three

308 34 27
                                    

Daha ne kadar yürüyeceğiz?" diyerek Luke'a baktım. Ama o oralı bile olmadan yürümeye devam etti. Gözlerini ilerideki bir noktaya dikmişti ve bomboş sokakta dümdüz yürüyorduk.

Bir süre sonra sonra aynı soruyu tekrarladım. Bu sefer Luke gözlerini kırpıştırdı ve önce bana sonra yola baktı. "Az kaldı. Güvenlik katmanını geçtiğimizde güvenli bölgede olacağız."

Güvenli bölge deyince birden olduğum yerde durdum. Luke da durmamı fark etmiş olacak ki o da durup bana döndü. "Neden durdun?"

"Beni Elysium'un kalbine götürecektin, güvenli bölgeye değil!"

Luke iç çekip bana baktı. "Seni oraya götüreceğim ama önce yolda kullanacak silah bulmamız lazım."

"Silah mı? Ne önemi var ki? Zaten ölüyüz, tekrar öldürülemeyiz." Bu soruma karşılık Luke yine iç çekti ve belindeki bıçağı alıp bana doğru fırlattı. Bıçak havada takla atıp tam kalbimin üzerine saplandı. Acıyla inleyip bıçağı çıkarttım ve kaşlarımı çatıp Luke'a baktım. "Deli misin sen?"

"Bu sorunun cevabıydı. Evet, onlar da bizim gibi ölü olduğu için onları öldüremiyoruz ama acı çekmelerini sağlayıp zaman kazanabiliyoruz." dedi ve yürümeye devam etti. Elimdeki bıçağa sinirli bir şekilde bakıp ben de onu takip ettim.

Kısa süre sonra altgeçit gibi bir yere geldik. Luke bana dönüp elini uzattı. "Bıçağımı alabilir miyim?"

"Ne yapacaksın? Beni yine mi bıçaklayacaksın?" Luke iç çekip gözlerini devirdi. Bıçağı ona sertçe verdiğimde Luke girişe bakış attı sonra tekrar bana döndü. "Eğer on dakika sonra dönmezsem beni bırak ve arkana bakmadan kaç."

"Makul." diyerek omuz silktiğimde Luke bir şey söyleyecek gibi ağzını açtı sonra geri kapattı ve altgeçitten içeri girdi.

İçimden 600'e kadar saymaya başladım. Daha beş yüze gelmiştim ki Luke altgeçitten kafasını çıkarttı. "İçerisi temizlendi."

Ne dediğini pek anlamamıştım ama peşinden aşağı indim, tabi buna aşağı inmek denebilirse. Merdivenlerden sonrası yoktu. Yani, gerçekten yoktu. Bir zamanlar altgeçit olan zemin artık birinci sınıf Tartarus biletiydi. Bu kadar yükseklikten bile Tartarus'un zehirli havasını alabiliyordum. "Burası... Bizi yok etmeye mi çalışıyorsun?"

"Evet, rahat bana battı da." Luke homurdanıp yukarı zıpladı. Bir an gerçekten aşağı atlayacağını düşündüm ama sonra elinde bir ip merdivenle karşıya geçtiğini gördüm. Karşıya geçerken beni de peşinden çağırdı. Bu delilikti. O ip koparsa Tartarus'u boylayacaktık. Ama yine de peşinden gittim.

Karşı tarafa geçtiğimizde Luke yere inmeme yardım etti ve keyifle gülümsedi. "Eğlenceliydi ha?"

Yüzüne bir tokat attım ve kelimeleri sanki bir zihinsel özürlüyle konuşur gibi tek tek söyledim. "Sakın. Bir. Daha. Böyle. Aptalca. Bir. Şey. Yapayım. Deme."

Luke gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıp başını salladı. Onu orada bırakıp merdivenleri çıkmaya başladım. Altgeçidin kapısına gelmiştim ki ayaklarımın dibine bir ok saplandı. Aklıma ilk gelen düşünce Artemis Avcılarıydı, bu yüzden gülümsedim. Ama emri veren erkek sesini duyunca yüzümdeki gülümseme soldu. "Kim olduğunu söyle yoksa seni Tartarus'a göndermeden önce dart tahtası niyetine kullanırız."

"Ben Thalia Grace, Zeus'un kızıyım ve Artemis Avcıları teğmeniyim."diyerek ellerimi kaldırdım ve altgeçitten dışarı çıktı. Bu sefer hiç ok gelmedi.

Günışığına çıktığımda boğazıma bir kılıç doğrultuldu. Tam bir şey söylemek için ağzımı açıyordum ki oradaki herkesin benim yaşlarımda olduğunu fark ettim. Melezler. Bazılarının üzerinde eski kıyafetler vardı bazılarının ise turuncu – mor sıradan tişörtleri vardı.

"Onu bırakın," sesini duyduğumda okçuların arasından biri indi. Sarı saçları ve mavi gözleriyle aynı babası Apollon'u andırıyordu, yani tanrı halini.

Lee Fletcher bana doğru yürüyüp gülümsedi. "Onun ceza tarlalarından gelmediğine yüzde yüz eminim." dedi. Sonra başını eğip arkamdan gelen Luke'a baktı. "Ama onun için emin değilim." 

elysium | thalukeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin