsam bile ileriye gidemezdim. İçimden burasının diğer melezlere de ait olduğunu, Avcıların her şeye sahip olamayacağını Phoebe'ye hatırlatmak geldi ama Thalia'ya bakınca vazgeçtim. Phoebe ile kalmak için kavga etmem Thalia'ya daha çok acıdan başka bir şey vermezdi. Üstelik kaçınızması engellemek saçmalıktı; Thalia ile sonunda yine ayrılacaktık. Ben onun gibi değildim, Hades dirilmeme asla izin vermezdi. 

Elimi uzatıp Thalia'nın elini tuttum. "Thalia, sorun değil. Gerçekten" dedikten sonra gülümsedim ve Thalia'yı alnından öptüm. "Annem ve babam hakkında söyledik..."

"Onlara ileteceğim." dedi Thalia hızla başını sallayarak.

 Thalia'nın yüzüne daha fazla bakamayacağım için tuttuğum ellerine baktım. "Annabeth'e de selam söyle ve Hermes kulübesine de onları küçük düşürdüğüm için özür dilediğimi söyle."

"Söylerim." dedi Thalia. Sesinin ağlamaklı çıktığını fark ettiğim için yüzüne bakmaktan hepten vazgeçtim. 

Ona sıkıca sarıldım, birkaç dakika öylece kaldık. 
Phoebe'nin sahne öksürüğü Thalia'nın benden ayrılmasına neden oldu. Ayağa kalkıp Tartarus'un çukuruna baktım, ardından başımı tekrar Thalia'ya çevirdim. 

"Bianca ile iyi şanslar." dedim ve boşluğa atladım. 

-

Bu sefer karşıya geçmem daha çabuk oldu. 

Ayaklarım karaya basar basmaz ayakkabılarımdaki kanatlar kayboldu, sanırım onları bir gün için fazla yormuştum. Omuz silkip başımı kaldırdığımda boğazıma bir kılıç dayandı. "Geri dönmen ne karar iyi oldu tahmin edemezsin."

Boğazımdaki kılıcın elverdiği kadar etrafıma bakındım. Yaklaşık yirmi kişilerdi ve hepsi silahlıydı. Gözlerim Ethan'ı aradı ama hiçbir yerde bulamadım. Yine de endişemi belli etmemek için sırıttım. "Karşılama mı hazırladınız? Çok hoş!" 

Karşımdaki adam da sırıttı. Bir an beni bırakacağımı sandım ama boğazımdaki kılıcı sertçe ittirince kılıç korkunç bir sesle boğazımın diğer tarafından çıktı. Ağzıma kanın metalimsi tadı gelmeye başladığında ayaklarımın tutmadığını hissettim ve adam kılıcını çıkarttığında yere yığıldım. 

Adam yanıma çömelip kulağıma eğildi. "Diğer arkadaşından daha eğlencelisin, seni sevdim."

Dişlerimi sıktım. "Ethan... Ne yaptınız ona?"

"Biz mi? Ah hayır, biz bir şey yapmadık."

"Ama isterdik," diye yanıtladı başka bir adam." Onunda omuriliğini kırıp derisini yüzmeyi her şeyden çok isterdim."

"Ka-Kaçtı mı?" diye mırıldandım umutla. Ama kulağımın dibindeki adam kahkaha attı. "Öyle de diyebiliriz. Bize teslim olmaktansa Tartarus'a atlamayı tercih etti."

Duyduklarım karşısındaki boğazıma bir yumru oluştu. Gerçi bu oldukta ironikti, özellikle de boğazımda kocaman bir kılıç kesiği varken. 

Adam sırtıma eliyle vurup kahkaha attı. "Neyse ki sen varsın ve hiçbir yere gidemezsin. Bize istediğimiz her şeyi verebilirsin." 

"Rüyanızda görürsünüz." diye bağırdım ama sesim korku dolu çıktı. 

Adam eliyle omzumdan tutup beni sırtüstü çevirdi. "Bunu göreceğiz," dedi ve kılıcını bacaklarımın arasına sapladı. 



elysium | thalukeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin