Bir süre sonra Selanik şehrine ulaştılar. Otobüsten indikten sonra ilk iş olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün doğup büyüdüğü evi ziyaret etmek üzere yola çıktılar. Kısa bir yürüyüşün ardından evin bulunduğu sokağa geldiler. Evin önünde ziyaretçilerin oluşturduğu kuyruk sokağın başına dek uzayıp gidiyordu. Sıraya girip uzunca bir süre bekledikten sonra büyük dış kapının önündeki güvenlik noktasından geçip, bahçeye girmeyi başardılar. Küçük bahçe de tıpkı dışarısı gibi hınca hınç doluydu. Bahçede ve evin girişindeki merdivenleri dolduran her yaştan insanın ellerindeki Türk bayrakları ile kalabalık adeta bir gelincik tarlası gibi görünüyordu. Kalabalığın içinde yer alan orta yaşın üzerindeki birkaç kadının ağladığı görülüyordu. Zeynep Remziye'ye dönüp;
''Şu kalabalığa bak. İşte Türk milleti bu. Bu özel günde atasını ziyaret etmek için adeta yarış halindeler. ''
''Burasının böylesine kalabalık oluşu çok hoş gerçekten insan gurur duyuyor. ''
''Bu kadar kalabalık olmasında, bu günün 19 Mayıs olmasının da katkısı var ama buradaki insanların yüzde doksanı ziyaret için Türkiye'den kalkıp gelmiş. ''
İki kat ve bodrumdan oluşan beyaz badanalı eve bakıp;
''Atamızın bu evde doğup büyüdüğünü bilmek çok duygulandırdı beni. ''
''Tam olarak öyle değil aslında. Atatürk ve ailesi evi boşaltıp Türkiye'ye gittikten sonra buraya bir Rum aile yerleşmiş. Daha sonra ev bombardımanda yıkılmış. Atatürk cumhurbaşkanı olduktan sonra atamızın tarifi üzerine ev tekrar inşa edilmiş ve o dönemin eşyaları ile döşenmiş. ''
''Öyle bile olsa onun bu sokakta doğup büyüdüğünü, bu bahçede oynadığını, bu kaldırımda yürüdüğünü bilmek içimi bir tuhaf etti. ''
''Haklısın arkadaşım Mustafa Kemal Atatürk bir döneme damgasını vurmakla kalmamış, Vatanımızın düşmandan temizlenmesini sağlayan Kurtuluş Savaşını başlatmış, Çanakkale Savaşlarında bir avuç askerle destan yazmış. Türkiye Cumhuriyetinin temellerini atan, Türk Ulusu için çok önemli bir insan. Bu ortamda duygulanmamak mümkün değil. ''
Nihayet birkaç basamaktan oluşan merdivenden çıkıp, evin içine girmeyi başardılar. Taşlıktaki genç görevlinin uyarısı üzerine birkaç dakika daha bekleyip, Atatürk'ün çalışma odasının ve bazı giysilerinin yanında şahsi eşyalarının da sergilendiği odaları gezdiler. Dik ahşap merdivenden yukarı kata çıkıp Atatürk'ün doğduğu odayı gördüler. Daha sonra yine aynı merdivenlerden aşağı bodrum katına inip, küçük kapıdan bahçeye indiler. Bahçedeki iki küçük kabinden oluşan tuvalete girip ihtiyaç gidermeyi de ihmal etmediler.
Tekrar otobüse binip, birkaç sokak sonra inip aşağı sahile doğru yürümeye başladılar. Şehrin araç trafiğine kapalı ünlü meydanında yer alan Aristotales heykelinin yanında resim çektirdiler. Meydanda yer alan hediyelik eşya satan birkaç dükkana girdiler. Üzerlerinde Atina şehrine ait semboller bulunan kupa, anahtarlık, magnet ve baskılı tişört dışında bir şey bulunmayan dükkanlardan bir şey satın almadan çıktılar. Gittikçe artan rüzgar yürümelerini güçleştirse de deniz kenarına indiler. Hat boyunca uzanan kafelerin önünden geçerken hırçın dalgaların beton kaldırımları dövdüğü beyaz köpüklü lacivert denize bakarak yürürlerken, Zeynep Remziye'ye dönüp;
''Bu şehir bana İzmir'i hatırlattı. Rüzgarı, denizi yapıları birbirine benziyor. ''
''Benzemeleri normal. Neredeyse aynı coğrafyada yer alıyorlar. ''
Biraz daha dolaşıp, daha önce rehberin bahsettiği soğuk kahvenin tadına bakmak üzere bir kafede oturdular. Kahvenin tadını hiç beğenmediler. Ardından sahil şeridi boyunca yürüyüp, ünlü Beyaz Kulenin önünden geçip Makedonya'ya gitmek üzere otobüse bindiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZEMLİ YABANCI (KİTAP OLDU. )
RomanceBalkanlar' dan başlayıp İstanbul'a uzanan macera dolu bir aşk hikayesi okumaya hazır mısınız? Huzurlarınızda GİZEMLİ YABANCI.