Keskin ve iğrenç bir kokuyla gözlerimi araladım. Soğuk Mart gecelerinden biriydi ve rüzgâr âdeta derimi delerek içimden geçiyordu.
Hava karanlıktı ve benim kesinlikle yurtta olmam gerekirken içinde bulunduğum çöplük olmam gereken son yerdi.
Ne olduğunu anlamaya çalışırken okul eteğimin ve gömleğimin her yerine bulaşmış çamur ve kan lekelerine baktım. Devrilmiş çöp bidonun üzerinde uyumaktan hissettiğim sırt ağrısı dışında bir yerimde kesik vb. bir şey görünmüyordu. Kan bana ait değildi...
Ne olduğunu da bilmiyordum. Sadece sabah kalkıp okula gelmiştim ve beden dersimiz vardı. Eşofman getirmeyi unuttuğum için köşede voleybol maçı yapan kızları izliyordum. Sonra kaltağın tekinden seken top bağrıma çarpmış ve kolyemin kırılmasına neden olmuştu.
Immm sonra Batı'nın bana sarıp teselli olmaya çalıştığını hatırlıyorum. Onu bırakıp sınıfa gelmiştim...
Geri kalanı kayıptı. Burada ne arıyordum ve en önemlisi bu kan kime aitti? Belki de kolyemi kıran sürtüğü dövme hayallerimi gerçekleştirmiştim. Telefonum titrediğinde gömleğin üzerine giydiğim sarı kapüşonumun cebinden alıp tuş kilidini açtım. Batı'dan bir sürü mesaj vardı. Son üç tanesini okudum.
Batı Çelik: Bu aptal kolye cinayet işlemeye değecek kadar değerli miydi gerçekten?
ALINDI: bu gün 14:20Batı Çelik: Polis heryerde seni arıyor. Bir katille daha fazla sevgili kalamam. Bence git ve teslim ol
ALINDI: bu gün 17:46Batı Çelik: Lanet olası bir sevgilim olmasaydı eğer iki saatir polis yüzünden sorgulanıyor olmazdım. Neredeysen teslim ol.
ALINDI: bu gün 01:05Nerdeyse ağlayacaktım. Gerçekten o kızı öldürmüş müydüm? Kesin biri içeceğime bir şey atmıştı. Lânet olsun ki bir şey içmemiştim değil mi? Eğer öyle olsaydı suçu başkasına yıkmak kolaydı. Ayrıca sigara bile kullanmazdım ki ben.
Hava soğuktu. Yurda dönersem eğer hatırlamadığım bir cinayetten hüküm giyerdim. Bunu hatırladığımda ise zaten gidip teslim olabilirdim.
Yolda ilerlerken bir kaç torbacı bali tüpünden biraz daha çıkarmak için ölümüne tüpü zorluyordu. İşin kötü tarafı ise aralarından biri en fazla 13 yaşında falandı.
"Hey güzelim buraların en uzun treninin üzerinde gezintiye çıkmaya ne dersin?" dedi. Burada tren yoktu ki? Söylediğini sonradan anlamaya başladığımda ona tiksinti dolu bir bakış fırlatıp adımlarımı hızlandırarak yürümeye başladım.
Tenha sokakta ilerlerken arkamdaki benden bir kaç yaş büyük olduğunu düşündüğüm çocuk bana yetişip kolumu tuttu.
"Sadece biraz eğlenmek istiyorum. Eminim çok seveceksin." dedi pislik gibi gülerek. Eli saçlarımda gezinirken kalbimden yayılan yabancı bir güç bedenimi sarıyordu.
Vücuduma sanki onlarca yerden iğne bastırılıyor gibi hissediyordum. Nefes alış verişlerim hızlanmış ve hırıltılı bir hâl almıştı. O an hatırladım. Kolyemi kıran kızı değil sınıftaki bir erkeği öldürmüştüm. Hem de tüm vücudunu kurutana kadar kanını emerek yapmıştım bunu.
İçimde hiç olmadığı kadar bir sinir belirmişti. Şu an aynı şeyleri zorlanmadan yapabileceğimi biliyordum. Birilerini öldürmek ve sokakları bu tür insanlardan temizlemek istiyordum.
Hayvanlara bile vurulmasına karşı gelen ben şimdi bir sürü insanı katletmeyi cazip buluyordum. Tırnaklarımın sivrilip pençe gibi keskinleştiğine şahit olurken diğer iki torbacı kaçmış, sadece üzeri yapıştırıcı kokan ve bana iğrenç bir teklif sunan çocuk kalmıştı...
* * *
ENRIQUIE'DEN,
Söylenen liseyi bulduğumda saat gece 2 olmasına rağmen okulun önünde polis arabaları ve olay yeri inceme ekipleri vardı. Kimseye görünmemem gerektiğini bilerek arka tarafa dolandım. Beklediğim gibi burada bir giriş vardı. Kapının kilitli olduğunu görünce yanımdaki maymuncukla kapıyı açtım.
Aslında bir tekmeyle kırabilecek gücüm vardı fakat polislerle uğraşmak istemezdim. Gece görüşüm fazlaca iyi olduğundan buranın tahmin ettiğim gibi kalorifer dairesi olduğunu gördüm. Yukarıda bir sürü polis olduğunu bilmek için kâhin olamama gerek yoktu.
Alt koridorda nöbete bırakılmış polisi görünce gülümsedim. Onun ağzını kapayıp boş kantine çektim ve boyun damarına yaptığım bir baskıyla onu bayılttım. Minik vampir sırları :)
Üzerini çıkardım ve polis giysilerini giyip hızla merdivenlerden çıktım. Öndeki kalabalığa bakılırsa kurban bu sınıftaydı.
Oradaki polislerle karşı karşıya geldiğimde bana dik dik bakmaya başladılar. Ama genç görüntüm için mi, yoksa beni tanımadıkları için mi böyle bakıyorlar kestiremedim.
Panik olmadan, sanki her günümü onlarla geçiriyor gibi içeri sıvıştım. Paranormal bir vakayla karşı karşıyaydılar ve fotoğraf çekmek için birbirini ittiren basın mensupları da komiserlerde kafa bırakmamıştı. Ne diyelim geçen yüzyıllar beni usta bir oyuncu yapıyor.Ceset genç bir öğrenciydi ve gelen haberlerin doğruluğunu görebiliyordum. Bedenindeki kan tamamen çekilmişti. Yapan vampirdeki açlık gözümü ürpertmedi değil...
Tamamen kurutulmuş olması; klanımıza bir dönüştürülmüş insan gelmeyeceği için iyi, dünya insanlarını da paniğe düşürecek kadar kötüydü.
Boynundaki diş izleri vampirin bir kadın olduğunu ortaya çıkarıyordu. Sadece yarayı koklayarak bunu hangi deli vampirin yaptığını bulabilirdim. Hangi klandan olursa olsun her vampir, kendine has bir esans bırakırdı yaranın üzerinde.
Yavaşça yaraya eğilip kokladığımda yanlış hissettiğimi sanıp bunu defalarca kez tekrarladım. Bunu yapan kişiyi çok iyi tanıyordum ama o ölmemiş miydi? Kahin yanılmıştı.
Dilemma şu anda yaşıyor muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CADI (Mu'nun gizemi)
VampireBoynumdaki tılsımı çıkardığımda beni bulacağından adım gibi eminim çünkü o uzun zamandır bunu yapmamı bekleyerek beni izliyor. "O" dediğim kişinin kim olduğunu merak ediyor musun? O benim... Kendimden kaçıyorum... Kendi güçlerimden... Bu güç şeytan...