Geceyi güneş siler,beni senin hasretin...

144 15 10
                                    

...Kırgın bakışları vardı.
Lakin neden kırıldığını anlayamadım. İnsan sevmediğine kırılır mıydı ?
Saçma. Belki de o da ismini bildiği yüzünü bir kere gördüğü insanlara kırılanlardandır.
"Gidiyorsun. Gidiyorsun ve bunu elinde valizin kapıdan çıkarken haber veriyorsun."
Kabul bu yaptığım büyük saygısızlıktı. Ama beni umursamayacağı düşüncesine kendimi öyle bir kaptırmıştım ki bunun onu kıracağını düşünmemiştim. Sanmıştım ki gözleri mutlulukla dolar. Sevinir. En başından beri gitmemi isteyen o değil miydi ? Şimdi ben giderken neden gözlerinde anlamlandıramadığım bir duygu peyda oldu. "Gidiyorum. Sevinmelisin. Sorumluklarından biri eksildi. Yok artık bir baş belan."
En içten gülümsememi verdim ona. Derler ki, bir insan bir insanı en son nasıl görürse ölünceye kadar öyle hatırlarmış. Bu kapıdan adımımı attığım an beni yavaşca unutacağını biliyorum. Ben onun hiç istemediği birisiydim. Bakmaya mecbur kaldığı birisiydim. Gözünde hiçtim.
Yine de hafızasında kısa bir süre yer edinecek olsam bile o kısacık sürede gülümsemem kalsın istedim aklında. Belki sarhoş olduğu bir vakit ansızın düşerdim zihnine,sarhoş kafayla severdi beni birkaç saniyeliğine bile olsa. Hayal kurmakta üstüme yoktu.
"Güneşi bulmak,ona kavuşmak istediğini söylemiştin. Seni buraya bağlayan hiçbir şey yok mu ?"
Güneş ? Benim bulduğum güneş beni istemiyor ki,nasıl kalırım. Bu seferde güneşden kaçmak istiyorum. Çünkü benim güneşim beni ısıtmıyor,yakıyor ve bunu fark edemiyor.
" Güneşimi buldum ben, ama söylesene benim güneşim beni istemiyorken nasıl dururum. Sıcaklığına sığınmak istediğim güneşim beni yakarken,beni aydınlatmasını istediğim güneşim benim her adımımda bana arkasını dönerken.
Benim ona atılan her adımımda bana arkasını dönen güneşe nasıl sığınırım.
Bu şehir artık bana daha soğuk gelirken. Bu şehirdeki rüzgarlar taşıyordu soğuku yüreğime, üşütüyordu bu şehir her güneşe aşık olanı.
Bu şehirdeki güneşler küskündü bana, bu şehrin güneşi ısıtmıyor,üşütüyordu...
Bu yüzden gidiyorum. Ya başka güneş doğsun üstüme
-ki aklım ve kalbim her daim diğer güneşde kalacak-
ya da karanlıkda,soğukda yaşamayı öğrensin bu ruh bu beden. Dağları aydınlatan bütün insanları ısıtan güneşe gideceğim. Benim güneşim battı ama o hala var. Belki o ısıtır içimi,belki o umut olur karanlıkta kalmış düşlerime,belki o doldurur ruhumdaki boşluğu. Gidiyorum,batan güneşimle. Zaten en başından beri ben gidecektim ve sen benim gitmemi dört gözle bekleyecektin. Hikayenin başında böyleydik sonunu değiştiremeyiz. Benim güneşim diyorum ya,yalan o hiç benim güneşim olmamıştı. Başkasının güneşini sahiplenmek istedim  bu da en çok beni yaraladı. Gidiyorum. Yeniden doğma umuduyla batan beni kurtarmaya gidiyorum. Yürüdüğüm yollarda yaşanan,anılarla dolu toprağı,paçalarıma dolamaya gidiyorum. Ellerim heybemde güneşi bulmaya gidiyorum. Rüzgarın gittiği,bana da "git" dediği yere gidiyorum."
  Son sözlerimdi bunlar ona.
Onun yanında yaşadığım zaman boyunca en uzun konuşmamdı bu onunla.
Kapıyı usulca kapattım ardımdan. Benim güneşim bana ait değildi işte,sahiplenemiyordum. Her sahiplenmeye kalktığımda yakıyordu ne var ne yoksa. Dokunmaya kalksam avuçlarım alev alıyordu. Hiç korkusuzca dokunamadım,sevemedim, sığınamadım sıcaklığına. Bakmaya kalksam gözlerimi acıtıyordu. Hiç korkusuzca,gözümden yaş gelmeden bakamadım ona. Ben ısınmak için sığındıkça o beni hep yakıyordu. Hiç merhameti yoktu. Oysa tutsaydı soğuk ellerimi anında ısınırdım. Bir kere sarılsaydı ömür boyu üşümezdim. Bir kere bakmama izin verseydi ona doyasıya,o zaman gözlerimden bu kadar yaş gelmezdi. Ama yapmıyordu, hiç konuşmuyordu...
Her ne kadar 'kal' der gibi olsa da belki de içten içe seviniyordu. Bir kitabın satırlarından akar kanlar,göz yaşları. Benim kitabım cinayet mahali, göz yaşı denizi,benim hikayem hiç başlamadan bitti.
Derler ki;
Bir insan neyi umut ederse onun için zemin hazırlar,olmasa da oldu görür,kendine kendinden habersiz yalan söyler ve yalanlarına inanırmış. Belki gözkerindeki kırgınlığı ben hayal edip inanmışımdır. Gitme diyecekmiş gibi olan hallerini hayal edip inanmışımdır. Ve inandıklarım canımı yakmasın diye gidiyorum. Su akar yatağını bulur.

****************************
Bayağı uzun bir bölüm oldu.
Bunu okuduğum ve çok etkilendiğim bir kitaptan etkilenerek yazmıştım. Kitabın ismini unuttum ya ingilizceydi ve benim ingilizcem çooookk kötü...
Umarım bölümü beğenirsiniz.
Yazım hataları varsa affedin.
Hepinizi çok seviyorum Sessiz Satırlarım. Öptüm😘
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Kitabı sevip sevmediginizi söyleyin. Eleştirin. Medyaya ay çiceği koyma sebebim ay çiçeklerinin güneşe yönelmesi...

KİM SE(S)SİZ SATIRLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin