Bu bölüm Melikeciğime gidiyor. Okuyunca anlarsın canım:)))))
Evlendiklerinden beri ilk kez Zeynep, Kerem’le akşam yemeğini birlikte yemiştir. Genellikle o gelmeden önce bir şeyler atıştırmayı tercih etmektedir. Ona, mutfaktaki masaya yemek hazırlattığı hâlde onunla sofraya hiç oturmamıştır. Her seferinde “Ben yemeğimi yedim, seninki mutfakta” cümlesiyle bundan kaçındığını da belli etmiştir.
Bu kez, Kerem yemeği hazırlamış ve yukarı Rüya’nın odasına çıkmıştır. Zeynep’in Rüya’yı uyutmaya çalıştığını görüp bekler. Minik kız uykuya dalınca Kerem, annesinin kucağında yatağına götürülen kızının yanağına bir öpücük kondurur. Onun kokusunu içeri çekip Zeynep’in onu yatırması için geri çekilir.
Rüya’yı bakıcısıyla bırakıp dışarı çıktıklarında “Yemek hazır; hadi gel, bir şeyler yiyelim. Konuşuruz hem de.” der Kerem. Zeynep, sessizce onu takip eder.
Yemeğe oturduktan bir süre sonra Zeynep, gündüz babasına gittiğini ve bunun nedenini söyler. Kerem’in kaşları çatılmış ve çenesi gerilmiştir. Çatalını elinden bırakıp sandalyede geriye yaslanır. Gözleri Zeynep’in gözlerini delip geçmekte ancak Zeynep, bu kez onlardaki anlamı çözememektedir.
Babasıyla arasında geçen her şeyi, hiçbir şey saklamadan anlatır. Kerem’in dinledikçe daha çok öfkelendiğini görür ama buna rağmen Kerem, hiç kesmeden dinlemeyi sürdürmüştür. Sadece en sonunda babasına yaptığı konuşmada Kerem’e âşık olduğunu itiraf ettiği bölümü atlar, Zeynep. Bunu babasına niye söylediğini kendisi de bilmemektedir. Öfkeyle ağzından çıkıveren bu itirafı şu an Kerem’in öğrenmesine hiç gerek yoktur.
Bitirdiğinde bir süre masaya sessizlik hâkim olur. Kerem, kendini kontrol edip öfkesini belli etmemek adına yoğun çaba harcayarak “Bilseydim gitmemeni söylerdim, Zeynep!” der, sadece.
-Biliyorum. Galiba o yüzden sana söylemeden gittim ama sen haklıymışsın Kerem. Bu adamın nasıl benim babam olduğuna inanamıyorum, ben.
-Bir insanın dünyaya gelmesini sağlamak onu anne baba yapmaz, bunu en iyi sen bilirsin.
Zeynep, Rüya’yı düşünür. Rüya ve Kerem’i… Onun dünyaya gelmesini sağlayan adam, kendisine yapılanların onda biri kızına yapılsa dünyayı cehenneme çevireceğine emin olduğu adam… Kerem’in kızı için en doğru baba olduğundan hiç kuşkusu yoktur. Rüya’nın en büyük şansı anne ve babası olacaktır.
-Sizin aranızda ne var bilmiyorum ama senden nefret ediyor. Seda nedeniyle sanırım.
-Seda’yla ilgisi yok. Benden de ailemden de nefret ediyor o doğru ama sana hayatım üzerine yemin ediyorum ki aileme yani sana ve Rüya’ya zarar veremeyecek, o adam. Ne pahasına olursa olsun sizi korurum, ben.
Zeynep fısıltıyla “Biliyorum!” der. Onun cümlesini duyan Kerem’in içinde kelebekler uçuşmaya başlar. Zeynep’in yalan söylemediğini bilmektedir. Zeynep, bilinçli olmasa da ona güvenmektedir en azından kızı konusunda. “Bu bile yeter, bu bile bir adım!” diye düşünür, sevinerek.
Zeynep, ağzından çıkan sözü Kerem’in duyup duymadığından emin değildir. Yanaklarına ateş basar ve bir şeyler yapmak için masayı toplamaya başlar. Kerem de ayağa kalkıp ona yardım etmeye kalkışınca Zeynep “”Ben topluyorum masayı. Sen bir kahve yapsan keşke…” der, gülümseyerek. Onun gülümsemesi ve ilk kez kendisinden bir şey istemesi Kerem’i çocuk gibi sevindirir.
Kerem, kahve yapmaya başladığında ikisinin de aklında New York’ta Kerem’in yaptığı o ilk kahve vardır.
Kerem, kahvelerle salona geldiğinde Zeynep koltuğa oturmuş ve yine dalgınlaşmıştır. Kahvesini alır. Kerem’in kanepeye oturmasını bekler. Kerem, onu izlemektedir. Seda ile ilgili konuşması gerekmektedir ama Kerem, onu böyle incelerken söze bir türlü başlayamaz. Sonunda daha fazla sessizliği uzatmanın tehlikeli olacağını düşünür.