Dipnot:Bundan sonra yeni bölümü,bölümlerin oy ve görüntülenme oranı artınca ekleyeceğim,iyi okumalar. :)
'Sana gözlerinin lacivert olduğunu söylediler mi peki!?'
Şaşırtma sırası bendeydi!
Kısa bir anlık yüz kasları tamamen gevşedi.Dediğim gibi dudakları fazla büyüktü.Konuşmak için dudaklarını araladığında bakışlarımı oraya yönelttim.Onu en iyi anlatan kelime erkeksi olurdu sanırım.Yada gri.Tam onun o korkunç ifadesinin bu dalga geçen gülüşle yumuşayacağını düşündüğüm sırada lacivert bakışları arkada bir yere takıldı ve ardından yüzü tekrar öfkeli halini aldı.İçimde hayır lütfen biraz daha görmeliyim o ifadeyi diye tutuşan hücreler çaresizce yerine çöktü. Dudakları birbirine kapandı ve arkamdan gelen sesle irkildim.
Kim Joon Seo konuştu.'Taehyung korumalarını atlatıp durmayı bırakacaksın.Anneni arayacaksın.Büyük gösteride de görev alacaksın.Jihyunla bu durumu konuştum.'
Sesini tamamen babasından almıştı,ve otoriter duruşunu da öyle olmalıydı.Bir saniye bile duraklamadan cevabı yapıştırdığında,tek farkın Taehyung'un sesinin babasınınkinden daha inatçı çıkıyor olmasıydı.
'Saçma sapan çocuk şeylerinde işim yok benim,istemiyorum'
Diğer iki duruma itiraz etmemiş olması beni şaşırttı.Onları asla yapmayacağını ama tiyatro konusunu düşüneceğini o an anladım.Bu bir mekanizmaydı,dikkati en az zor olana çekip onu aradan çıkaracaktı.
Kim Joon Seo oğluna yaklaştı ve oğlunun omzuna elini koydu.Ve babasının sesiyle beraber Taehyung'un dik duruşundaki şımarıklık da değişmişti.' Benim için yaparsın değil mi oğlum?'
Adama baktığımda oldukça yorgun ve çökmüş gözüktüğünü fark ettim, buna rağmen klasından ödün vermiyordu.Sonra bakışlarımı cevabını merak ederek ona çevirdim ve yine bir öfkenin bedene dönüşmüş halini gördüm.Şu an babasına daha gerçek bir öfkeyle bakıyordu.Diğer halinin onun normal bakışı olduğunu anladım...Bu haliyse korkunçtu.Birden ağlayacakmışım gibi hissettim..nedensizce.
Hiçbir şey söylemeden hızla arabasına bindi ve farları gözümüzü aldıktan sonra tozu dumana katarak uzaklaştı.Ve ben babasıyla yan yana kalakaldım.Ben orada yokmuşum gibi konuştuktan sonra oğlunun arkasından garip bir duyguyla bakan yaşlı adamı izledim.
Babası da en az onun kadar heybetli bir adamdı.Ama gözlerinin içinde oğluna karşı farklı bir duygu vardı,tam olarak anlayamıyordum.
Bana ağzının ucuyla gülümsedi ve 'Oğlum biraz aksidir.Seninle ilgisi yok küçük hanım' dedi ve gülümseyip uzaklaştı.Biraz mı?
Yalnızca aksi değil aynı zamanda öfkesini bağırmadan gösteren bir insandı.Neye öfkeli olduğunu anlayamamıştım,basit bir şeye aşırı öfkeleniyor ama yıkıp dökmek yerine sadece bakıyor,yada uzaklaşıyordu.Bağıran insanlar bana hep aciz gözükmüştür.
Ama o hayatımda gördüğüm en..En gri insandı.Ne simsiyah bir karanlıktı,ne bembeyaz asillik.Insanları renklendirmek benim için daima bir alışkanlıktı.Hayatımdaki herkesin bir rengi olurdu.Ama ona bir renk vermekle onu hayatımın içine aldığım gerçeğini fark edememiştim.Fakat aynı zamanda gökyüzünün en sevdiğim mavisi gözlere sahipti.
Bu rengi nasıl tarif edebilirim bilemiyorum.Hani güneş batarken birden açık mavi renk koyulaşır bir kısmı kızıla çalarken,diğer kısım inadına mavileşir,aslında kapkaranlığın ta kendisidir yani siyaha yaklaşır.Güneş kaybolur ve havada sadece laciverte yakın ama daha karmaşık bir renk kalır ya.İşte,o.Ve ben onun mavi mi yoksa gri mi olduğuna karar verememiştim.Ondan ne istediğime karar verememiştim.
Gözlerindeki öfkeyi merak ediyordum,bu öfkenin nedenini deli gibi merak ediyordum.Daima insanların gülümsemesini isterdim,onu gördüğümden beri bir kez bile gülmemişti ve ben o an neden sürekli karşılaştığımızı anladım,ben onun nasıl güldüğünü görmek istiyordum ve dünya da bizi bu yüzden karşılaştırıyor olmalıydı.Evet,karar vermiştim ,onu gülerken görecektim!
'Yalnızlıkla çiçeklenmiş bir bahçede
Bir çiçek sana benziyor
Onu sana vermek istiyorum
Bu aptal maskeyi çıkardıktan sonra'
"Bazı insanlar tamamen açıktır bazılarıysa tamamen kapalı,bazıları duygularını dışa vurmayı sever ve bazıları bir şeyler hissetmenin bile yanlış olduğunu düşünür ve kendini gizler.Bense güzel duyguları gösterip,kötü olanları gizleyen farklı bir türdüm.Insanları bir kitap gibi açıp onları okumayı ve sırlarını çözmeyi seviyordum.
'Herkesi mutlu edemezsiniz'tezini çürütmek için çevremdeki her insanı kısa süreliğine de olsa birazcık mutlu etmek için çabalıyordum.Bazen durmam gerektiğini söylüyorlardı.Namjoon her zaman fazla çabaladığımı düşünür ve kendimi insanlar için yormama değmeyeceğini savunur.Ama ben tüm bunları yaparken mutluyum.Birilerinin içten gülüşünü paylaşmak,ağlayan birine sarılmak ve düşmüş birine el uzatmak.Hepimizin aslında yapması gereken ama çoğumuzun unuttuğu,yada unutmuş gibi yaptığı davranışlar.
Jungkooksa benim bunları yapmayı bırakırsam neşemi kaybedeceğimi ve derin bir kedere boğulup öleceğimi düşünüyor,ona göre ben durmadan koşuyormuşum ve eğer durursam bir daha yürüyemezmişim.
Lavin onlardan çok daha farklı olarak beni destekliyor.Canın ne yapmak isterse anında yap ki yapmadım diye pişman olma,ben hep senin yanındayım diyor.Ama içten içe onun bazen benim gösteriş için şeker kız candy'i oynadığımı düşündüğünü hissediyorum.En yakın arkadaşınızın bir bakışından bile ne demek istediğini anlarsınız,ve ben Lavin benim kendimden bile önce tanıdığım birisi,canımın bir parçası olduğundan istemesem de düşündüğü şeyleri gözünden okuyabiliyorum.Beni çok sevdiğini biliyorum.Aslında dördümüz de birbirimizi çok seviyoruz,ve öyle güçlü bağlarla bağlıyız ki bunu kimse koparamaz! Bu insanı öylesine hayata bağlıyor ki,bunun verdiği güven koca yıkılmaz bir dağ gibi............. ""
'Asya uyumadın mı hala?Sabah kalkamazsın hadi yat artık.'
'Tamam anne,yatıyorum'
Günlüğüme tarihi yazıp imzaladıktan sonra çantama yerleştirdim.Küçüklükten gelen bir alışkanlık olarak günlük tutuyorum ve bu beni daima rahatlatıyor.Anneme karşı içimden koca bir sevgi yükseldiğinden koşup ona zorla sarılıyorum ve yanağından öpüyorum,bunu çok nadir yaparım. Çünkü;
'Üf Asya yine ne isteyeceksin? Paran mı bitti?Yoksa konser falan mı var?'
benim annem son heves bükücüydü.Bütün enerjimi tek cümlede sömürürdü.Yine öyle olmuştu ve ben derin bir nefes alıp odama girdim,yatağıma yerleştim ve camı aralık bıraktım.Gözümden nedenini bilmediğim bir damla yaş aktı.Annemin bu davranışlarına alışmış olmalıydım çünkü annem çok uzun yıllardır böyleydi. Gökyüzü ve yıldızlar çok az gözüküyordu,şehir hayatının en sevmediğim yanı buydu.Başımı yine iki yana salladım.Bunu yapınca düşüncelerim dağılıyordu ya da ben öyle olduğuna inanıyordum.
Uykuya dalmadan önce son gördüğüm şey gecenin derinliklerini anımsatan lacivert gözlerdi.Uykudan uyanışım ise adımın bir çığlığa eşlik etmesiyle olduğunda tinsel bir acının esiri oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kardem ❄ kim taehyung
Fanfiction"Senin gökkuşağının benim gecemde yeri yok. Sen gökkuşağıysan , ben gri ayışığıyım. Aşk, yağmur gibi. Senin için olmazsa olmaz. Ama ben onu tanımıyorum." Bana arkasını döndü ve uzaklaşıyor, hıçkırıklarımın arasından silik sesim duyuluyor. "Ayışığı...