eight

259 26 24
                                    

Ölü olmaktan, Luke Castellan'dan ve şimşek çaktıramamaktan nefret ediyordum. Ama içlerinden en çok bira içmek için duran Luke Castellan'dan. 

Yüzü mosmor olup yere yığıldığında o kadar sersemlemiştim ki doğru düzgün dövüşemedim bile. Antaeus isimli iri yarı adam bana doğru geldiğinde yüzüne bir yumruk atmayı denedim ama elim yüzüne değer değmez duvara vurmuşçasına kırıldı. Acıyla elimi geri çekip geriledim. Barmen bana bakıp bir kahkaha attı. "Bir Artemis Avıcı, daha iyi! Beyler kız barın ortak malıdır, yakalayan istediğini yapabilir." 

Bu noktada Luke'un haklı olduğunu anladım. Avcı olduğumu anlar anlamaz bütün adamlar bana döndü. Çoğunun yüzüne bakılırsa Avcıları yakından tanıma şanssızlığı yaşadıklarını anlamıştım. 

Büyük bir hata olduğunu bildiğim halde başımı çevirip yerdeki Luke'a baktım. Adamlardan birkaçı onun etrafında toplanmıştı. Bir adam önce Luke'un sırtını tekmeledi ama Luke hiç tepki vermedi. Gözleri açıktı ancak hala yüzünde boğulmanın dehşet ifadesi vardı. Önce adamın neden boş yere tekmelediğini anlamadım ama sonra Luke'un omuriliğini kırdığını anladım. Luke zehrin şokundan kurtulsa bir felç olmuştu, ellerinden kaçamayacaktı. Adam elini Luke'un saçlarına sokup Luke'un başını sertçe geriye çekti ve hançeriyle Luke'un boğazını kesti ama Luke hiç tepki vermedi. 

Onu da taşımam gerektiği gerçeğini kavradıktan sonra bana ödülmüş gibi bakan pisliklere geri döndüm. Kılıcımla hançerimi sırt çantama koymuştum ve çanta şimdi Antaeus'un ayaklarının dibindeydi. Onları çantaya koymam için ısrar eden Luke'a içimden bir kere daha küfrettim. 

Etrafa bakınıp silah olarak kullanabilecek bir şeylere bakındım. Tabure! Hemen yerdeki tabureyi alıp en yakınımdaki adamın kafasına geçirdim. Tabure parçalanırken adamın yanındaki boşluktan geçip Luke'a doğru koşmaya başladım. 

İlk birkaç saniye harika gidiyordu ta ki biri saçlarımdan yakalayıp beni sertçe geri çekene kadar. Adamın çekişiyle geri gitmek zorunda kaldım ve sırtımı bir tabureye çarptım. Kendime gelmeye çalışırken bana doğru gelen bir adamın bacaklarının arasına bir tekme attım ve adam yere kapaklandı. Onun arkasından hızla gelen bir adam da ona takılıp yere düştü. Tam doğrulacağım sırada biri aniden sırtımdan yere ittirdi. 

Yüzüstü yere yapıştığımda ise sırtıma bir tabure geçirdi. Acıyla inleyip kalkmaya çalıştım ama bu sefer de tekmelemeye başladılar. Canımın aşırı yanmasına karşı tuhaf bir şekilde rahatlama da duyuyordum. En azından döverek sinirlerini çıkartıyorlardı, daha kötüsü de olabilirdi. Dayak yemek tecavüze uğramaktan daha iyiydi. 

Omuriliğim kırıldığında adamlar beni teklemeyi kesti ve büyük bir hata yaptığımı anladım. Percy'nin bir numaralı ve en önemli kuralını unutmuştum; ASLA 'daha kötüsü de olabilirdi' deme! 

Adamlardan biri beni yerden kaldırıp bar tezgahına yapıştırdılar. Ne kadar hareket etmeyi denesem de hiçbir şey yapamadım. 

"Önemli kemiği önce ben kırdım, kız ilk benim!" 

"Hayır, önce ben kırdım! Kız önce benim!"

"Saçından yakalayan bendim, kız benim olmalı!"

Midemi bulandıran konuşmalarını dinlerken başımı Luke'a çevirmeyi başardım. En azından başımı hareket ettirebiliyordum. Luke kendine gelmeye başlamıştı çünkü bir adam karnından anlayamadığım bir organını çıkartırken bağırıyordu. Adam organı yere attıktan sonra tekrar elini tekrar Luke'un karnına soktu. Luke acıyla tekrar bağırdı. Sesini neden daha önce duymadığını bilmiyordum, belki de tekmelerden duyamamıştım. 

elysium | thalukeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin