"Ne?"
Hayret dolu sesini duyduğumda ben de bu dediğim saçmalığın arka planını kurmaya çalışıyordum zihnimde. Gözlerimi hafifçe araladım tepkisini görmek için. Hafifçe başını geri çekse de hâlâ yüzlerimiz yakındı. Belimdeki eli gevşedi.
"Söylediğim gibi Ezel." Dedim kararlı çıkmasını istediğim bir tonda. Çatılmış kaşları siyahı andıran koyu gözlerinin üzerinde öfkesini gösteriyordu.
"Başkasını seviyorsun. Aşıksın." Dedi heceler gibi. Dolgun dudaklarından çıkan kelimeler yüzüme çarpıyor, gergin bedenimi daha da kasmama sebep oluyordu. Yutkundum, hafifçe boynuma indirdi gözlerini. Sonrasında tekrardan irislerimi izliyordu.
"Hayır. Başkasını sevmiyorsun Ebrar. Yalan söylüyorsun."
Beni sıkıştıran kollarının arasından kıvrak bir hamleyle çıktım. Odanın ortasına doğru ilerlerken ellerimi saçlarımdan geçirdim stresle. Neyse ki peşimden gelmemişti. Hâlâ düşünceli bir şekilde duruyordu yerinde. Geniş omuzları hareket ettiğinde yüzünü bana dönmüştü.
"Kim?" dedi usulca. Sakin ses tonuyla beni kandıracağını zannediyordu. Asık bir yüzle bakıyordum ona.
"Kim olduğunu ne yapacaksın ?"
"Öldüreceğim."
Alayla gülerken etrafıma bakındım. Bir sınırı yoktu, en önemlisi de bir çekincesi yoktu. Karanlık bakışları bana ciddiyetini anlatıyordu. Onun bu takıntısı tüm ruhuma derin bir huzursuzluk yayarken nefessiz kaldım. Birkaç adım attı. Bir katildi. Ve bundan hiçbir şekilde rahatsız olmuyordu.
"Bu kadar basit mı? Onu öldüreceksin ve kazanmış olacaksın. Ödül ne? Bedenim mi Ezel Zorlu?"
"Ruhun." Dedi birkaç adımda yanımda biterken. "Ruhun."
Derin bir nefes aldı. Yüzümü süzdü kısık bakışlarıyla. Onu hafife aldığımı o an fark ettim. Takıntısını, hırsını çok hafife almıştım.
"Benim olmanı istiyorum." Dedi aniden. Bakışlarımı hızla ona kaldırdım. "Ve bunu gölge düşürecek herkesi de öldüreceğim. Soruma cevap ver yalnızca. Adı ne?
"Sorgulama artık."
Yanından çekip gidecektim ki kolumu tutan eliyle beni sertçe olduğum yere geri getirmişti.
"Bırak." Dedim sessiz ama öfkeli bir sesle. "Adını sordum."
"Bırak Ezel."
"Ebrar sana yemin ediyorum sen adını söyleyene kadar seni bu odaya hapsederim, ölene kadar da görüp görebileceğin tek erkek olurum."
Kaşlarım çatılırken kolumu kurtarmaya çalıştım onu iterek. Hiçbir işe yaramamıştı tabii.
"Bu nasıl bir saçmalık? Kim olduğunu sanıyorsun sen!" dedim öfkemi tutamazken. "Beni hapsedeceksin. Ben de sözünü dinleyeceğim. Sen beni tanımamışsın demek ki. Elini üzerimden çek yoksa-"
"Haddini. Aşma. Sana verdiğim tüm imtiyazları kötüye kullanıyorsun ve ben bundan hiç hoşlanmadım."
Kolumu serçe çektim. Bu sefer bana izin vermişti. Kapıya ilerliyordum ki tekrardan konuştu.
"Oğuzhan Karcı..." dedi usulca. "O sana ihanet eden adamı andırıyordu değil mi?"
Tüm bedenim kaskatı olurken yumruklarımı sıktım. Kafası başka işliyordu, her detayı aklına getiriyor ve benim ona koz vermem için bekliyordu. Onunla alakalı her şey kinle doluydu. Öfkeyle. Ona döndüm tekrardan.
"Evet?"
Geniş omuzları hafifçe havaya kalkıp indi. Kafasını arkaya atmış üstten bir şekilde beni izliyordu. Kuzguni siyah saçları alnına dökülüyordu her detayı ile beni karanlığa boğuyordu.
"Sonrasında da Koray Serrano geliyor tabi. Giray Çelik de konuştuğun olmuştu. Herkes Ebrar. Sen adını söyleyene kadar tahminde bulunmaya devam edeceğim. Her defasında bir ceset. Kim? Aaron God mu yoksa? Oğuzhan Karcı mı? Yurtiçinden veya yurtdışından biri mi?"
Yüzümü buruşturdum. "Sen hastasın."
Yaklaştı. Yüzüme düşen saç tutamını hafifçe okşarken ifadesizdi.
Yapardı. Herkesi katlederdi. Onu inceledim bu sefer. Kırmızının alt tonu olan dudakları kana susamıştı, yanında küçücük kaldığım bendeni ise onun yırtıcı bir hayvandan farksız olduğumu haykırıyordu, bana arzuyla bakan gözleri ise saplantının en büyük tehlikesini barındırıyordu. Korkuyordum, her zamankinden çok. İkimizi bir ince bir ipte yürüten bu takıntısı zamanla ne boyuta gelir tahmin edemiyordum. Kafası herkesten farklı işliyordu ve zekasını küçümseyemediğim tek insandı.
"Aaron God'du. Açık değil mi?"
Pes etmeme karşın dudakları hafifçe kıvrıldı. Saçlarımda duran parmakları usulca yanağıma indi. Tenime değen teni tüm vücudumu buz kesti. Ben onu yaktım, o ise bedenimi titretti. Lacivert gözleri kısıldı hafifçe. Eğildi, ben yumruklarımı sıkarken yüzü yüzüme yaklaştı. Yanağıma değen dudakları okşayıp geçen bir rüzgar gibi ılıktı.
"Şimdi uyu küçüğüm. Seni zorlamayacağım. Doğru kararlar almanı bekleyeceğim." Dedi ifadesiz bir yüzle. Kafam karışırken yüzüme değen bu hissi silmek istedim. Dudaklarından akan şefkat değil, ölümdü.
Beni istiyordu ve ben ruhu parçalanmış adamı ciddiye almamakla en büyük hatayı yapmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEX HİKAYELERİ +18
Romance"Beni herkesten koruyup kendinden koruyamayan Mantus," diye fısıldadım renksiz bir sesle. "Biliyor musun bu gece güneşle birlikte ay da battı. Elimde sana ait bir fotoğraf bile yoktu, yalnızca inancım vardı. Sen onu benden aldın." Onun var oluşunu k...