15. BÖLÜM

28.9K 838 133
                                    


( Hiç bu kadar kısa aralıkla bölüm eklememiştim. Ama bugün tatil olunca bana yaradı, "bu defa da böyle olsun" seyip ekliyorum. Artık bir süre "YENİ BÖLÜM" demeyin ama... Ne zaman çıkar bilemem çünkü.)

İlk iş, bu berbat yerden çıkmak ve İstanbul’a dönmektir. İstanbul’a dönüp Zeynep’i bulmak!  Ancak onu bulup ona yaslandıktan sonra yel değirmenlerine savaş açacak gücü olacaktır. Ancak o zaman dünyaya “Biraz da benim istediğim yere dön, bakalım!” diyebilecektir.

Kerem bir gün önce İstanbul’a dönmüştür. Döndüğünü babasına haber vermeden kendi evine geçmiştir. İstanbul’a geldiğini bilen kimse yoktur. Bir iki güne ihtiyacı vardır, babasıyla yüzleşmeden önce… 

Sonu nezarette biten o geceden sonra aldığı kararları uygulamaya dökmekte hiç gecikmemiştir. Ne olursa olsun babasının karşısına çıkacak ve onun kendisi için tasarladığı gelecek planının bir parçası olmayacaktır. Bunun sonucu reddedilmek de olsa, annesini bir daha görmemek de olsa hatta hayata sıfırdan başlamak da olsa kararı kesindir. Babasıyla yapacağı konuşmayı en ince detayına kadar düşünmüş geceler boyu hayali senaryolarla her tür olasılığa hazırlamıştır kendini.

Bu görüşmeden önce yapması gereken tek bir şey vardır: Zeynep’i bulmak. Zeynep’i bulacak, onunla konuşacak ve yeni bir hayata onunla başlayacaktır ne olursa olsun.

Sabah, duştan çıkıp kahvesini eline aldıktan sonra ilk işi Ufuk’u aramak olur. Yıllardır ailenin emektarı olan adam, kendisi için de her zaman bir çalışandan çok fazlası olmuş, onu hiç sorgulamadan sırdaşlığını yapmıştır. Ufuk’u eve çağırırken “Burada olduğumu kimse bilmeyecek!” diye uyarmayı ihmal etmez. 

Ufuk, her zamanki gibi sessizce gelmiş ve Kerem’in direktiflerini sessizce dinlemiştir. Yorum yapmadan, tepki vermeden… Kerem ona 

-Birini bulmanı istiyorum Ufuk! Adı, Zeynep Yılmaz. Modada denize yakın bir yerde oturduğunu biliyorum sadece. Pedagog. Sanırım özel bir merkezde çalışıyor. Tüm bildiklerim bu kadar. Kimseye bir şey söyleme ve suları hiç bulandırma ama onu en kısa zamanda bul bana!

-Buraya mı getireceğim, Kerem Bey?

-Hayır; telefonunu, ev ve iş adresini istiyorum o kadar ve Ufuk…

-Buyrun Kerem Bey!

-Çok çabuk istiyorum.

-Peki, efendim!

Ufuk çıktıktan sonra Kerem, pencerenin önüne gider. İstanbul’da olduğu zamanlarda Maçka’da büyük bir rezidansın bir dairesinde yaşamaktadır, Kerem. Muhteşem bir Boğaz manzarasına sahiptir evi. Pek çok kez aynı pencerenin önünde durmuş ve manzaraya bakıp zihnini boşaltmıştır. Bugünse aynı pencereden Boğaz’ın karşı kıyısına bakmaktadır. Gözleriyle Moda burnunu tarar, sanki birden Zeynep orada beliriverecek, kendisi de camdan uçup onu yakalayacakmış gibi dikkatle incelemektedir manzarayı. “Oralarda bir yerdesin, bulacağım seni Zeynep! Bulacağım ve bir defa daha benden kaçmana izin vermeyeceğim. Ne pahasına olursa olsun, hayatımdan söküp atmayacağım seni!”

Telefonun sesiyle ayrılmak zorunda kalır pencereden. Arayan babasıdır. Açıp açmamayı düşünür bir süre ama daha fazla ertelemenin manası yoktur.

-Efendim, baba!

-Kerem, ne yaptın? Bitti mi oradaki işler?

-Bitti.

-İyi ne zaman geliyorsun?

-Dün geldim, ben!

-Ne, İstanbul’da mısın?

BENİ Geceye TESLİM ETMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin