2. Bölüm - GÖRÜŞME

19K 901 49
                                    

2.Bölüm

Hastaneden sadece ezikle ayrılmıştım ve de bir raporla ama elim sargıdaydı. Ne kadar rahatsız olsam da Yarkın abi ve Doruk beni ciddiyetle uyarmışlar ve çıkarmamamı tembih etmişlerdi. Evdeyse işler beklediğim gibiydi. Mine, babama ve Songül'e söylemişti. Ama babam evde beni azarlamayı beklerken elimi görünce bu işi erteledi. Songül, aşırı bir ilgiyle sürekli benimle ilgilendi ve tuhaf olarak Mine benden özür diledi. Songül ve Mine'ye önyargıyla yaklaştığımın farkındaydım ama elimde değildi. Olmuyordu, sevemiyordum. Kendi babama karşı bile içimde sadece saygı varken onlara sevgimi veremezdim.

Yarında evde olacağım için rahattım. Ama aklım hala Arel'in sözlerindeydi. Ben ona karşı bir imada bulunmamış ve ortaya 'görüşürüz' demiştim, peki ya o? Acaba Yarkın abi ona bir şey demiş miydi? Eminim demiştir. Yani ne kadar arkadaşı olsa da bende onun kardeşi gibiydim. İç çektim. Erkekleri asla anlamıyordum. Helede onu. Daha tanışmış bile sayılmazdık. Ve bu sözleri aklımı karıştırmaktan başka bir şey yapmıyordu. Ve işe de yaramıştı. Neredeyse bir saattir aralıksız onu düşünüyordum.

Tekrar derin bir nefes alıp kımızı yastığımı yüzüme bastırdım. Neden bu kadar kafama takıyordum ki? Otaya söylenmiş laflardı bunlar. Eminim o çoktan unutmuştur.

Hala onu düşünüyorum.

İçimden kedime söverken kapı tıklatıldı ve eş zamanlı olarak açıldı. 

''Yemek hazır, Rüzgar.'' Songül, kapıdan içeriye başını uzatmış, gözleri parlayarak bana bakıyordu. Neden ona he baktığımda tiksiniyordum ki? 

''Pek aç değilim sanırım.'' Gülümsemesi hafifçe soldu. 

''Dışarıda yemek ister misin? Eminim sana iyi gelecektir, yani temiz hava. Gürkan'a haber vereyim.'' 

Geldiği gibi hızla giderken bakakaldım. Allah'ım beni mi sınıyorsun sen?

Kısa bir yolculuğun ardından Batıkent'te bir restorana gittik. Mine, sanki uzaya çıkacakmışız gibi aşırı heyecanlıydı. Babamsa arada bir bana tuhaf bakışlar atmaktan başka bir şey yapmıyordu. Herkese özel soslu bilmem ne etinden yemek sipariş ettikten sonra menüyü elinden bıraktı ve gözlerini üzerime dikti. 

''Şu kazayı tekrar anlatsana.'' dedi suyunu yudumlarken. 

''Alt tarafı kaza, baba. Sakarlığım tuttu işte.'' Elimi abartı bir hareketle salladım. 

''Bence de alt tarafı kaza. Büyütmeye gerek yok.'' Songül bana göz kırpıp peçetesiyle oynarken sözlerine devam etti. ''Ee, Rüzgar. Okul nasıl tatlım?'' 

Babamın bana kızmayacağını bilsem kahkaha atardım. Cidden çok teşvik edici bir giriş cümlesiydi bu. ''Aynı, normal. İşin nasıl? Çocuklar falan.''

Alayla karşılık verince babam boğazımı temizledi ve sandalyesini itti. Başlıyorduk. ''Rüzgar, iki dakika gelebilir misin?'' 

''Gürkan-'' 

''Sen karışma, Songül.'' Derin bir iç çekip Songül'e baktım ve ayağa kalktım. Babam, restorandan çıkıp açık otoparka ilerlerken ayağımın altındaki çakıl taşları, sanki babam beni ayağının altında eziyormuş gibi ayağımın altında ezilip ses çıkarıyordu. Arabanın yanına gelinde babam elini saçlarından geçirdi. 

''Neden böyle yapıyorsun? Neden mutlu olmamıza izin vermiy-'' diye başladı fakat devamını getirmedi. Gerekte yok.

Dudaklarım, hiçte sıcak olmayan bir gülümsemeyle kıvrılırken kollarımı göğsümde kavuşturdum ama elim sızlayınca geri indirdim. ''Tabii ya. Keşke mahkemede annem beni kabul etmeyince sende etmeseydin ve yurda verilseydim.'' 

SiyahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin