Medya: Julio Iglesias- historia de un amor (şiddetle tavsiye ediyorum dinleyiniz,dinletiniz. )
Tam anlamıyla aksi yaşlı bir adam gibiydi.Her şeye homurdanmaya hazırdı.Hiçbir şeyden memnun olmayan ifadesi insanı sinir ediyordu.İki kere yanlış sokağa saptırdıysam ne olmuş! Ben günde kaç kez yanlış yerlere gidiyorum,alıştım yani.Ne yapabilirim yol hafızam iyi değilse? Hem yürüyerek geldiğim yerin araç girişini şaşırmak çok mu büyük hata? Bunları dış sesimle söylemeye çalışsam da öldürücü bakışlarının ardından içimden geçirmekle yetiniyordum.Tok sesi arabasının içini doldurdu.
"Bu sokağa arabayla girilmiyormuş"
"Evet,biliyorum.Arabanı şuraya otoparka bırakalım.Birazcık yürümemiz lazım.
Hadii insene!"Ben konuşurken arabadan çoktan inmiş kapıyı kapatmıştım ama o sanki hayat enerjisi sömürülmüş gibiydi,rahatsız ve pahalı kıyafetlerinin içinde ağır çekim hareket ediyordu.
İsteksizce arabayı kapatıp etrafa bakındı.Ona emir vererek konuştuğum için olsa gerek önüme geçip dimdik durdu.Yandan kaçmaya çalıştım ve benimle aynı tarafa yönelip,gitmeme izin vermedi.Cesaret edip yüzüne bakmayı beceremiyordum.Dişlerimi göstererek güldüm ve bu garip anın içinden en az hasarla kurtulmak için tatlı bir sesle konuştum.
"İnsene derken yani inersen sevinirim anlamında şey ettim ben.."
Kenara çekilip eliyle bana önünü gösterdi.Bu hareket o kadar kibar bir hareketti ki,onda eğreti durmuştu.Ama bir o kadar da yakışmıştı.O an eğer isterse ya da eğitilirse tam bir centilmen olabileceği gerçeği gözümün önünde belirdi.
"Merak etme burası güvenli.Bir şey olmaz sevgili arabana."
Adam o kadar az konuşuyordu ki çoğu zaman kendi kendime konuşuyor gibiydim.
Burası sıkışık bir mahalle arasıydı ama kötü bir yer değildi.Tabi beyfendiye biraz ucuz kaçmış olacaktı ki hala güvensiz gözlerle etrafa bakıyordu.Daha önemli bir sorunum vardı.İşe geç kalmıştım.Onu yönlendirmek için gömleğinin ucundan tutup çekiştirdiğimde bana hayretle baktı.Etrafı süzmek için doğru zaman değildi.Amacıma ulaşmış dikkatini çekmiştim.
"Acele et- sek olur mu.Geç kaldık zaten."
Nereye? diye sormadığı için,konuşmayı sevmiyor oluşuna şükrettim.Hızlı adımlarla yürüyordum.Gerçekten nasıl bu kadar kayıtsız olabildiğine şaşırmış halde neredeyse koşarken tekrar şaşırdım.Bana yetişmesi saniyelerini almıştı,çünkü bacakları uzundu.
Arnavut kaldırımlı sokağa adım attığımızda otopark görevlisi oppa göründü.
Sol elini uzatıp bundan büyük bir zevk alarak saçlarımı karıştırdı.Kızlar bu hareketten nefret ederdi,hele de benim gibi uzun kabarık saçlara sahip olanlar.Ve bazı erkekler de bunu yapmaktan garip bir zevk alıyordu,nedenini anlayamasam da."Bugün biraz geç mi kaldın bakalım cadaloz?"
Sıkıntıyla güldüm,yürürken hızla konuştum. Nefes nefese konuşurken kendime gülmemek için zorluk çekiyordum.
"Sorma oppa.Biz şimdi kaçtık sonra gelirim yanına,bak şu ilerdeki gri hiper pahalı olan araba,bu arkadaşımın.Aman ona dikkat et,kendisi pek pimpiriklidir,bir şey olursa böbreklerimi satıp arabasını tamir ettirir!"
Otoparkçı oppanın kahkahası sokakta yankılandı.Ben de nefes seslerim el verdikçe güldüm ve bakmadan ona el salladım.
"Böbreklerin bana emanet cadaloz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kardem ❄ kim taehyung
Fanfiction"Senin gökkuşağının benim gecemde yeri yok. Sen gökkuşağıysan , ben gri ayışığıyım. Aşk, yağmur gibi. Senin için olmazsa olmaz. Ama ben onu tanımıyorum." Bana arkasını döndü ve uzaklaşıyor, hıçkırıklarımın arasından silik sesim duyuluyor. "Ayışığı...