0.3 ❄️butterfly effect

811 89 13
                                    

Medya:Misty Miller-Remember 

Arkamdan gelen birisi tam belimin iki yanından dokununca çığlık atarak geri sıçradım.Belimden tikim vardı ve dokunulduğunda ya güler ya çığlık atar, bazen de ikisini birden yapardım.Bu kez attığım çığlık gerçekten korktuğum içindi ama belli etmek istemedim.Kulaklığımı seri bi hareketle çektiğimde, temizlenince boşalmış olan odada yankılanan kahkahaları duyunca istem dışı dudaklarım kıvrılsa da yalancı bir öfke takındım.

'Ya! Bundan hiç vazgeçmeyeceksiniz dimi?'

Sesim sitemkar olması gerekirken neşeli çıkmıştı.Ciddi manada belimden huylanıyordum ve buna verdiğim tepki herkesi güldürüyordu.
İlk konuşan her zamanki gibi baş suçlu Jungkook oldu.

'Böyle mükemmel tepkiler verdiğin sürece çok beklersin'

Hemen ardından benim çığlığımı taklit edip kız gibi kıvrandığında gülerken elimdeki kıyafetleri Jungkook'un kafasına fırlattım ama,Namjoon araya girip attığım eşyaları yakaladığında amacıma ulaşamamış bir şekilde sakinleştim,bu sırada o elindeki kıyafetleri sakince katlayarak yerleştirmeye başlamıştı.Minnetle gülümsedim.

'Gerek yoktu ben hallettim bile, hadi siz yukarı çıkın'

Namjoon beni duymazdan geliyorken diğerleri de bir yandan yardım etmeye girişmişlerdi.
Lavin yanıma gelip elinmdeki poşeti aldı ve kalan çöpleri toplamaya başladı.Göz kırptı ve fısıldadı.

'Adım gibi eminim ki kahvaltı bile etmeden geldin buraya.Kendine birazcık acı kanatsız melekçik.Kantine git,burayı biz hallederiz.'

Başımı çevirdiğimde sırayla kıyafetleri askıya geçiren Jungkook'a çöpleri dışarı çıkarmaya hazırlanan Namjoon'a ve elindeki bezi yıkayan Lavin'e baktım ve sonra gülümseyerek şarkı söylemeye başladım.
"Rockabye baby rockabyeeee!"

Sesim kötü değildi ama şu an bilinçli olarak sesimi inceltmiş şımarık halimle söylediğim için hepsi bir ağızdan gülmeye başlamışlardı bir yandan işlerine devam ederlerken, yine ilk eşlik eden Jungkook oldu.Devamını çok iyi bilmesine rağmen dalga geçerek uydurdu ve bizi kahkahalara boğdu.

'I'm gonna rock yousdjfısuıos..."

Şarkı hala dillerine dolaşmış halde,saat erken olmasına rağmen yorulmuş bir şekilde okulun kafesine yol alıyorduk.Jungkook kolunu omzuma atmıştı ve yavaşça yürüyorduk, Namjoon ve Lavin de arkamızdan geliyordu.
Namjoon öne doğru atılıp bana sarılmış halde duran Jungkook'un kolunun altına geçti ve beni kenara itip bağlarımızı kopardı.

"Hadi biz kurabiye ile kantine gidip yiyecek bir şeyler alalım,siz de dünyanın en güzel kamelyasına koşarak gidin ve bizi bekleyin."

Dünyanın en güzel kamelyası dediği yer bizim buluşma noktamız olan,kocaman ağaçların arasında sincapların oynaştığı ufak bir masadan ibaretti,üzeri ahşap bir verandayla kaplı etrafı çiçeklerle dolu bir yerdi.

Lavin'in yanına gidip yavaşça koluna girdim,koluna girilmesinden nefret etse de ben yaptığımda sesini çıkarmazdı.Sessizce etrafı izleyerek yürüdük ve kamelyaya ulaştığımızda bir anda sessizliği bozarak gülmeye başladım.

'Kook, Joon'u da kendine benzetti iyice, koşarak gidin ne demek oluyor- '

Burcu da gülerek ''Kookie olmak im kan sıız.' dedi ve ardından bastırarak konuştuğu için kendisine dudak büzdü.
Sırtımı yavaşça yaslayıp ağaçların hafif sallanışına bakarken kendimi dünyanın en şanslı insanı gibi hissediyordum.Böyle mükemmel üç arkadaşa sahip olduğum için bir kez daha şükrettim.Namjoon,Lavin ve Jungkook benim çocukluk arkadaşlarımdı.Kendimi bile sevmeden önce onları sevmeye başlamıştım bu hayatta.Dolayısıyla yanlarındayken hiçbir kaygı hissetmeden olduğum gibi davranabiliyordum.

İçimizde en düzgünü, en beyefendisi Kim Namjoon'du.Öyle sakin ve dingin bir karakteri vardı ki kimi istese beş dakika içinde kendi düşündüğü şeye ikna edebilirdi ve ben onun bunca yıl bir kere bile bağırdığını görmemiştim.Belki de bu yüzden o hep sığınacak bir liman gibiydi benim için.Namjoon'un bu sessizliğinin bebekken annesini kaybetmesinden kaynaklı olduğunu düşünürdüm daima.Babası döneminin gözde savcılarındandı ve annesi de babasının psikopat düşmanlarından biri tarafından öldürülmüştü.

Namjoon ve ben güzel sanatlar fakültesinde okuyorduk ama ben ondan bir yaş küçüktüm.

Lavin eşsiz teniyle ve kahverengi kıvırcık saçlarıyla ortalamanın üstünde güzellikteydi,ama hırçınlığı yüzünden ona yaklaşmak dünyanın en zor şeyiydi.Saçları kendini bildi bileli hep kısaydı.Yeşilin en güzel,en açık tonu olan gözleri,anlamlı bakışlarıyla karşısındakine her istediğini yaptırabilirdi.Lavin de güzel sanatlar öğrencisiydi ama onun asıl alanı resimdi.Sesi de en az kendisi kadar güzeldi,ama o elleri yüzü renkler içinde kaldığında tuvale bir şeyler karalamayı tercih ediyordu.Ona olan sevgimi,güvenimi ve düşkünlüğümü tarif edecek tek bir kelime bile bulamıyordum.

Jungkook ise asla büyümeyen bir çocuktu resmen.Hafif uzun kahverengi saçları vardı ve onları daima dağınık bırakırdı.Kahverengi iri gözlerinin içi de yüzü gibi daima parlayarak gülümserdi.Onu tanımlayacak iki kelime;Sonsuz enerji! Jungkook da bizimle aynı fakültedeydi, yeteneğinin olmadığı bir alan yoktu ama sivrilen bir yönü vardı.Tam bir oyuncuydu,her açıdan.Bana sürekli takılır ve benimle dalga geçerdi.Lavin'i de çıldırtmaktan olağanüstü bir zevk alır ama nedense ondan biraz daha çekinirdi.Sanırım Lavin aslansa ben kediydim,o yüzden benimle uğraşması daha zevkli oluyordu.Ben bizim o çok ünlü okulumuzda destek bursuyla okuyordum ve aynı zamanda çalışmak zorunda olduğum için bazen derslerimle sorunlar yaşıyordum ,ama canımı dişime takıyor hem ders çalışıyor hem hocalarla aramı iyi tutuyordum.

Yemeklerimizi yemiş,şimdi kahkahalar eşliğinde ıhlamurumuzu içiyorduk.Ihlamur aşığı olan bendim,diğerleri pek sevmeseler de sırf bana eşlik etmek için içiyorlardı, bu dayılların getirdiği alışkanlıklardan yalnızca biriydi.Namjoon bizi kahkahalara boğan taklidinin ardından Jungkook'a döndü.

"Jungkook-ah yıl sonundaki tören için bir şarkı söyleyecekmişsin, ama henüz bana mırıldanmadın bile!"

Lavin beklentiyle başını Jungkook'a çevirdi.Jungkook ise utanmış bir halde başını iki yana sallayarak gülümsüyordu.Ona bakarak yanına geldim ve cesaretlendirdim.Lavin de benimle birlikte şirinlik yapmaya başlamıştı.
'Hadi Kookie oppa! Duymak istiyoruz-'
Jungkook yavaşça başını önüne eğip seslice güldü ve ağzının ucuyla istemiyorum demesine rağmen bir dakika içinde benim onu ikna edeceğimi hepimiz biliyorduk.

...

Onlar etrafta olup bitenden habersiz bir şekilde dünyanın en güzel yeri dedikleri kamelyada gülüşürken koyu gri metalik araba otoparka sert bir giriş yaptı ve bütün dikkatler anında ona döndüğü an kimse ne olduğunu anlamadan araba park edilmişti ve kulaklarda sadece frenin çıkardığı ses kalmıştı.Taehyung, arabadan seri bi hareketle indi.Okula girdiğinden beri bütün insanların gözü onun üzerindeydi,hayatı boyunca her girdiği ortamda böyle olduğu için bunu sakince karşıladı.Başını çevirip etrafına baktı.Sadece aptal kamelyadakiler onu duymamıştı,kendi küçük dünyalarında liseli çocuklar gibi zıplaşıp duruyorlardı.Dışardan ne kadar çocuksu gözüktüklerinin farkında mıydılar acaba? Bu kadar mutlu olmaları sinirine dokunmuştu.Çünkü o,yapmacık neşeden ve yalancı mutluluklardan nefret ederdi.Hızlı adımlarla okula yöneldi.Alması gerekeni alıp hemen çıkacaktı.Tam kamelyanın hemen dibindeki kapıdan gireceği sırada kulaklarını dolduran bir kahkahayla,sesin sahibine dönen bakışlarıyla bulunduğu yere çivilenmişti.Dişlerini olabildiğince sıkıp diş etlerini ağrıttığının farkında bile olmadan gördüğü kişinin ona hatırlattığı kişiye olan öfkesi tekrar tazelenmeye başlamıştı.

'Adın ne

Gidebileceğin bir yer var mı

Oh, bana söyleyebilir misin?

Bu bahçede saklandığını gördüm.'

İşte her şey mahvolmaya,tam da o an başladı aslında.Bir kelebek dokunuşu gibi hassas bir kader kıpırtısıyla ağır ağır küflenecek olan yaşamlarına bir ucundan dokundu hüzün.Hepsinin.

Kardem ❄ kim taehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin